6. İhtiras fırtınası

487 13 15
                                    

Hayal görmediğini anlamak için gözlerini kapatıp açtığında sesini duydu:
- A Behlül? Sen daha uyumadın mı?
- Burda hayaletim durmadığına göre, hayır.

Bihterin dudakları hafif bir gülüşle kıvrıldı:
- Senin espiri saatin geçmiş. Ne yapıyorsun?
- içki içiyordum. Uyku tutmadı. Siz neden ayaktasınız?
- Oturmalı mıyım?

Behlül Bihterin gözlerinin içine bakarak gülümsedi:
- Benim espirilerimin aksine siz hiç fena değilsiniz.

Genç kadına oturmak için eliyle yer gösterdi:
- Dilerseniz oturun.
- Su almak için inmiştim. Odadaki sürahi boşalmış. Hava çok sıcak, içim yandı.

Sözlerini tastiklercesine geceliğinin eteklerini salladı. Genç adam içinden "Bu ne çekicilik yarabbi", dedi. Bu akşamki partinin bahsini açtı. Bihter konuşurken o da onun yüzünü inceliyordu; gözlerini, dudaklarını. Saçları hala taralıydı. Makyajı sanki yeni yapılmış gibi duruyordu. Vitrin mankenleri gibi kusursuzdu. Tek bir farkla; içinde ruh vardı. Öyle bir ruh ki cazibesine kapılmamak mümkün değildi. Ona bakarken kanı alevleniyor, onu kollarına alma, öpme isteği duyuyordu. Bu nasıl rezil bir düşünceydi? Ama ona bakarken arzuları canlanıyor kendini dizginlemesi zorlaşıyordu. Yengesinden murat alamayacağına göre bunun bir teselli ikramiyesi  olmalıydı:
- Bihter, aklıma ne geldi biliyormusunuz? Sizin partideki lafınız. Dansta sen bana ayak uyduramazsın demiştiniz. İstermisiniz bu gece bunu tecrübe edelim? Bizi seyreden olmadığına göre beceremezsem kimseye rezil olmam.
- İçkiden sarhoş oldun galiba. Bu saatte? Hem sen yorulmadın mı? Ben yukarı çıkıyorum. Adnan bey beni bekler.

Bihter merdivenlere yöneldi. Genç adam eline geçen fırsatı kaçırmaya hiç niyetli değildi:
- Dur Bihter! Benden korktunuz mu? Yoksa bana ayak uyduramayan siz misiniz?

Genç kadın zarif bir edayla ona döndü:
- Elbette hayır. Fakat gecenin bu saatinde çılgınlık bu. Bir gören olursa hoş karşılanmaz.
- Peki, öyle olsun yenge. Ben sizi kimseyi takmaz, cesur biri olarak bilirdim. Beni şaşırttınız. Bakıyorum amcama iyi ayak uydurdunuz.

Son cümlesindeki bir kelimeyi özellikle vurgulayarak:
- Yaşınızdan daha "olgun" davranıyorsunuz.
- Sizi bana,"yenge" dememe hususunda uyarmıştım. Bakıyorum hiç laf dinlemiyorsunuz.
- Özür dilerim. Fakat bu sıfat size çok yakışıyor. Nede olsa çılgınlık yapma zamanınız geçti. Bundan sonra şalınızı omuzlarınıza alıp bir köşede örgü örün bence.

Bihter onunla alay edilmesine bozuldu. İçinden adeta birşey koptu:
- Beni kırdığınızın farkında
mısınız?
- Asıl kırılan benim. Bana size kendimi ispatlamam için fırsat vermiyorsunuz.
- Bu o kadar önemli mi?
- Çok. Size değer verdiğimin farkında değilmisiniz?

Genç kadına doğru yürüdü. Elini zarif bir şekilde tutup öptükten sonra onu ani bir hareketle kendine doğru çekti. Göz göze geldiklerinde geri itti. Bir kaç kez döndürüp kucağına doğru düşmesini sağladı. Bihteri dizinde oturtarak yüzünü onunkine yaklaştırdı. Nefesi boynunu okşuyordu şimdi. Ellerini beline dolayıp onu kaldırdı. Kah döndürüyor,kah durduruyor, ayaklarını yerden kesiyordu. Bihter onun kollarının arasında oradan oraya sürükleniyordu. Ona müdahle etmek şöyle dursun bir acemi gibi kendini ona bırakmıştı. Kalbi küt küt atıyordu. Dansın hareketliğinden olmalıydı. Ya duyduğu heyecan? Neden bu dansın bitmesini istemiyordu? Dansları yavaşlarken yüzleri birbirine yaklaşıyordu. Gözler buluşurken neredeyse dudak dudağa geldiler. Bihter Behlülün mavi gözlerine dalıp giderken Behlül fırsattan istifade dudağına yumuldu. Bihter hazırsızlık yakalanmanın şaşkınlığıyla kendini geri çekemedi. Dudakları alev alevdi. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi. Bir an öleceğini zannetti. Gözleri kapanmış, kendinden geçerken dudaklarından bedenine yayılan yangının şiddetiyle birden sarsıldı. Kendini geriye çekip Behlülün onu saran kollarından kurtulmaya çalıştı. Nihayet bunda başarılı oldu. Büyük bir hışımla genç adamı geriye itti. Sinirlense miydi yoksa ağlasa mıydı? Gözlerini belertip sadece ona bakmakla yetindi. Ağzını birşey söylemek için açtı ama konuşamıyordu. Boğazı düğüm düğümdü. Elini ağzına götürdü. Parmakları dudaklarına değdiği an utancından gözleri doldu.
Behlül onu izliyordu. Bihterin huzursuzluğundan onda eser yoktu. İnsanın hiç mi yüzü kızarmazdı? Sakin sakin yüzüne bakıyordu:
- Bihter biz...

Aşk-ı Memnu Reprise Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin