Geçmiş geçmişte kalmıştı. Evet ama acılar hala tazeydi. Gelcegim demişti ve gelmişti. O bir sözü bile tutamazken nasıl olur da yıllar önce söyledigi tuttuyordu.Yerdeki elimi alarak göz yaşlarımı bir çırpıda sildim. Yerden kalkıp üzerimi bile düzeltmeden koşmaya başladım. Yanımdan geçen insanlar bana garip bakarken ben onları takmıyordum.
Şuan da tek tecellim Hidra'ya bir şey olmamasıydı.......()()()()()()()()()()()()()()()()()()
Bölüm 9
/Hayaller*Hayatlar/
()()()()()()()()()()()()()()()()()()
"Hayat oyunu, iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli iyi oynamaktır. "
H. T. LeslieEskiydi olan olaylar. Eskiydi hayatım. Ama şuan yaşadıgım duygu karmaşasını en son ne zaman yaşadıgımı bilmesemde sadece koşuyordum. Yetişmeye çalışıyordum.
Şirkete yaklaştıgımda yakındaki şirket, sanki bana uzaktı. Ellerimi uzatsam ulaşacagım kadar yakın, ama uzatamadıgım için çok uzaktı.
Kendimi biraz ileri atıp koşar adımlarla şirkete nadıl girdimi bilmesemde sadece koştum. Katları çıkıp odalara bakarken herkesin bagırışlarını, yakırışlarını duyuyordum.Sese dogru koşarken artık bedenim zaman kavramını yitirmişti. Acı desen o zaten en başında yoktu.
Odanın kapısının önünde bulurken pat diye girecegimi düşünmüyordum. En fazla plan yapıp girerdim diye düşünmüştüm. Hatta o kadar fazla bunun hakkında düşünmüştüm ki plan yapmaya da zamanım vardı. Ama şimdi anlıyorum ki sen o olayı yaşarken, o olaya hazırlansan bile yinede her şeyi, evet her şeyi unutuyorsun. Geceymiş, gündüzmüş umursamadan pat diye yapıyorsun. Aynen benim yaptıgım gibi...
Gözlerim karşımdaki siyah başlıklı adama takılırken onu tanımak için süzdüm. "Ahu!" Ses yükselirken kendime gelememiştim. Ama bu ses..
Kafamı onlara dogru çevirdim. Evet bu ses karşımdaki Bora'dan başkası degildi. Bir kaç gün görmüyordum. Ve karşılaştıgımız yer ölümün yerindeydi.
"Bora....." Kısık sesle söyledigim isim bütün odada yankılanırken kendimi kötü hissetmiştim."Birbiriniz tanıyonuz mu ne güzel!" Gözlerimi ne Bora'dan çekiyordum, ne de daha olayların farkına varmıştım.
"Sadece o elindeki silahı bırak" Bakışlarımı hala Bora'nın üzerinde tutarken o da bakışlarını bir saniye bile ayırmıyordu. "Ha!" Diye küçük seste olsa bile duydugum sesle bakışlarımı Bora'dan çekip Siyah kapşonlu bakmaya başladım. "Sadece o elindeki nalet olası silahı indir" Bagırmıştım.Gülmüştü sadece. Gülmüştü.... Yüzü gözükmüyordu. Ama evet gülmüştü. Halime, durumuma,
"hayır" Tekrarladı "hayır"İşte hayallerin yok oluş hikayesi bu. Hayallerin yok oluşu, Gerçek Hayatların ortaya çıktıgı... Toz pembe dünyasındaki dünya kendini kara dünyaya bırakırken aynı böyleydi. Yanmayan alev tekrardan ortaya çıkınca, nedensiz yere degerini yitirmişti. Göz yüzü aglamaktan bitap düşmüş gözleriyle aglamaya devam ederken, hayata inat esen rüzgara karşı durmaya çalışıyordu. Sessizdi ama aslında sesliydi. Dışından degil ama içinden bagırışları vardı. Susmayan bagrışlar....
İşte anımızda onu anlatıyordu. Bitmeyen çıglıkları. Olmayan sevinci, mutlulugu,....
Kahverengi gözlerini ela gözlerime dikerken hiç düşünmeden ateş etmişti.
Saatler, saniyeler anlamını yitirirken kollarıma düşen bedenle asla kendime gelememiştim. Kollarımda Bora Tekelli'yi taşıyordum. Bacaklarım fazla dayanamayınca yere düştüm. Bora'da kucagıma düşerken kendime gelemiştim. Aglayan gözlerle bomboş duvara bakarken saniyelerin akışı bir ömür gibi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç (Oyun serisi 1)
Literatura FemininaGökkuşagı gibiydim.Yagmurlu günlerde çıkardım.Bir kaybolur,bir görünürdüm. Şimdi kararsız kalmıştım.Görünsenmi? Saklansam mı? Bu saklambaç oyunuydu. Ya kendime güvenip kendimi kurtarabilecektim.Ya da sonsuza kadar saklanacaktım.Ne hissettigimi,ne y...