sekiz'

21 3 5
                                    

Isaac, kendisini bahçe çitlerinden atlarken buldu. Etraf olağandışı bir şekilde sisle kaplanmışken gölgelerin hareket ettiğine yemin edebilirdi.

"Ne yapıyorsun?!" dedi içinden bir ses.  O da ne yaptığını kestirememişti. Ellie saklandı mı? Ellie öldü mü? Sürekli arkasına bakıyor ve elindeki kağıt gittikçe buruşuyordu. Görüntü bulanıklaştı ve elinin tersiyle gözlerini sildi. Kendisini koca, kalın bir kapıya çarpıp içeri düştüğünü hissetti.

Kilise, sessiz ve bomboştu derken bacakları kendisini tutamadı ve yere diz çöküp mide bulantısının geçmesi için çabaladı. Yine kaçıyorsun, diyordu içindeki yabancı ses, oysa sadece teslim olman gerek. Hayır, hayır. Bunu yapamazdı. Ölümüne neden olan şeye koşamazdı. Terden sırılsıklam olmuş saçlarını karıştırıp çığlık atma isteğini bastırdı.

Mide bulantısı en üst düzeye gelmişken kolunu soğuk bir el kavradı ve oturaklara doğru çekildi. Lilith ile burun burunayken hızlıca geriye gitti. Başı dönüyor ve midesi bulanıyordu. "Merhaba Isaac," diye fısıldadı Lilith, "keşke şu durumda karşılaşmasaydık."

"Sen ölüsün!" dedi Isaac sanki hakaret edercesine. Ağzından çıkan tek cümle buydu. Aynı zamanda düşündüğü de. "Anlamıyorum neden sürekli bir ölüyle veya olağandışı bir şeyle karşılaşıyorum! Ben normal bir hayat istiyorum! Ölülerin olmadığı!" Lilith olayı anlamaya çalıştı ve Isaac'in elinden buruşmuş kağıdı alıp okudu.

"Ah, o pislik Thomas! Ne kadar yalancı. Benden nefret ediyor ve seninde benden nefret etmeni istiyor."

"Thomas da kim?"

"Hatırlamıyor musun?"

"Hayır!"

Lilith acırcasına Isaac'in elini tuttu. "Eski arkadaşlarını hatırlamıyor musun?" Isaac başını iki yana sallayarak Lilith'in gözlerine baktı. Isaac kendisini annesini kaybetmiş bir çocuk gibi yalnız hissediyordu. "Sadece Ellie'yi hatırlıyorum."

Lilith gözlerini kapattı ve derin nefes aldı. "Ellie senin eski arkadaşın değil. Kaza geçirdiğin zamanki arkadaşlarını hatırlıyor musun?"

"Ne kazası geçirdiğimi bile hatırlamıyorum? Bana araba kazası geçirdiğimi söylüyorlar."

Lilith ağzını açacakken kilisenin kapısı gürültüyle açıldı. Lilith, Isaac'i rahatça saklanabilecekleri bir yere iterken ağır adımların sesi yankılandı.
Kıvırcık saçlı çocuk saçını geriye atarken ıslık çalıyor ve takım elbisesinin kollarını düzeltiyordu. "Buralardasın, biliyorum Isaac." Oysa Isaac, bu çocuğu tanımıyordu. Lilith dilini ısırdı ve dişlerinin arasından bir küfür çıktı.

"Bu Thomas," diye fısıldadı, "seni arıyor. Ses çıkarma."

Isaac hiçbir şeye anlam veremiyordu. Thomas kimdi ve kendisinden ne istiyordu.

"Huhu~ Isaac. En son buraya girdiğini ikimizde biliyoruz, korkaklık etme de çık ortaya."

"Sakın çıkma," diye uyardı Lilith fısıldayarak, "üç dediğim an kiliseden fırlıyoruz ve arkamıza bakmadan kaçıyoruz. Anladın mı?" Isaac, başını sallamakla yetindi.

