"Bu gerçekten korkunç bir vaka, polis daha zanlıyı bulamadı. Cesetlerin parçaları henüz toplanamamışken polis, kimin veya hangi hayvanın bunu nasıl yaptığını merak ediyor. Gelişmeler ile tekrardan sizlerleyiz."
Bayan Woods Isaac'e yaptığı kahveyi uzatırken Isaac hâlâ televizyona bakıyordu. Saat çoktan gece yarısını geçmişti, ama hiç kimsenin gözünde uyku belirtisi yoktu.
"Şey, beni beklemenize gerek yok. Uyuyabilirsiniz, yarın haftaiçi ve herkesin bir işi var." Bayan Woods, Isaac'in sırtını okşadı. "Isaac, bizi düşünmene gerek yok. Zor bir zamandasın ve yanında olmak istiyoruz."
Bayan Woods, aile fertlerine de bir şeyler hazırlamak üzere mutfağa girdiğinde Ellie ile Isaac odada yalnız kalmıştı. Ellie, dalgın bir şekilde yere bakıyor, arada kıvırcık saçını geriye doğru itiyordu.
"Nasıl bir şeydi?" dedi Ellie neredeyse fısıldarken. "Ne, nasıl bir şeydi?" dedi Isaac. Hiçbir şey düşünemeyecek kadar boşluktaydı.
"Yaratık, neye benziyordu?"
Isaac yutkundu ve kahvenin şekillenen dumanından gözlerini ayırarak Ellie'ye döndü. "Bunu düşünmene gerek yok. Zaten... onu sen görmüyorsun."
"Ailende onu görmüyordu sanırım? Ama öl- özür dilerim Isaac. Ben sadece korkmaya başladım." dedi Ellie başını iki yana sallarken. Isaac, Ellie'yi çok iyi bir şekilde anlıyordu. Hatta biraz daha fazla anlıyordu. Annesine veda etmiş miydi? Ya da ablasına? Babası onu alacak mıydı yanına? Keşke bende ölseydim, dedi içinden Isaac. Keşke düşünecek bir beynim olmasaydı.
Küçük tıkırtılar ile gözlerini açtığında kız parfümü kokan yatağın içinde kıvrılmıştı. Görüntü netleştiğinde gün yavaşça ışımaya başlamıştı. Ellie, saçlarını taramaya çalışıyordu. Isaac'in midesi bulanıyor ve kendini hiç olmadığı kadar haksiz hissediyordu. Tıpkı hastanede olduğu gibiydi.
Yavaşça doğrulup saçını karıştırdığında Ellie, gülümsedi. "Günaydın Isaac. Uyandırdığım için üzgünüm."
"Önemli değil," gibisinden bir şeyler mırıldandı Isaac ve yatağa geri yattı. "Yatağımı beğendin mi?"
"Üzerime parfümün sinmemiştir umarım. Sen nerede yattın?"
"Koltukta. O kadar bitkindin ki, yatağımı vermek zorunda kaldım."
"Ah, anlıyorum. Yazık, okula gidiyorsun."
"Bugün İspanyolca var ama."
"Artık o karpuzlar dikkatimi çekmiyor. Sanırım bandaj takmaya başladı."
Ellie güldü ve saçını taramaya devam etti. İkisinin arasındaki sessiz geçen süreler artarken Isaac yana döndü ve duvar ile bakıştı. Midesi gerçek derecede bulandığını hissedince doğruldu ve Ellie'nin yardımıyla banyoyu bulup klozete kusmaya başladı.
Midesindeki her şeyi çıkardığında görüntü değişti. Şimdi klozetin içi ve diğer her yer kanla kaplıydı. Ciğerleri sıkıştı ve nefes almak zorlaştı.
"Hey, Isaac, iyi misin? Polisler, seninle görüşmek istiyorlar."
Ellie'nin sesiyle görüntü normale dönerken Isaac, elinden geldiğince sakin kalmaya çalıştı.
İki polis, meraklı gözlerle Isaac'i süzüyorlardı. Isaac ise onlara bakmıyordu.
"Pekâla Isaac, dün gece neredeydin?"
"Annem ile kavga ettikten sonra evden çıktım ve buraya geldim. Daha sonrasında kiliseye gidip dua ettim... neden dua ettiğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Daha sonra eve tekrardan gizlice dönecekken polislerin sirenleri ve ambulansları gördüm. Korktum ve tekrardan buraya geri geldim."
Elbette onlara canavarı gördüğünü söylemeyecekti, çünkü bunu yapamazdı.
"Pekâla, dikkatini çeken herhangi bir durum? Katilin kim olduğunu tahmin edebilir misin?"
Uzun bir süre hafızasını yokladı. "Hayır, ailem kötü işlere bulaşmaz. Yani öldürecek birisini tahmin edemiyorum."
"Sana bakabilecek bir akraban var mı?"
"Babam var ama nerede bilmiyorum. En son Florida'ya gitmişti. Bir daha da görüşmedik."
"Pekâla, ilk önce babanı bulalım. Eğer yanına kabul etmezse-" polis memurunun sözünü tamamladı. "Yetimhaneye giderim biliyorum."
Polis memuru getirdiği poşetteki ilaçları masaya döktü. "Bunlar senin antidepresanların öyle değil mi Isaac?"
"Evet, sakinleşmeme yardımcı oluyorlar. Onları... evden getirdiğiniz için teşekkür ederim."
Ellie okulda, Bay ve Bayan Woods'da işteyken tek başına Woods'ların evinde kalmak rahatsız ediciydi. Isaac, Cartoon Network'ten Gumball seyrederken koltukta ters oturup beynini dağıtmaya çalışıyordu.
Tüm gün boyunca oturdu, sustu, kendi kendine bile konuşmadı, aynaya bakmadı. Tuvalete gitmek dışında başka hiçbir nedenle ayağa bile kalkmadı.
Kapının kilidini duyduğunda hızlıca oturuşunu düzeltti. Ellie, kapıyı kapattı ve oflayarak koltuklardan birine atladı.
"Peter çıkma teklifi etti! Buna inanamıyorum!" diye mızmızlandı Ellie.
"Ve sen ne dedin?"
"Hayır?" Ellie yavaşça oturma pozisyonunu alırken eteğini düzeltti. "Sen ne yaptın bugün? Seni okul civarında gördüm ama seslendiğimde duymadın."
Isaac yavaşça başını Ellie'ye çevirdi. "Ellie, ben tüm gün evde oturdum."
![](https://img.wattpad.com/cover/173659257-288-k689947.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık'Ayna [askıda]
ParanormalKapının ardında konuşulanlara kulak kabarttı: "Olanlar onun için gerçekten travmatikti." "Hâlâ oradan nasıl kurtulduğunu bile bilmiyorum." "O katliamdan asla kurtulamadım, ben diğer herkes gibi orada öldüm." diye fısıldarken, camına yürüyüp açtı, y...