Medya: Silvio Dante (kolaj bana aittir.)
#Halsey - New Americana
İyi okumalar dilerim.
⌘⌘
Yüzüklü parmaklarını oynatarak çıkardığı takur tukur seslerin duvar arasındaki sessizlikte yankılanmasından rahatsız olmaksızın parlak farının solgun ışık altında sönükçe ışıldadığı gözlerini morgta gezdirdi. Hastanede çalışan biricik iblis efendisi arkadaşının sayesinde cesedi görebilme imkanını elde ettiğinde sessiz kardeşlerden önce incelemek istemişti.
Morga sadece kendisi gelmek istemişti ancak Alec de onunla beraber gelmek için ısrar ettiğinde, sevgilisini kıramamıştı. Alec birkaç adım arkasında, morgun soğuk duvarlarına yakın bir köşede durmuş etrafını tekinsizce süzerken iblis efendisi arkadaşının ayarladığı şekilde, hemşirelerden biri onlara göstereceği cesedi bulmaya gitmişti. Cesetler demirden yapılmış dolapların içerisinde bekletiliyordu. Magnus bu metalik parlaklığıyla soğukça kendisine sırıtan kocaman şeylere dolap demeyi uygun görmüştü.
Daha fazla beklemeye kalmadan hemşire koridorlara ayrılmış morgun bir ucunda göründü. Cesedi sedyeye yerleştirmiş Magnus'a doğru getirirken onu izleyen ve beyaz örtüye düşen gölgelerin oyununu seyreden Magnus ise Alec'i bir yanına gelmesi için işaret etmişti. Alec yavaş adımlarla ve temkinli bakışlarını bozmadan solunda belirdiğinde hemşire sedyeyi önlerinde durdurdu.
"Aradığınız maktül bu." diyerek örtüyü kaldırdı. Beyaz örtünün altında, örtünün çıkıntılarını belirleyen cesedin nasıl olacağını tahmin etmemişlerdi ama Magnus daha farklı bir şey beklediğine emindi.
Bembeyaz kesilmiş bedenin belirli yerleri mosmordu. Gözlerinin altı ve dudakları bu yerler arasında en dikkat çekeniydi. Magnus buna aldırış etmedi. Asıl gözlerine çarpan şey, bedenlerin göğüslerine kazınmış işaretti. İşaret ne idüğü belirsiz, daha önce gördüğünü zannetmediği bir mühür olabilirdi. Ama mühürden farklı olduğunu biliyordu. Belki de antik ve yıllanmışlığı kadar kötü bir büyüydü. Antik büyülerin bazıları, saf kötülüklerini dindirebilmek adına tarihe gömülmüştü, ancak her zaman tarihin bu karanlık sayfalarını karıştıran ve saf kötülükten oluşan büyüleri bulabilen kişiler çıkıyordu. Tarih bu büyülerin kökünü kurutmak istedikçe insanlar peşlerini bırakmamak için ellerinden geleni yapıyordu.
Alec'e baktı. "Cep telefonun yanındadır diye umuyorum." tek kaşını kaldırdı. Tatlı sevgilisinin bazen teknolojiye ayak uydurmakta sıkıntı çektiğinin farkındaydı, mesela telefonu her zaman yanında taşıması gerekirken çoğunlukla unutması gibi.
Alec kafasını sallarken gözlerini devirdi. "Her zaman unutmuyorum." süet ceketinin cebinden çıkarıp uzattığında Magnus aldı ve sevgilisinin elini sıktı hafifçe. "Biliyorum."
Telefonu aldı ve uzun parmaklarını ekranda gezdirdi. Kamerayı açıp işaretin fotoğraflarını defalarca çekmeye başladığında hemşire onu garipseyen gözlerle süzmüş olsa dahi bir şey demedi. Bu bakışların altında yatan kınamayı Alec anlayabildiğini sanmıyordu. Gözlerini yeniden Magnus'a çevirdiğinde bedeni kadar genç ruha sahip iblis efendisi telefonu kaldırmak ve işini bitirmek üzereydi ki duraksadı.
Hemşireye aldırmadan beyaz örtüyü daha çok kaldırdı. Kasıklarına gelene kadar bedeni açıkta bıraktığında hemşire yaklaştı fakat eliyle ona dur işareti yapması hemşirenin şaşkına uğraması ve durmasına yetmişti. Magnus kadının gözlerindeki şaşkınlığın neyden kaynaklandığını umursamadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
land of confusion [tmixmarvel crossover]
Fanfiction❝Burasının bana neden Karışıklıklar Ülkesi olduğunu söyle. Bu bizim yaşadığımız dünya ve bunlar bizim verdiğimiz eller. Onları kullanalım ve denemeye başlayalım; Bu dünyayı yaşamaya değer bir yer haline getirmek için.❞ ▾ ▾ ▾ *Ölümcül...