£8}Yeni Bir Umut 2

8 2 0
                                    


Hayat bir su gibi. Bir hata yaptıgında elbette gelecek olan kişi yine sensindir.
Hani su döngüsünde olur ya. Su buharlaşır ve yagmur olarak geri yerine gelir. İşte ne kadar ugraşsamda yinede olmuyordu. Bu rüzgarlı, bu yagmurlu havada iyiliklerin degil kötülüklerin hatırası kalıyordu. Kötülükler kazınıyordu. Ruha, düşe, bedene,sözlere...

İşte hayat buydu iyiliklerin düşmanı, kötülüklerin dostuydu. Hayat buydu aşkın yuvası ama en fazla kaybedilen deger.
İşte hayat buydu bilinen şeylerin aslında bilinmedigini gösteren. Bu hayatın ta kendisiydi....

()()()()()()()()()()()()()()()()()()

Bölüm 8

/Yeni Bir Umut 2/

()()()()()()()()()()()()()()()()()()

Öyle günler gelir ki umutla beklersin öyle de gün gelir ki gülüp geçersin.

*Annemin dedigi şeyi hatırlardım her zaman "Her ne kadar hayattan bıksan da darbe yesen de, hayatına bir gün öyle biri girecek ki sana geçmişi unutturup yeniden hayata bağlayacaktır."

Hayatıma o kadar insan girdiki artık saymak ve hayatı sorgulamak istemiyordum. Sonra babam geldi aklıma. Geceleri çalışıp gelen babam. Gündüzleri bile zor gördügüm kişiydi babam. Kendisi yoktu ama ruhu bir parçası bendeydi.

O zaman küçüktüm. Kendimde degildim.
Rüzgar esiyor. Karşı dairenin kızları çıkmışlar neşeli neşeli bahçede oynarlardı. Ben ise kendi binamda oturan bir kız çoçugu bile bulamazdım. Ya benden küçük ya da benden büyüktüler.
Reşit olduklarımın hepside erkektiydi. Ne beni yanlarına alır ne de yanıma gelmek isterlerdi. Hayatım böyleydi. Ben evimin küçücük penceresinde oynayan kişileri izlerken iç geçirdim. Odama çekilir aglardım.

Bir gün hayatıma birisi girdi. Kıpkırmızı saçları ile bizim evin kapısından girerken ilk defa bana gülümsemiştin. Kimseye sarılmadan bana gelmiştin. Belliydi zaten zıttık. Sen ateş ben suydum. Hayır ben su degildim. Ben topraktım....*

Ne ara buraya geldigimi hatırlamasamda yerimden kalkmış koskoca bembeyaz odanın içerisinde yatan Suran'a bakıyordum. Bir melek gibi huzurla gözlerini kapatmış. Huzurla uyuyordu.
Bakışlarımı Suran'dan çekip saate baktım. Saat daha yeni gece 1'e geliyordu.

Rüya görmüştüm. Gerçekleri yansıtan...
Anılarımının bir parçasını görmüştüm. Her şeyin başlangıcını görmüştüm.
Sabahları erken kalkmamın, geceleri geç yatmamın başlangıcını...

Rüzgar içeriye dolarken bakışlarımı saatten çekmiştim. Kapıya dogru çevirerek kahve saçları ve kahve gözleriyle gelen kişiye baktım. Onur Erçetin...

Surandan gelen tıkırtı ile bakışlarımı Suran'a çevirmiştim. Suran gözlerini açmaya çalışıyordu."gözlerin kapalı durabilir" Sözümü dinlemiş ve ugraşmaktan vazgeçmişti . Bir süre kimse tek kelime etmemişti. Herkes kendi dünyasına çekilmişti. Ve ben ne oldugunu merak ediyordum. Bakışlarım bir yatak bir Suran'da gidip gelirken kendimi soyutlamıştım. Suran beni anlamış gibi "hiçbir şey sorma" Agzından sadece bu kelimeler çıkmıştı. Sessizligi bozmuş. Ortaya bu kelimeleri atmıştı. "Ama..." Sözümü telefonumdaki çalan kişi tarafından bölünmüştü.

"Telefona bakabilirsin" Kestirip atmakta üstüne yoktu. "Hemen geliyorum. " Diyip kendimi dışarıya atmıştım. Hastaneden tamamen çıkıp kendimi yagan yagmura atmıştım. Telefonu sessizce çalmaya devam ederken kendimi yagmura dalmıştım. Güzel yagıyordu. Hiç olmadıgı gibi. Hiç yagmadıgı gibi.