Lilith gerçekten sessiz bir şekilde kapıya doğru ilerlerken Isaac de arkasından mükemmel sessizliğini koruyordu. Kapı sadece birkaç adım ötelerindeyken Thomas arada başını yana eğiyor yumruklarını sıkıp gevşetiyordu. "Çıkıyor musun çıkmıyor musun? Yoksa ölmek mi istiyorsun?" Thomas kahkaha attı. "Aslında bakarsan hepimiz birer ölüyüz. Öyle değil mi, Lilith?"

İkisi kaskatı kesilirken onlara doğru dönük olan Thomas'a baktılar. Isaac yutkundu ve adrenalin seviyesi tekrardan en üst düzeye çıktı. Lilith, şortunun arka cebinden çıkardığı kağıda baktı ve diğer cebinden çıkardığı iğne ile parmağını deldi. Kağıda kanı damlatıp yere fırlattı. Isaac ne yaptığını anlayamadan kilisenin camları kırıldı ve bu Thomas'ın dikkatini dağıtmakta yeterliydi. Lilith, Isaac'i neredeyse sürüklercesine kiliseden çıkardı ve koşmaya başladılar.

***

"Bu da ne oluyor şimdi! Benimle oyun falan mı oynuyorsunuz?" Isaac, Lilith'in kaçırdığı arabada bağırıp çağırıyordu.

Lilith sakince cevap veriyor ama Isaac sürekli aynı soruları soruyordu. En sonunda Lilith'te sesini yükseltti. "Lanet olsun, sana hayır diyorum zaten!" Bu durum karşısında ikisi de sessiz kaldı. "Bana her şeyi anlatmadın."

"Biliyorum!" diye bağırdı Lilith tekrardan. Anlaşılan henüz sakinleşememişti. "Bak, kazayı hatırlamıyorsun ve sana yalan söyledim, evet, sana yalan söyledim."

"Yalan mı? Ne yalanı söyledin bana?"

"Kaza geçirmedin." Lilith oldukça normalmiş gibi söylemişti bunu. "Şeytan çağırdın, hepimizi öldürdü ama şansa bak ki sen ölmedin. Thomas senden intikam istiyor, diğerleri gibi."

"Diğerleri mi? İyi de hiçbir şey hatırlamıyorsam benim ne suçum var?!"

"Çünkü hepimizi öldüren sensin!"

"Sende benden intikam istiyorsun değil mi? Arabadan atlıyorum ve siktir olup gidiyorum! Kendimi asacağım ve buna son v-" Lilith'in yaptığı ani fren ile sözü yarıda kesildi. Lilith parmaklarıyla direksiyona vururken Isaac'e döndü. "Sana inanamıyorum."

"Şimdi ne yaptım?!"

"Benim senden intikam alacağımı nasıl düşünebilirsin! Eğer seni öldürmek isteseydim çoktan öldürürdüm! Ayrıca evet, siktir olup git! Çünkü sen ölülerden korkuyorsun!"

"Hayal ürünümden değil, ölülerden korkuyorum! Ve sen benim hayal ürünümden başka hiçbir şey değilsin!" Lilith sanki kendisine çok ağır bir hakaret edilmiş gibi gözleri doldu. "Biliyor musun, keşke geçmişini hatırlasaydın. Kimi kaybettiğini anlardın." Arabadan indi ve kapıyı sertçe kapatıp uzaklaşmaya başladı. Isaac arabada yalnız kalırken küfretti.

***

"Arabayı neden çaldınız Bay Chadwick?" İki polis memurunun öldürücü bakışları altında ezilirken beşinci kez aynı yanıtı verdi. "Daha ne anlatabilirim?"

"Karşındakileri çocuk mu sanıyorsun? Doğruyu söyle. İşimizi uzatma, sen de hücrede yatma."

"Gerçekten, Lilith adında bir kız çaldı arabayı. Arabada kavga ettik ve gitti. Arabayı ben çalmadım!"

Yaklaşık bir saat boyunca bir sürü soru soruldu ama Isaac hep aynı yanıtı verdi.

Küçük bir baş ağırısıyla başladı her şey. Önce görüntü bulanıklaştı ve sonrasında karardı. Görüntü tekrar netleştiğinde iki polis memuruda bağırsaklarından asılmış, sallanıyordu.

Kırık'Ayna [askıda]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin