çok beklettim özür diliyorum. netim yok. telefondan atiyorum ve multimedya yok. bilgisayara geçince atacağım multiyi. ve bölüm kısa oldu ama kafam bulanıktı. herneyse 2. part yakında gelecek ,affedin beni :(
"Benim olan, benimdir! Asla paylaşmam!"
Yeni bir sabah... Yeni umutlar demektir. Güneşin saçtığı her ışık huzmesinde hayatın yenilikleri etrafa dağılır. Hayatta yeniliklerin olabilmesi için bir şeylerin eskimesi, yok olması gerekir. Tıpkı güneşin yeniden doğmak için batması gibi. Bunları düşünürken açtım gözlerimi yeni umutlara. O adamın emri altında nasıl yeni umutlarım olacaksa artık.
Üstümde bir kırgınlık, bir halsizlik vardı sanki. Dün saçlarımı kurutmadan yattığımdan hasta olmuş olmalıydım. Üstelik pencere de aralık kalmış. Böyle bir zekiliği(!) nasıl yaptığım tartışma konusu bile değil. Yorgunluktan banyoda saçıma duş jeli bile sürmüş olabilirim, o derece. Gözüm duvardaki saate takıldı. Saat yediyi çeyrek geçiyordu. “Ahh! Geç kaldım!” diye sızlanarak fırladım.. Kapıyı açtığında karşımda tabiki de Emirhan’ı görmeyi beklemiyordum.
“Şey... Ben hemen hazırlıyorum kahvaltınızı.” diyerek merdivenlere fırladım ve olan oldu. Tam hızlı hızlı son üç merdiveni de iniyordum ki yere uçtum. Yani uçaçaktım fakat güçlü kollar vardı iyiki. Beni kolumdan tutup geriye çekti. “ Of Derin hem dakik değilsin hem sakarsın. Of of!” diye sitem ederken o ben kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştım bile.
Sonra kapı çaldı. Emirhan salonda otururken salona koştum bende. Kapıyı açtığımda karşımda bir yunan tanrısı vardı. Gerçekten! Abartmıyorum. Simsiyah saçları, bembeyaz teni ve o açık yeşil gözleriyle tezatlığın güzelliğini düşünmeye zorladı sanki beni. Adam yakışıklılığın ironinin vücut bulmuş haliydi sanki. Ben adama öyle bakakalırken arkadan Emirhan kükredi. “Derin!” “E-efendim?” kekelediğime inamıyordum. “Ne dikiliyorsun orada iki saa- Kuzen?” oha kuzen mi dedi o? “Sen nerden çıktın be abi?” Ben hala dikilirken Emirhan yanımdan geçti ve kuzenine sarıldı. Emirhan birine sarıldı? Bu buzdan kale birine sarıldı? Ama aileden. Demekki ailesine değer veriyordu.
Sonra üzerimdeki bakışları hissettim. Oha hayır olamaz! Üstümdekiler pijamalarım olmasın lütfen! Ama pijamalarımdı. Kedicikli askılı-şort olan, dün aldığımız hani. Bunu farketmemle odama koşmam aynı saniye içerisinde gerçekleşti. Arkamdan birinin kahkasını, birinin de homurtusunu işittim.
Hemen üstüme bir elbise geçirip aşağıya indim. Aman Tanrım! Daha kahvaltı hazırlayacaktım ben! Onların salonda konuşmasını fırsat bilerek on dakika içinde kahvaltıyı hazırladım. Sonra salona gidip onları kahvaltıya çağırdım. “Emirhan bey kahvaltınız hazır.” Bunu dememle yerlerinden kalktılar ve mutfağa geçtiler. Üzerimdeki bakışları hissedebiliyordum. Onlar oturunca çayları koydum ve Emirhan’ın ‘otur çabuk şuraya’ bakışlarına itaat ederek masaya oturdum. Onlar aralarında hasret giderirken ben sessiz sessiz kahvaltımı ediyordum. Sonra Emirhan’ın kuzeni bana döndü ve konuşmaya başladı. “Adın ne senin güzellik? Ve kuzenimin neyi oluyorsun?” Bu saf merakla sorulan bir soruydu.
Kafamı kaldırıp onlara baktığımda o yeşillerdeki merakla karşılaşınca şaşırdım. Demekki Emirhan’ın bu ifadesizliği genetik değilmiş. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki Emirhan araya girdi. “Derin benim yardımcım.” İşte bu kadardı. Bir cümleyle kısa ,öz konuşmuştu Emirhan.
“Bende Mehmet Emirhan’ın kuzeniyim.” Hah kuzeniymiş. Hiç belli olmuyordu zaten canım. “Emirhan ben bu kızı çok sevdim. Yarın onunla evleneceğim.” Mehmet’in bunu söylemesiyle o sırada içtiğim çay soluk boruma kaçtı ve öksürmeye başladım. Sonunda alabildiğimde Emirhan’ın sesini duydum. “Ne!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Teen FictionO, tam anlamıyla KUSURSUZDU.. Bense tam anlamıyla kusurlu. O, mükemmelin sözlük anlamıydı. O, harikaydı ama sadece görünüş olarak. İçinde dipsiz kuyuları vardı mesela. İnsanı yutan. Benim camdan küreme bile taş çıkartırdı onlar. Sonra beni buldu. Şi...