Geceleri siyah,gündüzleri aydınlık olurdu. Ama gerçekler de degişiyordu. Bazende geceleri gündüzleri, gündüzleri gece olabiliyordu. İşte burası geceydi. Ama daha yeni başlıyordu bizim için gün. Bizim güneşimiz ,ay olmuştu.
Biz böyleydik. Degiştiremezdik kendimizi. Saklamaktan başka çaremiz yoktu. Mutsuzsak mutlu gibi görünürdük. Biz en iyi oyunculardık.
Hayata bakış açımızı bile saklardık.
Kendimizi saklardık. İsmimizi saklardık.
Mutsuzlugumuzu,aglayışlarımızı, acılarımızı....

Güneş güne dogarken bize dogmazdı.
Mesela ismim. Bazılarına göre gurur bazılarına göre sadece paraydı.
İşte böyle bir dünyaydı burası.

Derin bir nefes alıp aklımdakilerin bir kısmını da olsa yok etmek istemiştim. Zar zor kendime gelmiştim. Kendime geldigim de daha yeni farkediyordum etrafta koşan insanları. Herkes yagmurdan kaçarken ben yagmurun altında dikiliyordum. İnsanlar bir bir yanımdan geçerken ben hiçbir şey yapmadan sadece onları izliyordum.Yagmurun yagışı daha da hızlanırken çalan telefonu elime alıp açtım. Kimin aradıgına bile bakmadan...

"Ahu hanım sizsiniz demi?" Telefondan gelen soruyla kimin oldugunu anladım.
Başımı salladım hafifçe. Sanki telefondan beni görecekti.
Agzımdan "evet" anlamında bir ses çıkartırken Hidra derince bir oh çekmişti. "Allah'a şükürler olsun, kaç günden beri sizi arıyorum. Nerdesiniz?"
Bu kadar çabalamasına gerek yoktu. Bir yere gitmemiştim."Buradayım hiçbir yere gitmedim." Yagan yagmur daha da hızlanmıştı. "Buraya gelmeniz lazım" Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti " Acilen...!" Hat kesilmiş kendimi olayların içine bulurken kendime defalarda küfür ettigimi bilmiyordum.

Koştum. Yagmurlu havada, yagmur yagarken ben koştum. Hiç durmadan, hiç nefes almadan... Aklım şuan da ne yagmurda ne de kesilen nefesimdeydi. Aklım gelen silah sesindeydi. Silah sesi öyle bir yankılanmıştı. Sanki orada ben vardım. Sanki o mermi bana isabetmişti.
Sanki birisinin öldügünü gözlerimle görmüştüm. Hayır hiç biri gerçek degildi.  Gerçek.......olamazdı.......

Yagmur hiç olmadıgı kadar hızlı akarken kendimi koştugum için yerlere bırakmıştım. Sırılsıklam,yerde bitkin bir şekilde oturuyordum. Yagmurla beraber gözlerimdeki yaşlarda iniyordu. Olaylar aklıma doldukça kendime gelemiyırdum.....

*******************************

"Kovuldun" Tek bir sözcük. Anlamı büyük bir sözcüktü. Bir ailenin aç kalmasına, çoçuklarının geçinmesini saglayan para gitmişti. O günde böyleydi. Masmavi gökyüzü yok olmuş yerine siyah kirli bulutlar alırken yagmur aşagı inene kadar olmuştu olay.
"Nasıl?" Bir diger cümle, anlamaz bakışlar, anlamaz bir cümle.

"Kovuldun" Tekrardan "kovuldun" Hiç bir şey gibi görünen kelime. Kitaplardaki geçen bir kelime. Sadece işinden çıkmak. Hayır bu sadece üzüntünün sesi. Bu aşkın paramparça olmuş hali. "Çık iş yerimden. Seni bidaha burada görmek istemiyorum" Sözcükler birer birer sıralanırken göz yaşlarıda beraberinde akıyordu.

"Ama....." Kendisine bile cevap veremeyen bir adam , "Git, lütfen aldattın bari yalan söylemeye devam etme.....lütfen" Ve aşkından bitap düşmüş, aglayan,kalbi kırık bir kız....

"Tamam şimdi gidiyorum ama geri gelecegim" Adam kendi kokusunu da o odada bırakırken hiç düşünmeden çıkıp gitmişti.

Kız aglayan gözlerle sevdigini ugurlarken, kalbisinden de,hayallerinden de kovmuştu onu.....

**********************************

Geçmiş geçmişte kalmıştı. Evet ama acılar hala tazeydi. Gelcegim demişti ve gelmişti. O bir sözü bile tutamazken nasıl olur da yıllar önce söyledigi tuttuyordu.

Yerdeki elimi alarak göz yaşlarımı bir çırpıda sildim. Yerden kalkıp üzerimi bile düzeltmeden koşmaya başladım. Yanımdan geçen insanlar bana garip bakarken ben onları takmıyordum.
Şuan da tek tecellim Hidra'ya bir şey olmamasıydı.......

Saklambaç (Oyun serisi 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin