Selam gencolar! Multimedya Derin. Değiştirdim Derin'i. Hiç uzatmadan sizi hikayemle başbaşa bırakıyorum. İyi okumalar! ((((((((:
Tam da şu sırada Mehmet'in şaka yaptım demesi gerekiyordu bence. Ama demedi. En son Emirhan'ın bağırışını işitmişti kulaklarım. "Kuzen ne bağırıyorsun? Sanki Aysel sultanı bilmiyorsun, beni evlendirmek için diyar diyar kız aramıyor mu? Al işte gelinin diyeceğim karşısına geçip. Olmaz mı?" diye soruyordu bize. Ben sustum çünkü Emirhan cevaplasın istedim. Bir kez olsun biri beni sahiplensin istedim. Gözlerinin ta içine baktım anlasın diye. Nitekim öyle de oldu. "Olmaz kuzen." "Neden ki?" çok merak iyi şey değildi. "Çünkü o benim! Haftaya evleniyoruz. Sanırım sen biraz geç kaldın. Başka kapıya kuzen." Emirhan'ın bunları demesiyle bunu istediğim halde ağzım açık kaldı. Mehmet'inde olduğu gibi.
Kahvaltı sessiz devam etti. Mehmet de gitti zaten bir süre sonra. Emirhan da çıktığında işlerimi halletmiş , yemek bile yapmıştım. Saat akşam 5'e gelirken kendimi koltuğa attım.Ama sanırım bir şeyin üstüne oturdum. Onu elime aldığımda bir kitap olduğunu farkettim. Hem de bu aralar fenomen olan Serkan Özel'in Kapalı Gişe Yalnızlık'ıydı elimdeki. Bu kitabı almayı çok istiyordum fakat bir türlü fırsat olmamıştı.
Bu kitap bu evdeyse Emirhan'ındı. Yani o da yalnızlık çekiyor olabilir miydi? Boşverip rastgele bir sayfa açıp okumaya başladım. Böyle kitaplar roman gibi baştan sona okunmazdı ki. Şu cümlelerle başladım kitaba : " Arkanı dönsen uçurum, ileriye yürüyeyim desen, kanatların kırık. Olduğun yerde ona kadar sayarsın, işte budur yalnızlık." Bu satırlar nasıl da beni anlatıyordu böyle. Kendimi bu kitapta bulmanın keyfiyle devam ettim okumaya. İlerleyen dakikalarda bir kaç satır dokundu yüreğimdeki cam küreme. "Bazen karanlık çökmez , sadece aydınlık artık ulaşamayacağın kadar yüksektedir." "Bazı cümleler de yorulur, umut peşinde koşmaktan." İşte böyle böyle bayağı okudum. Sanki biraz mayıştım. Ama son okuduğumu hatırlıyordum; "Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum." Sonra orada uyuyakalmışım herhalde.
Sabah uyandığımda yatağımdaydım. Nasıl gelmiştim ki ben buraya? Herneyse dedim kendi kendime, Emirhan taşımış olamayacağına göre gece kendim bir şekilde gelmişimdir artık. Bu arada söylemedim sanırım. Biraz uyurgezerlik var bende. Yani birazcık. Tamam ya, geceleri evi turluyordum eski evimde. Kapatalım bu konuyu. Saate baktığımda henüz 5'ti. Güneşin doğuşuna bir yarım saat vardı. Yetişmek için hemen banyoya girdim.
Çıktığımda yalnızca on dakika geçmişti. Çok hızlıyım yine. İyice kurulandıktan sonra siyah ,kalın ,örgülü bir kazak giydim. Altına da kırmızı, düz kesim pantolonumu giydim. Kuruyan saçlarımı bir kalemle topladım ve siyah , kabarık monumu giydim. Ellerime takım olan kırmızı eldivenle , atkıyı aldım. Bereyi başıma geçirdiğimde dağınık topuzumdaki bir kaç asi tutam dışarı fırlamıştı bile. Evin her yerinde koruma olduğundan arka bahçeye çıkmamda bir sakınca yoktu bence. Mutfaktaki arka bahçe kapısını açtığımda yüzüm buz kesti sanırım. Umursamadan ilerideki ahşap bahçe salıncağına doğru yürüdüm. Oturduğumda güneş doğmak için hazırlanıyordu. Bu mükemmelliği doyasıya izleyip kalktığımda bir ses beni durdurdu.......
Acaba kimin sesiydi Derin'i durduran? Yorumlarınızı bekliyorum. Esen kalın! :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Teen FictionO, tam anlamıyla KUSURSUZDU.. Bense tam anlamıyla kusurlu. O, mükemmelin sözlük anlamıydı. O, harikaydı ama sadece görünüş olarak. İçinde dipsiz kuyuları vardı mesela. İnsanı yutan. Benim camdan küreme bile taş çıkartırdı onlar. Sonra beni buldu. Şi...