Beni İnandır

457 71 23
                                    

Millie

Finnler gidince abime kızdım. Neden bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu ki meğerse uzun süredir tabışabilme ihtimalimiz varmış da biz metro da tesadüfen karşılaşıyoruz.

Neyse

...

Klasik okul günlerinden en kötüsü olan pazartesiydi. Evden erken çıkıp Finn'e yetişmek istedim. Gittiğimde kapıyı Finn açtı tam da çıkmak üzereyken. Beraber yürümeye alışmıştık. Bir de konuşsak daha güzel olacaktı. Konu, konu, konu, konu...

"Millie? "

Uuu İlk adım Finn'den geldi

"Efendim?"

"Dün gece, ben nasıl oraya geldim?"

"Kapıyı alacaklı gibi tekmeledin ve bende aptal gibi direk açtım. Birden üstüme bayıldın"

"Neyse ki bayılmışım"

"Ha?"

"Yani eğer bayılmamış olsaydım kalbini kırabilir ya da seni incitebilirdim"

Finn beni incitebilirdi

"Pekala"

...

"Millie?.. Bir şey mi oldu?"

"Ha, yok yok iyiyim"

...

Günün sonunda aynı tayfayla aynı kafeye gitmeye karar verdik. Bol sohbetli yolumuzdan sonra kafeye geçtik. Milkshake söyledik ve tam sohbete başladık kapının üstündeki çanın sesiyle kapıya baktığımda baktığıma lanet ettim. Çünkü yine o gelmişti.

Troy.

Direk gözümü çekmeme rağmen beni görmüştü ve alaycı bakışını ihmal etmeden bizim masaya doğru yöneldi.

"Aa Millie, bu ne tesadüf"

Kimse bir şey anlamamalıydı

"Evet ya, seni unutmuşum, ner-"

"Millie sen bu çocuğu tanıyor musun?!"

Finn'in bir anda ayaklanması şaşırmama neden olmuştu

"O kadar önemli birisi değil yani, de sen-"

"Bu çocuk-"

"Şşşt Finn hiç çeneni yorma böyle küçük meseleler için(!)"

Diğerlerinin hiçbir şey anlamıyor olması beni daha da çok strese sokarken Finn'in ne demeye anlayama çalışsam da karşımda Troy varken bu pek mümkün olmadı gözlerimin dolmasını engelleyemedim

"Sen, sen ne zaman benim peşimi bırakacaksın ha! Beni, arkadaşlarım, hayatımı ne zaman rahat bırakacaksın!"

"Ben istediğim zaman"

Olanlar ve dedikleri sinirimi bozmaya başlamıştı ve derhal burayı terk etmek istiyordum. Diğerlerine baktığım da Sadie hariç herkes anlamamış gözlerle bakarken Finn'in gözlerinde çok ayrı bir şey vardı. Sanki olanlara anlam veremiyor ama sanki aklından pek de güzel şeyler geçmiyor gibiydi

Olay daha da batmadan diğerlerine gidiyoruz bakışı atıp Finn'in yüzüne bile bakamadan kolundan tutup gideceğimiz belli ettim. Bi süre sonra kolunu bıraktım ve peşimden geldiğini gördüm.

Genel

Uzaklaşana kadar kimsenin ağızını bıçak açmadı. Millie artık daha fazla böyle devam edemeyeğimi anladığında olduğu yerde yürümeyi bıraktı ve çok bitkin bir halde dizlerinin üstüne düştüğünde yanına Sadie koştu ve iyi olup olmadığını anlamak için sorular yöneltirken Millie çoktan ağlamaya başlamıştı. Noah,Gaten ve Caleb da yanına doğru hızlı adımlarla ulaştı ama Finn hiçbir şeye anlam vermeyerek sadece yanlarında ayakta beklemeye başladı ve ağzından tek bir kelime bile çıkmamıştı.
Sadie çoçuklara gitmeleri gerektiğini ve onunla kendi ilgileneciğini belirten bakışlar attığında diğerleri inkar etmeye çalışırken Finn gidebilmek için diğerlerini beklemeye bile başlamıştı. Çocuklar ikna olup ayaklandıklarında

"Finn!, sen Millie'nin yanında kalacaksın!" sesi Sadie'den emir verme şeklinde çıkmıştı.

