Balkonda dışarıya bakmak güzelmiş. Arkamdan birisi beni itiyor. Elimle demirlerden tutunmaya çalışıyorum ama demirler bir anda yok oluyor ve ben düşüyorum. Düşerken de uyanıyorum. Klasik düşme rüyaları. Sıçrayarak uyanmamızı sağlayan rüyalardan işte. Az önce anlattığım gibi bir rüya gördüm ve sıçrayarak uyandım. Off! Belim çok ağrıyor. Salonda uyuya kalmışım. Saate baktığımda 5.00 olduğunu gördüm. Bugün çekimlere 7.00'da başlayacaktık. 2 saat önceden uyanmamın keyfi geldi. Dün doğru dürüst yemek yemediğim için ilk işim mutfağa yönelmek oldu.
Nutellamı yedikten sonra banyoya ilerledim. Bir duş iyi olacak çünkü terlemişim. Duşa girip bir güzel saçımı ve vücudumu yıkadıktan sonra havluya sarındım. Ardından dolabıma yönelip giyeceğim kıyafeti ayarlamaya çalıştım. Zaten sette rolüme uygun olacak kıyafeti onlar verecekti. Ne giyeceğimin çok önemi yoktu yani. Düz mavi olan elbisemi giydim. Saçımı da tarayıp kuruttum ve doğal haline bıraktım. Ayağıma da beyaz sandaletlerimi giydim. Makyaj yapmayacaktım. Yanıma beyaz çantamı aldım.Çanta kullanmayı pek sevmesem de ihtiyacım vardı. İçine cüzdanımı,telefonumu ve senaryo kağıtlarını koydum.
Saate tekrar baktığımda 5.30 olduğunu gördüm. Vay be! Bu bir rekor olmalı çünkü çok çabuk hazırlanmışım. Dişimi fırçalamayı unuttum ben ya! Hemen banyoya gidip dişimi fırçaladım. Saat 6.00 olmuştu. Set zaten yarım saat uzaklığında buradan. Biraz erken gitmenin de zararı olmaz sanırım. Ev anahtarımı da alıp evden çıktım. Yoldan geçen ilk taksiyi durdurup seti tarif ettim.
Setin önüne geldiğimizde taksiciye parayı verip indim. Setten içeriye doğru ilerlemeye başladım. Gördüğüm ilk kişi Jeff oldu.
"Hey,Arya nasılsın?" dedi yanıma gelerek.
"İyiyim,siz?" dedim gülümseyerek.
"Bende iyiyim,gel ben seni makyaj odasına götüreyim. Hazırlasınlar seni. İlk sahne senin." dedi.
"Peki." diyerek karşılık verdim.
Beraber makyaj odasına doğru yürüdük. Sonra o içeri girmeden gitti. Odaya girdiğimde Shelley ve Holland içerideydi.
"Merhaba" dedim gülümseyerek.
"Merhaba tatlım" dedi Shelley ve Holland bana bakarak gülümsemekle yetindi. Onları çoktan hazırlamışlardı sanırım.
Makyöz olduğunu tahmin ettiğim kadın beni koltuğa oturttu ve makyajımı yapmaya başladı. Ardından saçımı açık bırakıp dalgalı bir hale getirdi. Şeklinin bozulmaması için sprey sıktı. Daha sonra ise giyeceğim kıyafeti getirdiler.
Çok şık ama günlük bir elbise getirmişlerdi.Odanın giyinmek için ayrılan kısmına gidip üstümü değiştirdim. Odadan çıktığımda Shelley ve Holland çoktan gitmişti. Makyöz olan kadın yanıma gelip giyeceğim ayakkabıyı getirdi ve ben de teşekkür ettim. Gerçekten çok hoş görünüyordum.
Odadan çıkıp makyözle beraber sahnenin çekileceği yere gittik.
"Getirdiğiniz için teşekkür ederim" dedim.
"Rica ederim tatlım,sana da iyi şanslar" dedi ve gülümsedi. Ardından yanımdan ayrıldı. Jeff karşı tarafta yönetmen koltuğunda oturmuş el hareketleriye beni yanına çağırıyordu.Yanına gittim.Dylan'da yanında duruyordu.
"Şimdi sizin sahnenizi çekeceğiz,Sasha yeni öğrenci olduğu için müdürle beraber sınıfa girer ve Liam o an Sasha'ya vurulur. Zaten olayı biliyorsunuz. Hadi yerlerinize!" dedi. Bizde o sırada yerimize geçtik. O sınıfa girdi. Bende müdürü canlandıracak adamın yanına gidip sıramın gelmesini beklemeye başladım.
Sıram geldiğinde müdürle içeri girdik.
"Dersinizi böldüğüm için özür dilerim, arkadaşlar bu yeni öğrencimiz Sasha Walker. Boş olan bir yere geçebilirsin tatlım." dedi. Başımı sallayıp gülümsedim ve cam kenarının en ön sırasının bir arkasına oturdum. (Sıralar tekli.)benim hizamda bir yan sırada Liam oturuyordu.
Öğretmen ders anlatmaya devam ediyor. Ben üzerimde göz hissediyormuş hissine kapılıyorum ve kafamı sağa çeviriyorum. O sırada Liam ile göz göze geliyorum ve gülümsüyorum. O da karşılık veriyor.
"KESTİK!" sesiyle bir an irkildim.
"Evet çocuklar sizin sahneniz bitti diğer sahneleri çekicez Stiles ve Scott sahneleri var. 1,5 saat sonra tekrar sete gelin diğer sahnelerinizi çekeceğiz. "
"Tamam" diye seslendi Dylan. "Dün oturduğumuz çimenliğe gideceğim,gelmek ister misin?" diye sordu bana.
"Olur" diyerek karşılık verdim. Ondan her ne kadar hoşlansamda arkadaş gibi davranacağım. Çünkü arkadaştan fazla nasıl davranılır bir fikrim yok gerçekten.
Beraber dünkü çimenliğe doğru yürümeye başladık. Hiç konuşmuyorduk. Oraya geçip oturduk.
"Türkiye'den geldiğini duydum."
"Evet,Türk'üm." dedim gülümseyerek. Biraz fazla mı gülümsüyorum ne? Daha az gülsem iyi olacak.
"Güzel bir yer olduğunu duydum" diyerek karşılık verdi.
"Çok güzel bir yer." dedim bende. O sırada telefonuma mesaj geldi.Cebimden çıkarıp elime aldım.
Kimden: Alper Şapşalı
Fıstık orada hayat nasıl? Özledik seni. İstanbul sensiz çekilmiyor. :((
Bu mesajı görünce gülümsedim. Bende cevap attım.
Kime: Alper Şapşalı
Bende sizi özledim , keşke buraya gelseniz :/
Yazıp yolladım. Onların buraya gelme fikrini düşününce gülümsemeden edemedim.
"Sevgilin galiba?" dedi Dylan sorarcasına.
"Hayır,sevgilim yok. Arkadaşım mesaj atmış. " dedim.
"Sevgilin yok" dedi şaşırmışcasına. Ama gözleri sanki mutlu olmuş gibiydi. Ya da ben öyle görüyordum. Bilemiyorum.
"Senin var mı?"
"Hayır benim de yok" dedi.
"Eminim bir sürü kız peşinden dolaşıyordur,neden çıkmıyorsun ki?" dedim.
"Çünkü hepsi benden faydalanmak istiyor,gerçek sevgi değil. Beni gerçekten sevebilecek birini arıyorum." dedi gözlerimin içine bakarak. Bende yutkundum.
Bu çocuk beni öldürecek!
Kısa oldu biliyorum ama elimden bu kadarı geldi. Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN MAVİSİ (Dylan Sprayberry FanFic)
FanfictionBir insanın hayatında birçok mavi olur. Deniz,gökyüzü mavisidir kiminin hayranlığı. Kimininki ise mavi bir tişört hayranlığıdır belki de. Benimki hangisi mi? Ben o masmavi gözleri gördüğüm an anlamıştım, o gözler HAYATIMIN MAVİSİ olacaktı.