Gözlerimdeki yaşlar artık durmamış firar ederken iki kolun beni sardıgını söyleyebilirim. Kafamı tam çevirmesem de gözlerimle kimin oldugunu anlayabilmiştim. Bora'nın arkadaşı Esin'den başkası degildi.
"Sadece sakinleş senin suçun yok diyemeyecegim ama Bora bunu isteyerek yaptı. İsteyetek oraya gitti. İsteyerek senin önüne atladı. Yani sen oraya o adamı getirmişsen bile, bora yinede atlıyacaktı. Kimsenin ölmesini istemezdi." Esin'in cümleleri, kelimeleri tane tane zihnime işlerken kendime söz geçiremiyordum. Aglamaya devam ediyordum. Şuanlık yapabildigim tek şeyi yapıyordum. Aglamak ve Allah'a dua etmek......()()()()()()()()()()()()()()
Bölüm 10
/Geri Dönüş.../
()()()()()()()()()()()()()()
Sakın unutma; bir umut öldürür insanı, bir de vicdan.
Saatler saniyeleri kovalarken kendimi bogmamak için neden arıyordum. Mesela Esin. Sabahtan beri sessizce bir kenara geçmiş beni izliyordu. Galiba bir şey yapacagımdan korkuyordu. Ama hayır ben o leveli geçmiş kendimi balkondan aşahı atmak yerine neşter ile her tarafımı deşme leveline gelmişti. Ama bu mümkün olmuyordu. Çünkü sonucunda hiçbir şey yapamıyordum.
Esin gözlerini dikerek içimdeki fırtınalı halimi görmek istermiş gibi bakıyordu. Ben de rahatsız yerimde oynarken o farketmiyordu bile. Hayatını buna adamış gibi bana bakarken kafasını patlatmamak için son sabrımdı.
"Sence neden bitmedi?" Soruyla karışık merak duygusu kulaklarıma dolarken bakışlarımı karşımda gözlerini hala ayırmayan Esin'e çevirmiştim. "Bilmem ki " Gözlerimi çekip hala kırmızı yanan ACİL yazısına bakarken söylemiştim.
Bir süre bakışlarım orada dolaşırken gözlerim kırmızı ışıgı daha soluk görmeye başlamıştım. Kafamı sallayıp tekrar baktıgımda capcanlı rengiyle karşımdaydı. Yorgundum başka bir açıklaması yoktu. Ben ACİL yazısına bakarken kırmızıdan yeşile dönmüştü. Kapıdan çıkarılan yatakta yatan Bora Tekelli'yi görünce kendime binlerce defa daha küfür ettigimi söyleyebilirdim. Yüzündeki renk gitmiş yerini bembeyaz suratla yatakta yatarken görülmüştü.
Ben ne kadar dikkatli baksamda veya ne kadar başımı sallasam da yine de rengi yine gelmemişti. Ve o kadar yanında durmak istesemde yine de izin vermemişlerdi. "Dinlenmesi lazım" Diyip dışarıya çıkartmışlardı.
Masmavi bulutlarla hafif hafif esen rüzgarla beraber ortalıgı buz gibi yaparken kendimden geçtigimi farketmemiştim. Odadan dışarı çıktıgımda her şey yerine gelirken aklıma Suran'da gelmişti. Onu tamamen unurmuştum. Ve gittigimde uyanmışsa
- uyanmıştır o kesin - beni yiyecekti.Elime telefonu nasıl aldım bilmem ama Rehberden Suran'ı aramıştım. Onur'un numarası yoktu. İlk çalışta açtı. Şıçtıgımın kesin ilanıydı bu. "Alo" Kısa ve uykulu gelen sesle kendimden geçmiştim."alo" Telefondaki Onur tekrardan tekrarlarken derince bir nefes vermiş agzımdan baklayı çıkarmıştım. " Suran iyi mi? Bir şey dedi mi?"
Arkadaş, dost, farklı kavramlardı. Arkadaş mutlu olabilecegin kişiydi. Ama Dost, onun için canını verebilecegin, sırdaşındır. İşte Suran benim ne dostumdu ne de arkadaşımdı. O benim kardeşimdi. Evet o dostluk seviyesini çoktan geçmiş ,insanların en başıydı. O ilk gün benim barikatımı kırmış, bodaslama içeriye girmişti. İşte sevgimin en büyük nedeni buydu. O yapmamasını söylesemde beni dinlememişti, ona mutsuz olacaksın desem bile dinlememiş , mutsuz olmaya razı olmuştu. Evet Suran'ı severdim ama bu ondan azar yemegi sevdigim anlamına gelmezdi.
Koşar adımlarla şirkete nasıl gittiysem, hastaneye de öyle koşarak gidiyordum.
Hastaneden çıkmıştım. Hastaneye girmiştim. Bora şirkete yakın bir hastaneye yatırılırken, Suran okulun yakınında ki hastaneye yatırılmıştı.Hastaneye gelince adımlarımı yavaşlattım. Ama yavaşlattıgım dediysen yürüyor oluşumdu. Hastanede koşamazdım. Hızlı yürüyebilirdim. Şimdi ki yaptıgım gibi...
Suran'ın yattıgı odaya bulunca hiç düşünmeden içeriye girdim. Suran gözlerini huzura kapatmışken Onur kendisini telefona sogutlamıştı. Ama şunu farketmiştim ki Onur uyku sersemiydi. Gözlerinin uykulu bakışları buna sebep olmuştu.Ya da ben kaldırdıgım için böyle biliyordum.
Onur beni duymuş gibi bakışlarını telefondan kaldırıp bana bakmıştı.
"Nerdesin sen?" Arkadaşım gibi konuşan Onur'a karşı sabır dilercesine ellerimi yukarı kaldırmıştım. Kısa süreligine ama. "Geldim işte! Ne oldu?"
O'da bana göz devirirken nedense aklıma yatakta yatan Suran'ı getirmişti. Bakışlarım Suran'a kayarken kendime engel olamamış gülümsemiştim."Ne gülüyon?" Omuzlarımı "hiç" dercesine kaldırken bakışlarım Onur'a çevirmiştim. "Sadece çok çabuk arkadaşım oldum" Onu içinden sabır diledigini bildigim hiç takmadım. Ama yataktan gelen hışırtılarla hemen Suran'a baktım. Bize gülümseyerek bakıyordu. Kendime engel olamayıp direk Suran'ın üzerine atlamıştım.Yani Suran ölmediyse ben öldürecektim. Onur beni çekmeseydi onu bile yapabilirdim.
Onur beni koltuga oturturmuştu. Suran'da kendi zorlukla kalkmaya çalışmış kalkamamıştı. Onu ise beni oturtuktan sonra ona yardım etmeye gitmişti. Onlara pek bakmasamda Onur'un yardım ettigini duyuyordum. Yani yataktan gelen hışırtıları... Birkaç hışırtıdan sonra Onur " Ah! Şimdi oldu" Gibi sesler çıkarmaya başlayınca kapıda olan bakışlarımı ona çevirmiştim. Suran yatakta oturur pozisyona geçip bakışlarını bir saniye olsun benden ayırmıyordu. Ben de bakışlarımı kaçırmadım. O hatasını benden iyi biliyordu. Bu yüzden gözlerimin içine bakmaktan başka bir şey bilmiyordu.
İşte buydu bizim olayımız. Kim bir hata yaparsa digeri affedene kadar gözlerinin içine bakardık. Önemsiz ve ya önemli farketmezdi. Kardeşdik. Önemsiz bile önemliydi bizim için. Mavi gökyüzü nasıl maviyse, biz de böyleydik işte... Bir süre sonra ilk defa agzını açmış bir şey söylemişti. "Ahu...."
İsmimi duymuştum. Sadece ismimdi geri kalanı yoktu. Onu da anlıyordum. Ama ne biliyim kötü hissediyordum.
"Ödeşmiş olduk" Agzımdaki lafı gevelerken Suran yüzündeki üzgün ifadeyi silip yerine gülümseme takınmıştı. "Ödeştik" Beni tekrar ederken gülüyordu sadece.Ve Onur'a gelirsek bize anlamaz gözlerle bakarken biz kendi işimizi halletmenin peşindeydik. Ama sonunda aklıma gelince Onur'a döndüp , Onur bize öcü gibi bakarken gülmemi bastıramamıştım. Kahkalar atarken, Suran'ın bakışları Onur'a dönmüştü. O da şuan benim gibi gülmekten kendini alamıyordu. Onur ise öcü gibi bakışlarını degiştirmiş yerine bizi kınayan bakışlarını çıkarmıştı. Biz umursamayarak gülmeye devam ediyorduk. Hiç sıkıntımız yokmuş gibi..... Mutluymuş gibi......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç (Oyun serisi 1)
Literatura FemininaGökkuşagı gibiydim.Yagmurlu günlerde çıkardım.Bir kaybolur,bir görünürdüm. Şimdi kararsız kalmıştım.Görünsenmi? Saklansam mı? Bu saklambaç oyunuydu. Ya kendime güvenip kendimi kurtarabilecektim.Ya da sonsuza kadar saklanacaktım.Ne hissettigimi,ne y...