Millie Sadie'ye anlamaz bakışlarını yöneltirken Finn bu durumdan hoşnut olmayarak yanlarına ayaklarını sürüyerek geldi.

Beraber Millie'yi yerden kaldırıp sahile doğru yol aldılar

...

Millie

"Benim gitmem lazım çocuklar. Üzgünüm Millie acil bir şey olmasaydı seni burada bırakmaz-"

"Tamam. Sadie. Sorun değil"

Sadie kulübeden çıktıktan sonra hala tek kelime etmeyen hatta yüzüme bile bakmayan Finn'e kafamı çevirdim. Arkası dönüktü. Bi süre camdan dışarıyı izledi ve beklemediğim bir anda bana bakmadan

"Neden?"

"Sorular sorma Finn aklından ne geçiyorsa açıkça söyle!"

"Bence bunu istemezsin, Millie!"

"Daha ne kadar üzülebilirim ki sen-"

Sonunda bana döndü ve kızarmış gözleriyle karşılaştım

"Her şeyin suçlusunun senin olduğunu düşünsem de bunun doğru olmadığına inanmak istiyorum... Millie, beni inandır."

"İnandırmama gerek yok çünkü düşündüğün o saçma şeylerin hiçbirinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Tabi önce bana ne düşündüğünü açıklayacaksın."

"Pekala ama sen de bana gerçekleri anlayacaksın. Hani şu hiç zamanı gelmeyen!"

"Finn, bunu benden istem-"

"Tamam, anladım görüşürüz"
demesiyle kapıya doğru ayaklandı

"Finn... Pekala sana her şeyi anlatacağım."

Bunu yaptığıma pişman olacağım

...

"O gece, evinize o şekilde gelmemin sebebi, kafeye gelen çocuk, seni önceden tanıyan çocuk-"

Hayır. Çok geç kaldım. Troy... hayatıma yine dahil olmuştu

"Onun seninle işi neydi?!"

"Bilmem. Ben de bunu sana sormak istiyorum. O çocuk neden böyle bir şey yapma ihtiyacı duydu?!"

Çünkü hedefi benimle eğlenmek,Finn,üzgünüm

Yanağımdaki ıslaklık tazelenirken
Finn devam etti

"Ve evet benim sinirimi kontrol edememe gibi bir problemim var. Sana da o gün zarar verebileceğimi söyledim. Çünkü.. ben daha önce de yaptım" nefes alır "orada o çocuk gelip seni tanıyınca da aklıma ilk ne geldi biliyor musun? Başıma gelenlerin senin bir planının olduğu!!"

"Finn, be-n neden böyle bir şey yapıyım!?"

"Bana kalırsa o büyük sırrını söylememek için bir oyundu bu"

"Hayır, bunların hiçbirini ben ayarlamadım. Aksine hani seni sadece bir yumrukla yere seren çocuk var ya. Sana söyleyemediğim sırrın baş oyuncusu ve emin ol ondan hiç kimseden nefret etmediğim kadar nefret ediyorum. O benim her noktamı biliyor. Eminim bir süredir bizi izliyordu ve seni gördü, sana saldırdı... Çünkü tek amacı bana daha fazla zarar vermek!!!" "Duydun mu beni? benim her hassas noktamı biliyor!. Çünkü ben buna izin verdim. Neler yaşayacağımı bilmeden hayatım girmesine izin verdim.!!"

"Pekala Millie, kötü de olsa benim düşüncelerimi duydun. Şimdi sıra sende"

"Üzgünüm Finn, bu düşündüklerinden sonra sana her şeyi anlatabileceğime emin değilim"

Finn'e bakamadan, onu arkamda bırakarak kulübeden çıktım.

...










Oy ve yorumlarnızı eksik etmeyin

Severim sizi 💜

Don't Blame Me / Fillie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin