Öylesine yorgun, öylesine uykuluydu ki gözleri cayır cayır yanıyordu. Çenesini eline yaslayarak kalem döndürürken tahtadaki tarihi dönemlere bakıyordu, anlamsızca. Sırasına çarpan cetvel ile irkilerek tarih öğretmenine döndü.
"Bay Chadwick, tahtaya öyle dikkatli bakıyorsunuz ki, belki bize bir şeyler söylemek istersiniz." Isaac üstünü silkeledi ve yaslanıp tarih öğretmenine baktı. "İsmimden anlaşılacağı gibi hayatımı kimya ve fiziğe adamış durumdayım. Tarih dikkatimi çekmiyor."
Tarih öğretmeni, gözlüklerini düzelterek arkasını döndü ve bu sırada, "Sanırım sizin notlarınız da benim dikkatimi çekmiyor Bay Chadwick."
Tenefüste, sınıfın bir çoğu bahçeye inmişken Isaac ve Ellie kafalarını sıralarına gömmüş uyukluyordu. "Biliyor musun, dün bir ölü gördüm. Elini cama yapıştırdı." diyerek ikisinin arasındaki sessizliği bozdu. Ellie kafasını kaldırıp Isaac'in yan sırasına oturdu. "Ölü gördüğüne emin misin? Belki hasta birisi elini cama koymuştur? Kendini kasmana gerek yok Isaac."
Başını iki yana sallayan Isaac, pencere tarafına döndü. "Eğer öyle bir şey olsaydı nöbet geçirmezdim."
"Eğer öyle bir şey sanmasaydın nöbet geçirmezdin."
Isaac, Ellie ile uğraşılmayacağını ve kendi fikrini kabul ettiresiye kadar mantıklı şeyler söyleyip kendisini gömeceğini bildiğinden susmayı tercih etti.
"Seninle uğraşmayacağım Ellie." Ellie gülümsedi ve kıvırcık koyu kahverengi saçlarını düzeltti. "İşte beni tanıyorsun Bay Chadwick."
İspanyolca dersi berbat geçerken sınıfın kapısı tıklandı ve içeriye siyah, küt saçlı, zayıf ve soluk tenli bir kız girdi. Okul kıyafetleri üzerinde yoktu ve yabancı gözler altında sınıfı izliyordu. İspanyolca öğretmeni, Bayan Lola, gülümseyerek kızın omzundan tuttu.
"Kendini bize tanıtmak ister misin?"
Yeni kız başını salladı ve sınıfa döndü. "Merhaba, ben Lilith. Buraya yeni taşındık. Kitap okumayı ve resim çizmeyi, ayrıca yemek yapmayı severim."
Isaac, kafasını kaldırıp kıza baktığında ansızın bir deja vu yaşadı. Yavaş, uzun ve gerçekçi bu hisse karşın bedeni sert, keskin bir baş ağrısı gösterdi. Başını tutarak yavaşça ayağa kalktı. "Bayan Lola, izninizle tuvalete gidebilir miyim? Başım çok kötü ağrıyor."
Bayan Lola, bir süre Isaac'e bakarken, Isaac işkence çekiyordu resmen. Ellie endişeli gözlerle Isaac'e bakarken Lilith sanki bu olayı biliyormuş gibi duruyordu. Bayan Lola, izin verdiğinde Isaac sınıftan fırlarcasına çıktı. Ellie Isaac'in yeni bir nöbet geçirmesinden korkarak Isaac'in çantasını aldı, içinden ilaçlarını çıkarıp Bayan Lola'dan izin istedi. Lilith yine aynı ifadeyle onlara bakıyordu.
Her şey hızlı gelişmişti. Isaac lavaboya yetişmişti. Yetişir yetişmez de burnundan kan akmaya başladı.
Ellie gürültülü bir şekilde erkekler tuvaletine dalarken Isaac burnunu tutuyordu.
"Tanrım, daha demin ne oldu? O kadar çok korktum ki! Hangisini içiyorsun?"
"Nöbet geçirmiyorum, yani daha önce böyle olmamıştı. Deja vu gibisinden bir şeyler oldu. O kızı sanki bir yerlerden hatırlıyorum."
"Bana da sakın o bir ölü deme Isaac."
"Onu demedim ki? Sadece daha önce gördüm gibi oldu dedim. Endişelenecek bir şey yok." Sön cümlesini söyler söylemez, Ellie tarafından ittirildi ve zemine kapaklandı.
"Tanrım senin derdin ne?" Yavaşça doğrulmaya çalışırken beyaz fayanslara kan damlıyordu.
"Asıl senin derdin ne Isaac! Sürekli endişelenme diyorsun ama lanet olsun ki sürekli korkunç davranışlar sergiliyorsun!" Ellie burnunu çekerek ilaçları lavabonun enarına bıraktı ve hızlıca tuvaletten çıktı.
Isaac birkaç küfür mırıldanarak doğruldu ve yavaşça ayağa kalkıp burnundaki kanları temizleyerek burnunu tuttu.
Yaklaşık olarak beş dakika sonra elini çektiğinde artık burnu kanamıyordu. Zaferle gülümseyerek yüzüne ve ellerini yıkayarak aynaya döndü.
Aynadaki yansıma farklıydı. Kabinlerin her tarafı kan ve cesetler sallanıyordu. Kimisinin karnı, kimisinin yüzü paramparçaydı. Organlar her tarafa saçılmış, mide bulandırıcı görüntüler oluşturuyordu. Kendisinin yüzü kanla kaplanmış, ağzından ve gözlerinden kan akıyordu.
Ve daha sonrasında ayna kırıldı.
***
"Oğlunuz, Bayan Chadwick, bugün bir ayna kırdı."
Bayan Chadwick ve Isaac müdürün karşısına yerleştirilmiş deri koltuklarda oturuyordu. Bayan Chadwick,
"Bunun adına gerçekten özür diliyorum, parası ne kadarsa ödeyebilirim. Kendisi zor günler geçiriyor."
"Sadece bu değil Bayan Chadwick, arkadaşları da onun adına endişeleniyor. Okul onun için iyi bir ortam değil. Evde eğitim görmesi, herkesin açısından iyi olacaktır."
Isaac odadan çıkıp hızlı adımlarla okuldan çıktı. Bahçede annesinin park edilmiş arabasına yaslanarak yere odaklandı.
***
Akşam yemeği sessiz geçiyordu. Ablası ve annesi birbirlerine bakıp duruyorken Isaac yemeğiyle oynamakla meşguldü.
"Şey, sanırım artık okula gitmeyeceğim ha?" Annesi hafifçe boğazını temizledi. "Senin açından iyi olacak Isaac."
"Peki öyleyse evde ne halt edeceğim?" Annesi kaşlarını çattı. "Yemekte düzgün konuş Isaac!"
"Öyleyse yemek yemem!" Tabağını masanın ortasına doğru ittirip hızlıca ayağa kalktı. Bu sırada annesi de ayağa kalkarak ses tonunu yükseltti. "Isaac otur ve yemeğini ye!"
"Lanet olsun, sürekli benden sosyal olmamı istiyorsunuz ama yaptığınız tek şey beni yalnız bırakmak!" İkisinin de derdi bambaşkaydı.
"Isaac yemeğini ye!"
"Hayır!" Isaac, sırtını onlara dönerek kapıya yöneldi ve ceketini giyerken annesi hızlıca omzundan tutup duvara yapıştırdı. "Isaac. Odana. Çık!"
"Bana ne yapacağımı söyleme!" Sadece küçük bir cümleden dolayı kızışan ortamda ablası sessizce oturuyordu. Annesi en sonunda bir tokat yapıştırıp yanağını kızartırken kapıyı açmış ve Isaac'i sürüklüyordu dışarıya."Öyleyse," derin nefes alarak sinirden dolan gözlerini sildi, "nereye gidersen git."
Isaac yavaşça kalkıp üstünü silkelediğinde kapı gürültüyle kapanmıştı. Karşısındaki sessiz sokağa baktı. Neyse ki telefonu cebindeydi ve arayacağı insanı biliyordu. Ellie'yi tuşladı. Belki dışarıda biraz takılır, ardından eve geri dönüp pencereden içeri girebilirdi.
Ellie'nin evine doğru yürürken soğuk bir rüzgar yüzüne çarptı.
"Merhaba, Isaac. Beni hatırladın mı?"
Cansız ses, tanıdık geldiğinde irkilerek arkasına döndü. Lilith, ince bir elbiseyle ona ifadesizce bakarken yavaşça yaklaştı ve soğuk nefesini Isaac'in boğazına üfledi. "Benimle kiliseye gelir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık'Ayna [askıda]
ParanormalKapının ardında konuşulanlara kulak kabarttı: "Olanlar onun için gerçekten travmatikti." "Hâlâ oradan nasıl kurtulduğunu bile bilmiyorum." "O katliamdan asla kurtulamadım, ben diğer herkes gibi orada öldüm." diye fısıldarken, camına yürüyüp açtı, y...