🎎
...
O taşı atmam ile kaderimizin birleşeceğini bilseydim eğer, uzanıp alır mıydım yerden, alıpta atar mıydım ona...
Hiç aldanır mıydım o bakışlara, o gülüşe, o sürmeli gözlere...
Bana güven demişti. İkimizde çocuktuk güvenir miydim hiç?
Dikti o sürmeli gözlerini gözlerime...
Aslında çocuktum lakin yine de anlamalıydım o denli bakışların tehlikeli olduğunu...
Ömrüm boyunca bana kabus olacak o sözü söylemişti.
"Sen bir cadısın, git burdan!"
Sonra da geceleri çığlık sesiyle uyanacağım hem kalbimde, hemde alnımda derin bir iz bırakacak o taşı attı... Ne zaman aynaya baksam, alnıma dokunsam onu hatırlatacak bir iz...
Düşünmeden, hareketsizce, öfkeyle,
"Bu ne cüret bir prense!"
Önce ben atmıştım, sonra o...
Üzerime doğru koşup, gecelerime kabus olacak, çığlık sesiyle uyanacağım o taşı attı bana...
Alnımdan aşağı kanlar akmaya başlamıştı.
Çocuktum daha... Kötülük nedir, öfke nasıl bir çılgınlıktır, şaşkınlık nasıl histir, korkunun nasıl acı ve dehşet bir şey olduğunu bilmezdim ki?!
Taki onunla karışılaşıncaya dek...
Yüzümdeki kana korku ve şaşkınlıkla bakınca o küçük yüreğim, intikam istiyordu. Kıssas istiyordu!
Öfkeme hakim olmamıştım. Sonuçta Ateş ve Enda'nın kızıydım ben. Sürmeli prensi, öfkeyle yere serçe attım.
O küçük bedenime uygun olmayan büyük nefes alış verişler vererek, kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Onu yere atmamla sol gözünden o yaşıma kadar hiç görmediğim "kan" görmüştüm. İşte korkunun ne demek olduğunu o zaman anladım.
Onu yere atmamla o denli korkunç bir kan akacağını bilseydim, bana vurmasını hatta alınmadan aşağı akan kanın hesabını bile sormadan kaçıp giderdim.
O an, yüreğime intikal eden korkuyla nefes almadan, arkama dahi bakmadan kuş olup gitmiştim. Hem koşuyor hem de kendime söz veriyordum.
"Bir daha o kötü şehre adım atmayacağım ve o yalancı prensi bir daha asla görmeyeceğim.!"
Onu o halde bıraktığım için yıllarıdır içimde bir kor ateş yanmaktaydı, işin en kötüsü de ben büyüdükçe o da büyüyor ve daha da yakınlaşıyordu bana...
Lakin... İnsan kendine yazılacak kaderden bi haberdir. Her gece çığlık sesiyle uyandığım o korkunç kabusun gerçek olacağını asla düşünmezdim.
...
________
Yazar diyor ki :)
Yeni bir kitaba baş koyarak nihayet huzurunuza çıktık. Umuyorum ki inşallah yazacağım her kelam ve sözler yüreğinize dokunup, yüzünüzden hiç eksik olmayacak o tebessümü sağlayabilirim. Karekterler, olaylar tamamen sizin dünyanıza emanet ediyorum.
Kitap konusunu çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Joseon bazı yerlerde 'gorya' denir yani Kore. Anlayacağınız sevgili yoldaşlarım Kore tarihi ve Osmanlı arasında tekerrür eden ilginç bir kitap okuyacaksınız. OBA'DAKİ AŞK'ın ikinci serisidir. Eğer OBA'DAKİ AŞK'ı okumadıysanız, okumanızı rica ediyorum. Lakin yine de okumak istemezseniz de sorun değil, elimden geliğince okuyucuların anlayacağı bir lisanda yazmaya çalıştım.
Kapımı açtım lakin buraya gelirken rica ediyorum; kötü düşünceleriniz ve ön yargılarınızı alıp da gelmeyin... Ön yargı ile bakmayın, eğer bir şeye güzel bakarsan güzel görürsün lakin kötü bakarsan şunu da bilin ki o her zaman sizin gözünüzde kötü görünecektir.
Yeter ki siz güzel bakın.
Güzel bakmak sünnettir.
İlk bölümde görüşmek üzre... Kalın sağlıcakla... :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar'ın Şemsi ☀(Oba Serisi)
Historical Fiction🍁 Şu fani dünyada sen neyi ne kadar istersen iste, kader sana her zaman farkı bir yol çizecektir... Sen pes ettikçe kader yeniden etrafında pervane gibi dönecek, bizler ise o pervanenin etrafında uçuşan küçük kıvılcımlarız. Her şey Joseon Kralının...