Arkadaşlar yine kısa oldu ama bölümü parçalamak zorundayım. :( Kurgu gereği böyle. Bu bölümü en iyi arkadaşım Fatma için yazıyorum. Geçen bölümde bana resmen küfretmişti. :D
İyi okumalar.
Yağız’ın ağzından:
Çok kötü bir baş ağrısı ile gözlerimi açmak zorunda kaldım. İlk olarak gördüğüm yatakta dağılmış siyah saçlardı. Daha sonradan çıplak olduğum aklıma geldi. Dün akşam Sinem ile birlikte bizim otele gelmiştik ve otelin barına inip birkaç şişe cin tonik devirmiştik. Sonrası ise malum.!Bazen gerçekten Sinem’e haksızlık ettiğimi düşünmüyor değilim.
Ama ona defalarca onu kullandığım söyledim o ise bana buruk bir şekilde gülümsemekle yetiniyordu. Biliyorum, biliyorum şu an tam bir piç olduğumu düşünüyorsunuzdur. Aniden bir baş ağrısı saplandı ve gözlerimi kapatıp baş ağrısının geçmesini bekledim. Baş ağrısı geldiği gibi gitmişti ama kafamda sanki bir uyuşukluk vardı.
Yataktan kalkıp baksırımı üzerime geçirdim ve banyoya doğru yol aldım.
Çeşmeyi açıp buz gibi suyla yüzümü yıkadım. Bu işlemi birkaç kere daha yaptım. Bu sıcak Antalya havasında bu iyi gelmişti.
Saat çoktan 8 olmuştu bile. Maalesef her öğrenci gibi bende okuldan nefret ediyordum. Tabi bunda önümüzdeki hafta sınav haftası olması da çabası. Duşa girip buz gibi suyla kısa bir duş aldım. İşim bittiğinde belime havluyu dolayıp banyodan çıktım. Odaya girdiğimde Sinem çoktan uyanmış ve benim gömleğimi giymişti.
Benim geldiğimi görünce yanıma hızla yaklaşıp dudaklarıma yapıştı. Ona kısa bir öpücük verip hızlıca ayrıldım. Dolabımın karşısına geçip okul gömleğini ve pantolonunu giydim. Kravata gelince… Cidden nefret ediyordum. Yani nasıl desem insanı bir kalıba sokuyordu sanki. Kravatı gevşekçe bağlayıp gömleğime geçirdim. Telefonum çalmaya başladığında ekrandaki ismi görünce sırıttım.
“ Vayyy… siz beni arar mıydınız Can Bey. Tabi Yunan kızlarından beni aramaya fırsat bulamamışsındır.” “ Vallahi öyle Yağız. Burayı görmen lazım Rus kızlarını sollar geçerler. Bir ara seninle beraber buraya kısa bir kaçamak yapalım. Çok ateşli hatunlar var burada. Eee… o kadar hatundan seni arayamadım.”
“ Hadi oradan piç herif seni. İnsan 4.5 aydır arkadaşını aramamız mı? Hayırsız. Hayırdır bir şey mi oldu da sen beni aradın.”
“ kızlar daha fazla duramadı. Parti varmış iki gün sonra bir de önümüzdeki hafta sınavlar mı ne varmış galiba. Tabi bizimde biraz fazla konu eksiğimiz var. Gelince bizi sen çalıştırırsın zeki çocuk.”
“ Can avcunu yalamanı öneririm. Oğlum senin kalın kafan anlatıyorum, almıyor ben ne yapayım. O yüzden tövbe ettim seni ders çalıştırmayacağım. Hem ben okula geç kalıyorum görüşürüz. Uçağınız ne zaman inecekse mesaj at ben sizi almaya gelirim.”
Can beni onaylayıp telefonu kapattı. Telefonu ve cüzdanımı cebime koyup odanın kapısını açtım. S,nem nasıl olsa sonradan okula gelirdi.
Kapıyı açtığımda karşıma otelin genel müdürü Erdal Bey ardı ve eli havada kalmıştı. “ Bir şey mi oldu Erdal Bey.” “ Yağız Bey dedeniz bu sabah İzmir’den buraya acil bir toplantı yapmak için geldi ve sizi toplantı odasında bekliyor.” “ Peki geliyorum.”
Hah çok güzel bir de dedem çıkmıştı başıma.
Toplantı odasına girmeden önce kapıyı çalıp ‘gel’ denmesini beklemeden içeri girdim. Keşke girmez olaydım. İçeriye dedem, babam, Berk ve annem vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİ SEVDİKÇE
Genç KurguYağız annesine yaslanarak " Yanıyorum anne anlıyor musun ? onun başka birini sevdiğini, onun ismi geçtikçe gözlerindeki parıltıları gördükçe yanıyorum... Ben ne yapacağım ha! onu unutmayı çok istedim... Onu sevmek istemedim bile. Ona SEN BENİ SEVD...