bölüm 10:yeni bir gün, yeni umutlar...

110 8 5
                                    

arkadaşlar kıyamadım, hadi yine iyisiniz:) 20 olsun yayınlıycam dedim. 20 olur olmaz da yayınlıyorum:) umarım yeni bölümü beğenirsiniz.:) bide 10 yorum olmadan yeni bölüm yok arkadaşlar.( yani açıkçası bende çok sevmiyorum bu, o olmazsa bu yok işlerini, ama hikayemi iyi bir sırada görmeyi çok istiyorum,lütfen beni anlayın.) neyse yeni bölüme geçelim.       lovelarımla....

  Yaklaşık 2 saat sonra, Aura beyaz bir toz bulutu içinde gözlerini açtı. “Bu sefer kesin öldüm.” Dedi kendi kendine. Başı adeta ağrıdan çatlıyordu. Aniden gözünün görüş alanına bir baş girdi. Ardından bu başın yüzü, gözleri… Netleştiğinde bu başın Adonis e ait olduğunu gördü, Aura: “Adonis?!.” “Uyandın değil mi?” “İyi misin?”bunu soran başka bir sesti ve Aura bu sesin nereden geldiğini adı gibi iyi biliyordu: “Arion! Bir dakika lanet olsun. Ben yine mi rüyadayım?”artık rüya ve gerçekliği ayırt edemiyordu. Aura, kolunu ısırdı. “Delirdin mi? Ne yapıyorsun?” diyen ses de Syrena dan çıkmasın mı? “Ama, siz, nasıl olur da?..”  “Hayır, ölmemiştik.”bu ses de Albunea dandı. Aura ayağa kalktı. Gri teni oldukça solgun görünüyordu. “Yani şimdi siz, siz gerçek misiniz?” “Ya ne sandın şapşik?” dedi Syrena o hiçbir zaman yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle. Gözleriyle Zelos u aradı, ardından Zelos un uykular alemine geçişte olduğunu gördü. Tekrar gözünü      Syrena ya çevirdi. Aniden Syrena ya sarıldı. Ve anında gerçek olduğunu anladı. “Sen gerçeksin! Gerçekten gerçeksin!” diye gözlerinde yaşlarla bağırdı. Sonra Adonis, Albunea, Arion… herkese teker teker dokundu. Gerçek olmalarına emin olmalıydı. Sonunda gerçekliklerine kanaat getirince bir çığlık koyverdi: “ Gerçekler!..” . Bu sırada arkadaşları da Aura ya bakarak gülüşüyorlardı. Aura nın  Sevinç Krizi geçtikten sonra Adonis merakla sordu: “ Aura, cidden kendini niçin o kadar yüksekten aşağı attın Zelos yetişmeseydi ölebilirdin.” Böylelikle Aura hayatını yine kurtaran kurtarıcısının Zelos olduğunu öğrenmiş oldu. “Ben sizi rüya sanmıştım gerçek olup olmadığınızı anlamak için de böyle bir yola başvurdum. Zaten ölseydim de kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Sizin hepinizin kaybolduğunuzu veya öldüğünüzü düşünüyordum. Bu arada bu nasıl oldu? Siz nasıl oldu da bir araya geldiniz? Asıl haberler sizde!” dedi. Aura ve Adonis dışındaki 3 kafadar başını Adonis e doğru çevirdi. Bu durumda Adonis, seçilmiş adam olduğunu anladı ve anlatmaya başladı: “Biz Albunea ile kaybolduğumuzda bir tuzağa düşmüştük. Etrafımızdaki duvarlar üstümüze doğru gelmeye programlıydı. Düşün bak, küçücük bir odadasın ve taş duvarlar ağır ağır üzerine doğru geliyor. Gerçekten orada ölebilirdik aslında ama neyse ki bir kapı tutukluk yaptı.” “Kapı varsa neden oradan çıkmadınız?” “Kapı aslında görünmüyor. Kontrol kapısı gibi bir şeydi. Her neyse devam edelim. Ve son anda ölüm odasından çıkmayı başardım. Eğer 1-2 saniye dahi geç kalmış olsaydım şu anda aranızda bulunamazdım. Karşı hücredeki 2 duvar arasında Albunea nın ayakkabısını gördüğüm anda onun öldüğünü düşünmüştüm. Ancak ayakkabıyı çekip çıkarmamla birlikte duvarlar geri çekildi ve Albunea nın cesedinin duvarların arasında olmadığını gördüm. Muhtemelen benden daha önce hücreyi terk etmişti. Ben bunları düşünürken arkamda bir ses, “Hey! Ayakkabımın sende ne işi var?” Arkama döndüm ve “Mis kokusundan faydalanıyorum(!)”dedim. Ardından Albunea ile birlikte cesetlerle dolu tüneller boyunca yürüdük. Ve sonunda tünelin sonuna ulaştık. Tünelin nereye ulaştığını bilemezsin.” “Nereye” diye sordu, olanları ağzı açık bir şekilde dinleyen Aura. Cevap gecikmedi: “Arion un yaralandığı yerin hemen yanına.” “Eee… Tabi adamda şans var.” Dedi ve Arion u dürttü Syrena. “Arion un hemen yanına gittik. Kan kaybından ölmek üzereydi. Onu anataretenin altından kurtardık. Yaralarını sardık, ardından yeni keşfettiğimiz tünelin içine, gece kalmak üzere girdik. Sabah kalktık tünellerin içine hiç ışık girmiyordu. Bu sebeple her yer karanlıktı. Aniden arkamızda bir ışık belirdi. Sonra, bir de baktık ki, Syrena elinde cep feneri ile bize doğru geliyor. Syrena da siz çölde uzaklaşırken düşmüş tuzağa ancak onun işkence odasındaki tarz bambaşkaymış. Neyse ki her zaman çantasında bulundurduğu ruju, parfümü, kremi, tarağı, tokası… sayesinde kurtulmayı başarmış. Malum çirkin ölmek istemiyor arkadaş. Sonra bu tünellerde bizim gibi yürümüş ve bizim yanımıza ulaşmış.” Syrena o sırada mutluydu bu yüzden arkadaşının dalga geçmesine aldırmadı. Derin bir sessizlikten sonra Aura, arkadaşlarına sordu: “Sizin niobeler nerede bakayım?” “Gelir şimdi onlar da. Etrafı kolaçan edeceklerdi.” Tam da bu sırada arkasına iniş yaptı niobeler. Aura nınki de uyanmıştı. Bütün niobeler gençlerin yanı başlarında toplandı. Aura, sen söyleme ben bulacağım senin niobeni Syrena.” Dedi Aura ve ilk söylemesinde tutturdu. “Sanırım yola çıkmadan önce söylediğin niobeyi bulmuşsun.” Ardından sesini Syrena nın sesine benzeterek, “ Niobem tıpkı benim gibi güzel ve süslü olacak.” Buna Syrena dahil herkes çok güldü. Ama gerçekten herkesin niobesi kendisine benziyordu: Aura nınki gözüpek, Albunea nınki içine kapanık, Arion unki bilmiş, Syrena nınki, süslü, Adonis inki ise çok sempatik idi. Herkes kendi niobesini seçme öyküsünü anlattı o akşam ateşin başındayken. Ama cidden en çok rağbet gören Syrena nınki oldu o akşam. Tekrar tekrar dinliyorlardı Syrena nın olaylarını. Artık yorulmuşlardı ve yatmaları gerekiyordu. Artık çadır kurmalarına gerek de yoktu üstelik. Çünkü niobeleri onları koruyor ve sıcak tutuyordu. Hepsi niobelerinin yanında çok geçmeden umutlu bir uykuya daldılar. Ancak, yeni bir gün yeni umutları doğuracak mıydı acaba?

arkadaşlar + 10 yorum...

macera yoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin