İnternette boş boş geziniyordum. Canım sıkılıp instagramda takılmaya başladığımda gözüm önerilenler listesine kaymıştı. Sonra onun profilini gördüm. Nazan . . . Nedensizce elim o profile tıklamıştı. Kolayca birilerinden etkilenen ya da instagramdan kızları ekleyen biri değildim. Olacağı varsa olurdu herşey, o yüzden kimseyi rahatsız etmezdim.
Yine de profiline tıkladığım bu kızın resmi anlamsızca beni kendine çekiyordu. Profilini incelemeye başladığımda Ağrı'da yaşadığını yazmıştı. Ben ise Sakarya'daydım. Aynı memlekette bile değildik ama içimden bir ses ona yazmam gerektiğini söylüyordu. Dayanamayarak mesaj atmaya karar verdim.
Haklı olarak mesaj atan yabancıyı terslemişti. Bir yanım her gelen mesaja kanıp, onlara yüz vermediğini anlayıp sevinse de, bir yanım nedensizce bana güzel şeyler yazmasını istemişti. Israrcı biri gibi görünmemek için üstüne gitmedim. Yine de aklımın bir yerlerini meşgul ediyordu bu yabancı kız. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen benim aklımın bir köşesinde, beni nedensizce etkileyen, tersleyen bu kız vardı. Terslemesi bile hoşuma gitmişti. Dayanamayarak tekrar mesaj attım.
Aldığım cevap yine aynısı olmuştu. Beni terslemişti. Onun bu ters tavırları ona daha fazla çekiyordu beni. Resmine bakarak bile onu kendime yakın hissediyordum. Karakterini biliyormuş gibi analiz ediyor, istemsizce o kıza yakın olmak istiyordum. Bu durumların benim için ilk olduğunu, resminden etkilendiğimi, en azından arkadaş olabileceğimizi söylesem bile yeni de beni terslemeye devam etmişti. Günler geçtikçe içimdeki adını koyamadığını duygular daha da yoğunlaşmaya başladı.
Nazan ile konuşabilmek, onunla arkadaş olabilmek için herşeyi yapmaya başladım. Sürekli mesaj atıp sapık gibi görünmek ya da onu rahatsız etmek istemiyordum ama kendime engel de olamıyordum. Bu güzel ve inatçı kızla sevgili olmak istiyordum. O asiliğin altında güzel, kırılgan bir kalp vardı, hissedebiliyordum. Sonuçta çabalarım sonuç vermiş, Nazan benim art niyetli olmadığıma karar vermiş ve biz konuşmaya başlamıştık. Zamanla instagramdaki konuşmalarımız önce whatsapa taşındı.
Sonra bu konuşmalar bana yetmedi ve bu yabancı ama gizemli kızın sesini merak ettim. Sonunda telefon görüşmelerimiz de başlamış oldu. Birbirimizi ekledikten sonra profiline sürekli girmeye başladım. Gerçekten çok hoştu. Anlamsızca daha da kendine çekiyordı beni. Telefonda konuşmaya başladıktan sonra, nazik sesi daha da yakınlaştırdı bizi. Sonunda ise 14 temmuzda beni kabul etti ve sevgili olduk. Zor olmuştu, uzun olmuştu bu süreç ama onun güvenini sağlayıp, sonunda hoşlandığım kızla sevgili olmuştum. Onun için, sırf onu görebilmek için memleketine gitmeye karar verdim.
İlk buluşmamızda, onu ilk karşımda görmemde hissettiğim heyecan tarifsizdi. Ne yapacağını bilemeyen misafir çocuğu gibiydim. Herşeyi ağırdan aldık. İlk elini tuttuğumda kalbimin atışını, vücudumdaki kanın pompalanışını bile hissetmiştim neredeyse. O da benden farksızdı. Bu heyecan, bu kıvılcım bizi büyük bir aşka doğru sürüklüyordu. Onun farklı olduğunu ilk resmini görünce anlamış, elini tutunca hissetmiştim. Nazan bambaşkaydı. Onun gülen gözlerinde kayboluyordum.
Zamanla hislerime karşılık bulunca daha da derinleşti duygularım. Duygularımız karşılıklı olarak arttıkça, mutluluğumuz da artıyordu. Tabi bununla birlikte en büyük sorun da peşimizden geliyordu, kıskançlık. O da en az benim kadar kıskançtı. İçimizdeki aşk öylesine büyüktü ki, kıskançlık da o aşkla birlikte büyüyordu. El ele yürürken bile, ona bakan, ona değen her gözden kıskanır duruma gelmiştim. Nazan'ın da durumu benden farklı değildi. Zamanla ufak tartışmalar başladı aramızda. Klasik ama söyleyeyim : biz birimize güveniyorduk, etrafa güvenmiyorduk. Arada aşk varsa, güven ne kadar önemli olsa da kıskançlığın önüne geçemiyor insan. Kıskançlık da aşka dahil . . .
Onunla hemen evlenmek, bana ait olduğunu belli eden yüzüğü hemen parmağına geçirmek istiyordum. Durumu Nazan'a anlattığımda o da benimle aynı düşünüyordu. Ama önümüzde koca bir engel vardı, askerliğim. Karar verdik, önce askere gidecektim. O da beni bekleyecekti. Ben hala askere çağırılmadan önce, Nazan'ı anneme ve bazı aile üyelerime anlattım. O da beni her ne kadar babasına ya da ailesine anlatamasa da birkaç yakın arkadaşına anlatmıştı.
Neticede ciddi bir ilişki içerisindeydik. Zamanla büyüyen kıskançlık yüzünden birbirimize hatta kendimize zarar vermeye başladık. Öyle ki normal arkadaşlarımızdan ya da askere gidene kadar geçici olarak çalıştığım iş arkadaşlarından bile kıskanır olmuştuk. Bizim sevgili olduğumuzu bilmeyen, resmimi görüp beğenen kişilerden birkaç kişiyi bile dövmüştü Nazan. Hele de uzakta olunca, kıskançlık boyutu daha da büyüyordu.
Yanında kim var, ne yapıyor, ben yokken başkaları onun yanında olacak kadar şanslı. Bu düşünceler bizi daha da kıskanç yapar hale getirmişti. Her zaman iyi anlaşan, mutlu olan biz, konu kıskançlık olunca bambaşka bir çift oluyorduk. Öyle ki birbirimize zarar vermeye başlamıştık. Kıskançlıktan gözümüz döndüğünde birbirimize bağırıyor, hakaretler bile ediyorduk.
Hele de bu tartışmalar telefonda yaşanınca, kendimize zarar bile verebiliyorduk. Nazan kıskançlığı yüzünden birkaç kez sinir krizi geçirmiş, kendine zarar vermişti. Bende de durumlar farklı değildi. Tartışma sonlarında duvara birkaç telefon atıp parçaladığım olmuştu. Hatta sert cisimlere vurup elimi incittiğim bile olmuştu. Dışarıdan bakan aile üyelerimiz ya da arkadaşlarımız, sevgimizin çok fazla olduğunu, kıskançlığın da bize zarar verdiğini söylüyorlardı. Bu durumdan biz de rahatsız oluyorduk.
Hararetli tartışmalarımızda birkaç kez bitti deyip telefonu kapattığımız bile olmuştu. Sonuç ise bir hafta geçmeden, bu üzüntülü ayrılığın tesellisini yine birbirimizde bulmuştuk. İnsanlar bizi düşünse de, birbirimize zarar verdiğimizi söylese de ben gemiydim, o ise sığındığım liman. Ne gemi limansız yapabilirdi, ne de limanın gemisiz anlamı olurdu. Öyle ya da böyle biz birimize aittik. Zamanla dostlarımıza, ailemize kulaklarımızı kapattık ve zararlı ya da değil sevgimize sahip çıktık. Onlar da bu durumda yumuşamaya başladı. Daha da kuvvetlendi bağımız, daha da arttı aşkımız.
Şimdi ise ben askerdeyim, Nazan ise yolumu gözlüyor. Her telefon hakkımda ailemden önce Nazanımı arıyorum. Onu çok seviyor, çok özlüyorum. Kıskançlığımızı törpülediğimiz anda ilişkimizde herhangi bir problem kalmayacak. Yararıyla zararıyla bu aşk benim hayatımın merkezi. Asker yolu gözleyen Nazanım ise göz bebeğim. Askerden dönünce, evliliğe ilk adımımızı atınca mutluluğumuza mutluluk katılacak. Herkese hikayemi paylaşmak istedim. Aşkınıza, sevginize sahip çıkın. Onu korumak da kaybetmek de sizin elinizde. Mesafeler, sadece sayılardan ibaret. Önemli olan yan yana olmak değil, sevdiğinin gönlünde olmak. Mesafe engel mi aşka ? Bizce değil. Seni seviyorum Nazanım. . .
Hikayesini bizimle paylaşan asker arkadaşımıza teşekkür ediyor, hayırlı tezkereler diliyorum. Evlenince aitlik duygusu daha fazla hissedildiği için kıskançlık biraz daha törpülenir diye düşünüyorum. Yine de kendinize ve birbirinize fiziki ya da psikolojik zarar verip yıpranmayın. Aşk her şeyin üstesinden gelir. Bir ömür mutlu olun . . .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTAN GERÇEK KESİTLER (ASKIDA)
Fiction généraleBu hikayedeki her bölüm gerçek kişilerin yaşadığı olayları anlatmaktadır. Her bölüm farklı bir kişiyi, farklı bir hikayeyi anlatır. Neden sizin de hayatınızdan bir kesit bu kitapta yer almasın ki ? Konu sınırı yok. Derdinize, mutluluğunuza ortak, s...