Ay'ın yalancı ışığı etrafı aydınlatmada yetersiz kalıyordu ama bunu dert etmek için vakti yoktu. Yol engebeli ve ağaçlıktı. Sürekli ya düşüyor ya da tökezliyordu ama durmayacaktı. Duramazdı.
Sürekli nefes alıp vermekten dolayı başı döndüğünde tekrardan yere düştü. Gözleri karanlıkla buluştuğunda bedeni de keskin bir cisimle buluşmuştu. Ciğerlerinden hava yavaşça dışarı çıktığında tekrardan nefes alacak gücü yoktu. Çığlık atmadı, yanında kimse yoktu. Sessiz, yalnız ve acı veren bir ölüm ile buluşmuştu. Ölüm onu da bulmuş ve götürüyordu.
Deri koltuklara odaklanmak sıkmıyormuş gibi bir de psikiyatristin sözlerini dinliyordu. Hiçbir faydası olmayan o sözleri... Kafasını yavaşça kaldırıp psikiyatristine baktı ve derin nefes alıp konuşmaya başladı.
"Bak, hâlâ bir takım sesler duyuyor ve ailemin göremediği bazı şeyler görüyorum. Artık kendimi deliriyor gibi hissediyorum."
"Halüsilasyonlar senin deli olduğunu işaret etmez. Bir kaza geçirdin, komada kaldın. Beynimiz bize bilinçaltımızdaki şeyleri gösterir. Belki de hatırlamadığın bazı şeyler hatırlamaya başlıyorsundur. Yani, hepimiz bazen sanki çağırılıyormuşuzcasına ismimizi duyarız ama aslında değildir. Anlıyor musun?" Psikiyatrist gülümseyerek saçını geriye attığında küpesi dışarıdan yansıyan ışıkla parıldadı.
Dudağını ısırarak başını salladı.
Kapıyı kapatır kapatmaz ablası ayağa kalktı. Bir süre birbirlerine ifadesizce baktılar. Ablası gülümseyerek yaklaştı ve kolunu omzuna atarak çıkışa doğru yürümeye başladılar.
"Nasıl hissediyorsun bugün?" diyerek saçlarını karıştırdı ablası. "Her zaman olduğu gibi. Aynı."
Ablası sesli bir şekilde nefes aldığında durdu ve erkek kardeşinin iki omzundan tutup kendine çevirdi. "Bak, gülümsememen beni tedirgin ediyor. Hiç değilse yalan söyle. Senden rica ediyorum."
Bir süre sustular ve ablasının elini omzundan alıp iki avcunun içinde sıktı. "Pekâla, öyle yapacağım. O zaman bana yalancı demek yok. Anlaştık mı?" Ablası gülümsedi ve başını iki yana salladı. O da ikisinin de bildiği yalancı gülümsemesini taktı.
Yolda trafik vardı ve günün diğer kalan kısmının da sıkıcı geçeceğini düşünüyordu. Telefonunu çıkardı ve kulaklıklarını takıp One for Money açarak gözlerini kapattı. Fakat uzun sürmedi, bildirimle gözlerini açtı.
ellie.jcn: hey, görüşmen nasıldı?
nonisaac.: bok gibi.
nonisaac.: başka nasıl olabilir ki?ellie.jcn: belki farklı geçmiştir diye düşünmüştüm.
ellie.jcn: özür dilerim.nonisaac.: bak, ben özür dilerim. trafik var ve bu sinirlenmeme neden oluyor.
nonisaac.: senin günün nasıldı?ellie.jcn: şey, bugün sensiz çok sıkıcıydı.
ellie.jcn: ayrıca sally cama girdi
ellie.jcn: her tarafı kan içindeydinonisaac.: bu konularda hassas olduğumu biliyorsun
nonisaac.: ama görmek isterdim
nonisaac.: zaten ne zaman bir olay olsa ben okulda olmuyorum
nonisaac.: okula sadece olay izlemek için gidiyorum.ellie.jcn: ve bayan lolanın göğüsleri için?
nonisaac.: beni tanıyorsun tatlım.
ellie.jcn: :)
ellie.jcn: her şey yolunda öyle değil mi?
ellie.jcn: senin için endişelenmemek elde değil.nonisaac.: çok mu kötü gözüküyorum dışarıdan?
nonisaac.: endişelendiriyor muyum?
nonisaac.: özür dilerim.
nonisaac.: her şey yolunda, yolunda olmaya devam edecek.
nonisaac.: :)Isaac, telefondan başını kaldırarak dışarıya döndü ve yalancı gülümsemesine bir kez daha büründü.
ellie.jcn: en iyi arkadaşımsın, gerçekten harikasın.
nonisaac.: sen de benim en iyi arkadaşımsın.
ellie.jcn: ben senin tek arkadaşınım xd.
nonisaac.: çok kötüsün xd ama şey, gerçekten teşekkür ederim.
nonisaac.: sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum.ellie.jcn: hiçbir şey yapamazdın. Tabi bayan lolanın göğüslerini düşünmek dışında.
nonisaac.: o kadar sapık değilim ellie.
ellie.jcn: pekala, pekala. Her neyse, Peter ile beraber dışarıya çıkacağım.
nonisaac.: neden o herifle takılıyorsun?
ellie.jcn: kıskanıyor musun :) ?
nonisaac.: elbette? Sana çıkma teklifi ettim, tamam, ilişkimiz yürümedi çünkü yakın arkadaşlardık. Senden hâlâ hoşlanıyorum ama o Peter denen çocuktan hoşlanmıyorum.
Telefonu kapatıp cama geri yaslandığında yaklaştıklarını fark etti. Yavaşça doğrulup kendine çeki düzen verdiğinde emniyet kemeri boğucu seviyeye gelmişti. Hızlıca çıkarıp nefes alıp verdi. Dışarıya geri döndüğünde karşısındaki apartmana dikkatini verdi.
İkinci kattaki tül perde yavaşça hareket ederken bembeyaz bir el cama yapıştı.
Apartman geride kalırken koltuğa yapışmış ve zar zor nefes alıyordu. Ablası arabayı kenara çekerken bir yandan Isaac'in çantasından ilaçları arıyordu. En sonunda kenara çekmiş ve ilaçları çıkarmıştı.
Isaac tamamıyla bembeyaz kesilmişken bir cesedi andırıyordu.
"Isaac, tatlım iyi misin?" Ablası ilaçları çıkarıp Isaac'e uzatıyordu.
"Bir ölü gördüm, gördüm, gördüm! Cama elini yapıştırmıştı, gördüm!"
Ablası, elini Isaac'in yanaklarına koydu. Fakat Isaac, titremeye, terlemeye ve söylenmeye devam ediyordu. Yine o nöbetlerinden birini geçiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık'Ayna [askıda]
ParanormalKapının ardında konuşulanlara kulak kabarttı: "Olanlar onun için gerçekten travmatikti." "Hâlâ oradan nasıl kurtulduğunu bile bilmiyorum." "O katliamdan asla kurtulamadım, ben diğer herkes gibi orada öldüm." diye fısıldarken, camına yürüyüp açtı, y...