Bölüm 12

341 58 27
                                    

Seninle kavga etmekten nefret ediyorum. Son zamanlarda bunu çok sık yapıyoruz. İkimiz de kim olduğumuzu unutmuş gibiyiz. Sen Michael, ben de Nina olduğumuzu unutmuşuz sanki. Her seferinde birbirimizi daha çok kırıyoruz. Birbirimize duymayı hak etmediğimiz şeyler söyleyerek olayı daha da çamura batırıyoruz ve en sonunda çamurun içine gömülen bedenler ikimize ait. Duygularımız yüzeyde ve paramparçalar.

Bunu sana yapan benim, Michael. Rengini siyaha bulayan benim. Kendini benden koruduğunu, iyi kalan olmaya devam ettiğini sandım ama belli ki bu doğru değil. Seni kıran benim. Sevmeyi beceremeyen benim. Bunu toparlayabilir miyiz bilmiyorum ama daha fazla kavga etmek istemiyorum, hiçbir zaman da istemedim aslında. Bana hep "Birbirimizden başka hiç kimsemiz yok," derdin.

Şimdi herkesin varmış gibi, ve ben hiç kimsen olmuşum gibi.

Bak bu yüklem de acıtıyor.

Kendimi değiştirebilmeyi çok isterdim. Denedim de. Yemin ederim, Michael, sana yemin ederim ki denedim. Ama hiçbir zaman insanlara değişmeye, bundan daha iyi bir insan olmaya çalışacağımı söylemedim. Yapmak istediğin bir şeyi insanlara söylersen, onu yapamıyorsun çünkü. Ne kadar çabalarsan çabala o iş asla gerçekleşmiyor veya hayal ettiğin gibi olmuyor. Ben de bu yüzden söylemedim. Şimdi... görünüşe göre başarabilmiş sayılmam. Ve denediğimi itiraf etmemem için ortada hiçbir neden de kalmamış oluyor.

Neyse. Benimkisi sadece bir denemeydi. Olsaydı biz mutlu olabilirdik. Daha mutlu. Benimleyken sürekli diken üstünde olmayı bırakırdın çünkü her an kontrol edemediğim şeylerden endişe duyup kriz geçirmemi sevmediğini biliyorum. Kendime bir zarar vermemden korktuğunu söylediğinde gözlerindeki ışıldamalar beni yakmıştı.

Ah... bir saniye... düşünmeme izin ver. Bunu nasıl düzelteceğiz? Bunca acıyı nasıl geriye alıp, hiç yaşanmamış olduklarını varsayabiliriz?

Belki de zamanımızın dolduğunu düşünüyorsun. Telefonlara bu yüzden bakmıyorsun.

Londra'ya geldim. Birazdan Ashton'ı arayıp ondan beni almasını rica edeceğim. Çünkü burayı bilmiyorum, nerede kaldığınızı da bilmiyorum ve taksi çevirsem bile verebilecek bir adresim yok. Sanırım bana o kadar kızgınsın ki nerede olduğunu bile söylemek istemiyorsun.

Sana o sözleri söylemek istemezdim. O kadar kırıcı sözler duymayı hak etmemiştin. Özellikle söyleyen kişi benden bir başkası değilken. Sadece... beni kırdığın için ben de seni kırmak istedim. Aklımın içini her zaman okuyorsun ama her zaman anlamıyorsun, Michael. Bu yüzden seni suçlamıyorum. Ama tüm bunların hepsi benim içimde oluyor diye ben de anlıyorum diyemem. Beceremiyorum. Sıklıkla elime yüzüme bulaşıyor. Ve seni çok özlüyorum. Sesin yetmiyor. Bozuk bir ekranın arkasında kalan görüntün yetmiyor. Ellerine ihtiyacım var. Seninle uyumak istiyorum. Bu zor. Bunu istediğim zamanlarda elde edememek çok zor. Sürekli belirli bir tarihe kadar bekleyerek yatağımın kenarındaki soğukluğa alışmaya çalışmak çok zor.

Bu ikimizin de suçu değil, biliyorum. Michael ve Nina olmaya başladığımızda senin işinin, benimse okulumun zorluk çıkaracağını bir noktada biliyorduk. Ama biz bunun üstesinden geliriz, değil mi?

Eğer geldiğimde beni dinlemek istemezsen diye buradan söylemek istedim. Hiç duymamış olmazsın böylece.

Ben... ben seni çok seviyorum, Michael.

Özür dilerim.

Memories Of Nina || cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin