Kaşlarım olabildiğince çatılmıştı ve Deniz'in suratına bakıyordum. Pekala, komik bir şaka değildi.
"G-gece? S-sen s-sevinmedin mi?" gözleri korkuyla gözlerimi buldu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Güneş haykırarak "Ağabeyim baba olacak!" demişti.
Ah! Bu-bu imkansızdı. Ben baba olamazdım. Oğluma ya da kızıma ne öğretecektim? Geceleri onlara masal olarak nasıl adam öldürdüğümü mü anlatacaktım?
Masadan kalkıp dıs kapıdan çıktım. Düşüncelerimi onlara anlatsam beni kesinlikle reddederlerdi. Ve elbette, bir bebeği öldürecek kadar cani değildim.
Düşünmem gerekiyordu. Bu sorumluluğun altına girebilir miydim?
Lanet olası bir katilin ta kendisiydim! Çocuğum bile benden nefret edecekti!
Derin bir nefes alarak ellerimi ceplerime soktum. Bu... çok daha farklıydı. Yine başka bir piyonu sürmüştü hayat karşıma. Vezirimin kaçacak yeri yoktu ve aptal bir piyon beni vezirimden edecekti!
Telefonumu cebime koyduğumu hatırlayınca, çıkarıp Faruk'a mesaj attım.
'Bugün buluşacağız.'
Çok geçmeden cevap gelmişti.
'Anlaşıldı patron.'
Sıkıntıyla nefesimi verip önümdeki levhaya yumruğumu geçirdim.
Ne halt edecektim şimdi ben?
Taksiyi durdurup barın adresini verdim. Doğukan bu saatlerde hep oralarda olurdu. Faruk da birazdan gelirdi.
Bebek... Deniz'i kucağında bebekle görmeyi çok isterdim. Masmavı gözlerini Deniz'den aldığı...
Yanına kendimi getirdim o beyaz boşluğu doldurmak için. Bebek, suratıma tiksinerek baktı ve ağlamaya başladı. Hemen sonra kendimi oradan sildim ve bambaşka bir adam bıraktım yarattığım boşluğa.
Bebek etrafına gülücükler saçıyordu bu defa. Adamın gözlerine bakıyor ve sıcacık gülümsemesini bahşediyordu ona.
Ve bu sefer, Deniz de mutluydu.
Gözlerimi açıp, yola diktim. Rengarenk kazaklılar ve elbiselilerle donatılmış gibiydi sokaklar.
Gözlerimi belli bir noktaya dikmiştim.
Gri paltolu adam...
Gözlerimi kırpıştırıp yeniden göz attım. Yoktu. Beynimin aptal oyunlarından bıkmış ve usanmıştım!
"Özlemedin beni değil mi? Sahi, kaç yıl oldu?"
Yanımda yürüyen gri paltolu adamı görünce durdum ve gözlerimi kapattım.
"Ben seni özledim evlat. Geçirdiğimiz onca yılı unuttun mu?"
Birkaç adım daha attım. Peşimden geliyordu!
"Demek baba olacaksın, oğlum."