bölüm 1: ACABA İHTİYAÇLARI VAR MIYDI?

1.4K 35 12
                                    

Arkadaşlar, ilk bölümü yayınlıyorum. umarım beğenirsiniz.beğenmediğiniz yerleri yorumla belirtirseniz sevinirim. wattpad de fazla arkadaşım olmadığı için okuyan herkes arkadaşına tavsiye ederse sevinçten havalara uçarım. HEPİNİZİ KOCAMAN SEVİYORUM....:)

Bugün hava oldukça soğuktu. Aura ise herkes gibi montuna sarınmış, düşüne düşüne okulunun yolunu tutmuştu. Tabii bugün, diğer günlere göre daha farklıydı. Çünkü: Hayatına bir Niobeyi dahil edecekti. Niobe, kocaman sivri dişli, ufacık kanatlarına rağmen ağır cüssesini kaldırabilen son derece tehlikeli ve bir o kadar da sadık bir yaratıktı ve Aura’nın yaşadığı yerde her son sınıf öğrencisine, mutlaka bu kocaman yaratıklardan seçme şansı tanınırdı. İşte Aura da bu gün hayatının geri kalanına eşlik edecek olan Niobesini seçmeye gidiyordu.

Soğuk havanın yüzüne çarpmasına aldırmadan bu harika yaratığı düşünerek yürümeye devam etti. Okul kapısına yaklaştığında, duraksadı. Aniden geri dönüp, buradan koşarak uzaklaşmayı düşündü… fakat sonra bu düşüncesine kendi de güldü. Sanki neden korkuyordu ki?

“Her neyse” dedi ve başını sağa sola hızlı hızlı sallayarak okul bahçesine girdi. Aklında hala Niobesini seçmek için yapılacak gezi vardı. Sınıfa koşarak çıkıp arkadaşlarını buldu. Evet onlar da çok heyecanlıydı. Tam okulca güzelliği ile bilinen Syrena, Niobesinin tıpkı kendisi gibi güzel ve süslü olacağını söyleyince, Aure ve arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar. Hatta, Adonis, “dikkat et de Nioben sana tutulmasın.” Diye espri bile yaptı Adonis tıpkı Aura ve diğer arkadaşları gibi on altı yaşındaydı. Genellikle yaptığı her espriye gülünen tiplerdendoi. Ayrıca çok da şirin bir erkek çocuğu idi. Aura, Syrena, Adonis, Albunea ve okulun bilmişi lakaplı Arion, öğretmen içeri girene kadar Niobeler hakkında konuştular.

Şimdi olaylardan biraz ayrılalım ve kahramanlarımızı tanımaya başlayalım.

Aura, Magakon adlı gezegende yaşamaktadır. Bu gezegen birçok yönüyle dünyamıza benzemektedir. Aura ve arkadaşları biz insanlardan biraz farklı olan “Adlysseia” adlı ırka mensupturlar. Adlysseia’lar bizden oldukça kısa olmalarına rağmen aynı vücut yapısına sahiptirler. Kulaklarının çekik bir şekli vardır. Ve tenleri kül gibi gridir. Bununla birlikte yaşama tarzı, huy ve kişisel farklılıklar bakımından bizimle oldukça benzerdirler. Aura on altı yaşında son derece gözü pek bir kız çocuğudur. Hisleri oldukça kuvvetlidir. Bunların dışında son derece güzel resim yapar. Arkadaşları arasında en kısa boylu olanıdır fakat boyunun tersine oldukça hızlı koşar.  Syrena okulun en güzel kızıdır.  Çoğu arkadaşından çok daha uzundur. Söylediği komik şeylerle, ciddiyetiyle herkesi güldürür. Adonis ise şirin ve espritüel bir erkek çocuğudur. Albunea son derece içine kapanık bir çocuktur. Her şeye karşı oldukça yeteneklidir fakat bunu kimseye belli etmemeye özen gösterir. Arkadaşlarının kalbini kırmamak için elinden gelen her şeyi yapar. Diğer bazı erkek çocukları gibi değildir. Sporla arası pek yoktur. Arkadaşları tarafından genel olarak dışlanır. Ve son olarak Arion… Arion kısaca okulun ineğidir. Her şey hakkında teorik bilgisi vardır. Okuduklarını asla unutmaz. Kahramanlarımızı tanıdıysak hikayemize geri dönebiliriz.

Herkes ikinci ders zilinin çalması için saniyeleri sayıyordu. Hike öğretmen bir süre onlarla konuşmaya çalışmış fakat maalesef çabalarının boşuna olduğunu anlayarak sınıfı serbest bırakmıştı. Albinea bir köşeye çekilmiş heyecandan tırnaklarını kemiriyordu. Adonis, Aura ve Syrena yerlerinde duramıyorlar, saniyeleri sayarak ve konuşmaya çalışarak dersi geçiriyorlardı. Ve sonunda o mübarek ses duyuldu. Herkesin kalbi aniden daha da hızlı atmaya başladı. Aura bir an kalbinin midesine düştüğünü ve sonsuza kadar orada kalacağını düşündü. Yavaşça sırasından kalktı. Syrena da çok heyecanlıydı. Niobe’sinin yanına gitmeden önce son bir kez cebinden çıkardığı minik tarağı ile saçlarını tarayarak, stres içinde olan Aura’yı güldürmeyi başardı. Sırtlarına aldıkları çantalar ve saniyede yüzlerce kez atan kalpleriyle kendilerine olan güvenleriyle birlikte yola çıktılar. Niobe’ler Magakon’un diğer bir ucunda yaşıyorlardı. Ve buraya yürüyerek gitmeliydiler. Bereket versin ki Magakon oldukça küçük bir gezegendi. Bir uçundan diğer ucuna gidilmesi en fazla iki gün sürerdi. Gittikçe uzaklaşıyorlardı, okuldan, şehirden… Aura, Syrena ile kol kola yürüyordu. Aura oldukça dalgındı. Bunu fark eden Syrena, türlü şaklabanlıklar yaparak, Aura’nın boyunu aşan heyecanını yenmesine yardımcı olmaya çalışıyordu. Aslında bu sayede, belki de kendisi de kurtuluyordu şu lanet olası histen.

Aura ve Syrena bunları düşünür ve yaşarken, Albunea, Adonis ve Arion birlikte yürüyorlar, hep beraber farklı şeylerden konuşmaya çalışıyorlar, fakat nasıl oluyorsa konu dönüp dolaşıp yine aynı şeye geliyordu. Yürüye yürüye ormanlık alana ulaşmışlardı. Hava da yavaş yavaş kararıyordu.  Bilmiş Arion burada durup kamp yapılması gerektiğini düşünüyordu. Bu düşünceyi arkadaşlarına açtığında herkesin aklından da aynı şeyin geçtiğini gördü. Karanlık bastırmadan çadırları kurmalıydılar. Herkes birbiriyle yardımlaşarak çadırları kurarken, kamp ateşini yaktılar. Etrafında oturup yemek yerlerken “başımızda öğretmen olmaması iyi mi kötü mü?” diye bir soru ortaya atıldı. Ve çoğunun cevabı, çatırdayan ateşin sesleri arasında “harika!” oldu. Artık büyümüşlerdi. Bakıcıya ihtiyaçları olmadıklarını düşünüyorlardı. Fakat, acaba ihtiyaçları var mıydı?

arkadaşlar çok heyecanlı gitmiyor gibi görünüyor. Ancak emin olun biraz daha okuduktan sonra büyük olaylar çıkacak...bide kapaktaki resmi nasıl istediğimiz resim yapıozz?? biri bana bu konuda yardımcı olursa çok sevineceğim....

macera yoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin