2.

4.1K 17 5
                                    


 "Adım Aylin, 21 yaşındayım bir hafta sonra nişanlanıyorum. Çevrem beni rahatça kendimi ifade edebileceğim rahatça konuşup, rahatça yaşayabileceğim bir ortamdan alıkoydu. Bizim kültürümüzde kadın çalışmaz, evlenmeden önce babasına ve abilerine hizmet eder evlendikten sonra kocasına itaat eder. Kültürümüzün getirdiği bu yaptırımların beni zorladığı bir evlilik değil bu sadece. Nasıl anlatabilirim bunu  bilmiyorum ve neden tek seçeneğim bu uzun uzun düşünüyorum.

 Erkek egemenliğinin baskın olduğu bir toplumda bir kadının gücünü gösterememesi, ezilip susturulması ve 21. yy da olmamıza rağmen hala devam eden bu düşünce gelişememekten mi yoksa kültür,adet,gelenek ve görenekler, ahlak, din, toplum kuralları yüzyıllar da geçse hala devam mı edecek bilmiyorum. Ama o kadar yoruldum ki. Yaşadığım zorbalıklar ve çaresizlikler bazen beni dini sorgulamaya itiyor. Ama sonra diyorum yaşadığımız din Tanrının dini değil, yaşadığımız din insanların dini. İnsanların belirlediği kurallarla oluşan manipüle edilmiş bir din. İnsanların kendi işlerine geldiği gibi oluşturduğu toplum kuralları ve Ahlaki normlar(1).

 Susmak zorundayım, bu çok zor biliyorum. Tabiatıma uymayan bir davranış bu, baş kaldıramamak boyun eğmek, bunlara uygun biri olmadığımı düşünüyorum. Fakat zamanın bana fısıldadığını hissediyorum. " Şu an susmalısın". Bu fısıltıya kulak vermem gerekir mi bilmiyorum. Ama hayati tehlikem var ya da ben korkuyorum. Güç denilen hakiki kavramın bana ne kadar uzaklıkta olduğunu bilmek ve görmek istiyorum, ona ulaşmak istiyor ve bir an önce avucumun içinde hissetmek istiyorum. Ve biliyorum, güç bana gelmeyecek ben ona gideceğim."

-Aylin, nerdesin ?

Defterimi kapatıp, demir ranzanın alt katına sıkıştırdım.Acılarımın ağırlığı altında ezilmiş bir durumdayken dökülmeyerek varlığımı zehirleyen gözyaşlarım bazen buz gibi bir emirle durdurulan şefkat dolu bir durum, bazen soğuk bir edayla kabul edilmiş bir buse gibiydi. Sesimi temizleyip anneme yanıt verdim.

-Odadayım anne, bir şey mi oldu ?

- Gelsene, Perihan Teyzen yarın nişanlık için çarşıya çıkalım mı diyor, ne diyeyim ?

Perihan Teyze denilen kişi, nişanlanacağım adamın annesi oluyordu yani kelimenin tam anlamıyla müstakbel kayın validem kendisi.

Olağanüstü şartlar beni, ruhun ilk heyecanlarının belirdiği arzuların ve zevklere uyandığı ve kendisi için her şeyin lezzetli ve taze olduğu o güzel devrede bırakmışlardı. Yaşamdan tam tat alma zamanıyken baş eğme gerçekliği varlığımı zehirliyordu. Tüm bu zehirleyen gerçekliğe bu kadar yakınken üzerimden bir an önce geçip gitmesi için acele edecektim.

- Olur gidelim, kaç gibi peki ?

- 10 gibi müsait olur musunuz diyorlar.

-Olur, olur tamam gidelim.

Soğuk terlerle beslenmiş olan suskunluğum hayatın bölünüp çakıl taşlarıyla örtülü sonsuzluğunun göründüğü anlarda kuvvet bulmak isterken, insanüstü bir çaresizliğin altında biraz daha direnmeye zorluyordum ruhumu. Sessizdim, sakindim ama ben, ben değildim.

Karanlık bir duvara bakan ama yine de güneşlik geçirilmiş pencerenin bulunduğu odamda, aslında bu trajikomik durumu kendime benzeterek hayata tekrar tekrar serzenişte bulunuyordum. Oda karanlık ama güneşlik var. Farksız görüyordum kendimi bu nesneyle. Yastığımın altına gizlediğim tuşlu telefonumu elime almakla birlikte gelen mesajı açmak için sabırsızlık hissettim,

"Aylin, nasılsın"

Utanmanın verdiği kızıllığı yüzümde hissediyordum. Ona nasıl ve ne şekilde bu durumu açıklayacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Onu göremiyordum, hissedemiyordum. Onu sadece özleyebiliyordum. Bir tek bunu elimden alamamışlardı. Onu zihnimden, kalbimden alamazlardı çünkü oraya giremezlerdi. Bende onu özenle kalbimde koruyor ve saklıyordum.


Demokles'in kılıcı(2)   altında ölen özgürlüğüm ve sonu meçhul hayatımın beni bir sonraki aşamada nerede göstereceğini tahmin edemiyordum. Hayat art arda sürpriz hazırlamayı seviyordu art arda şaşırtmayı ve art arda yıkmayı seviyordu.

"İyiyim"...


"Nefret ettiğim bir şey varsa o da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatrınızı sorup "iyiyim" demenizi beklemeleridir." der ya SYLVIA PLATH,


Berbat hissettiğimi gayet tabii biliyordu ama olayların bu duruma geldiği hakkında henüz bir bilgisi yoktu.


_____________________________________________________________________________


(2)Eski Yunan efsanesinde "Demokles'in kılıcı gibi" deyimi, günümüzde de büyük görev ve mesuliyetlerin aynı zamanda büyük tehlike ve sıkıntıları da beraberinde getireceğini vurgulamak amacıyla kullanılmaktadır. Milattan önce dördüncü yüzyılda geçen bu efsane her yüzyıl için geçerli nasihatleri bünyesinde barındır. 

(1)En basit tabir ile yazılı olmayan, halk arasında olgu haline gelmiş toplumsal kurallara felsefe açısından verilen isimdir. Toplumda insanların birlikte yaşayacakları esas alınarak belirlenmiş kurallardır.



Flört TecavüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin