BÖLÜM GECİKTİ SORRYYY...
***
Ne yapacağımı şaşırmış haldeydim, telefonu öyle sıkıyordum ki elimde sanırım kırılabilirdi. Sonunda biraz daha mantıklı düşünebilmeye başladığımda, Suzy de gelip abisine ne ollduğunu soruyordu. Ben hala konuşmazken Suzy dayanamamış olacak ki elimden telefonu alıp gelen mesajı okumaya başladı, YÜKSEK SESLE!!!!
Transtan çıkmış gibi, hızla elinden telefonu almıştım ama mesajı zaten okumayı bitirmiş, donuk gözlerle bana bakıyordu. Hiçbir şey olmamış gibi göz yaşlarımı silip gülümsedim, ardından da elinden notlarımı almıştım.
çantamı toplayıp dondurmamın parasını masaya koyarken, bir yandan da Suzy'ye yarınki dersleri akşam ona mesaj atacağımı söylemiştim ama eminim ki beni dinlememişti bile. O sırada jungkook'la göz göze gelmiştik, o da şaşırmıştı ama Suzy'den daha çabuk etkisinden kurtulmuşa benziyordu. Bunun nedeni ap açık belliydi; çünkü o mesajın altındaki fotoğrafı görmemişti, Suzy ise o fotoğrafı tam olarak görmüş hatta tanımıştı bile.
kafeden hızla çıktım, zaten yağmur da durmuştu. Otobüs durağını es geçtim ama bu sefer kulaklıklarımı takmadım, onun yerine telefonumdaki fotoğrafa uzun uzun baktım. Gizli numaradan gelen bu mesaj benim hayatımı değiştirecekti, bu ap açık belliydi ama anlamadığım bir yer vardı eğer bu fotoğraftaki gerçekten benim ikizimse annem koreli miydi ya da gerçek babam...
***
O mesajın üstünden iki hafta geçmişti ve ben o mesaja inanmama kararı almıştım, daha doğrusu biz Suzy ile bu kararı almıştık. bütün hayat hikayemi Suzy'ye anlatmıştım bu süreçte, iyi anlaşıyorduk onunla. Abisiyle ise o günden sonra hiç konuşmadım ama birkaç kez evden çıkarken görmüştüm o kadar. bu arada evlerimiz cidden yan yanaymış ayrıca babalarımızın iş yeri de aynı.
Bugün tatil olmasına rağmen erken kalkmıştım çünkü biricik arkadaşım Suzy ve annesi beni kahvaltıya çağırmıştı. üzerime rahat bir kot ve tshirt giydikten sonra hazırdım. Babam işleri yetişmediği için bugün de işe gitmişti, bundan hoşlanmıyordum, babam sırf benim için bu kadar çalışmamalıydı.
Ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim, koşar adım yan bahçeye geçtim ve zile bastım, tabi bu arada yüzüme o kocaman gülümsememi yerleştirmeyi unutmamıştım. Kapı açıldığında karşımda Suzy'yi görmeyi beklerken abisini görmüştüm. Gülümsemiyordu, somurtmuyordu da ama sanki sinirli gibiydi. Hafifçe eğilip selam verdim. "günaydın, Jungkook'tu deil mi?" yüzüne baktığımda sırıtıyordu, anlam verememiştim ki arkama baktığını fark ettiğimde ben de dönüp arkama baktım. Bakmamla ağzım o şeklini almıştı. O ne ya diye geçirdim içimden, yok artık gerçek miydi bunlar, yok yok ben kesin öldüm de cennette falanım. Onların da bana baktığını fark etmiştim, yok artık yok artık yok artık bana geliyor geliyor ve geldi. İyice yaklaştı iki parmağıyla nazikçe çenemden tutup ağzımı kapattı. Utanmıştım, eğilip selam verdim ve jungkooku da es geçerek içeri girdim. Nefes alamıyordum sanki, bana dokunmuştu, o bana dokunmuştuu, sanırım artık en sevdiğim organım çenemdi.
İçeri girdiğimde Suzy koşarak yanıma geldi, biz selamlaşırken içeri Jungkook ve arkadaşları girdi. Salona geçerken bana dokunan çocuk konuşmuştu. "taehyung" yüzüne boş boş baktım ardından dönüp gidecekken tekrar seslendi"ismini söylemeyecek misin" konuşamaz olmuştum, dilim tutulmuştu sanki, neyseki mükemmel bir arkadaşa sahibim diye geçirdim içimden Suzy'nin ismimi söylediğini duyunca. Gülümsedim ve Suzy'nin beni ordan uzaklaştırmasına izin verdim.
"kızım sen iyi misin, belli etmeseydin keşke o kadar kkkkkk." omzuna vurdum. "yah sussana zaten utancımdan ölücem burda" tekrar gülmüştü." Bak ben aşık falan olmadım tamam mı, sadece hayatımda o kadar yakışıklı bir insan görmedim." "ben sana aşık oldun dememiştim ki kkkkkkkk" sinirle ofladım ve parmaklarımı sarı saçlarımın arasından hızlıca geçirdim.
kahvaltı sırasında herkes masadaydı ve tabi taehyung da, arada kaçamak bakışlar atıyordum ama bana hiç bakmıyordu bile, kafası bambaşka bir yerlerdeydi, Jungkookla ve diğer arkadaşlarıyla konuşuyordu. seslice nefes verdiğimde Jungkookun arkadaşlarında başka biri kendini tanıttı ve benle sohbet etmey başladı. bebek gibi bir yüzü vardı onunda ama asıl dikkatimi çeken pembe saçlarıydı. Sanırım ona jimin yerine pamuk şeker falan demeliydik. Bir anda jimin uzanıp saçlarıma dokunmaya başladı. ben ona napıyo bu ya bakışları atarken yanımda oturan ve isminin az önce yoongi olduğunu öğrendiğim çocuk jiminin eline vurup geri çekilmesini sağladı.
sabahtan beri jimine saçlarımın doğal rengi olduğunu ikna etmeye çalışıyordum ama sonunda pes edip eve gitmeye karar vermiştim.kitabıma bir isim bulmuştum ve bunun için oldukça heyecanlıydım. kitabımın adını "Mavi limon çekirdeği" koyacaktım, tam da kitabıma uygun bir isim olmuştu.
***BÖLÜM SONU***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ LİMON ÇEKİRDEĞİ
FanfictionMasum ve bir o kadar şanssız olan kızımız, kıza aşık olduğu için hayatını ondan daha iyi bilip ona yardım etmek isteyen genç ve kızın dünyanın en yakışıklı kişisi olarak nitelendirdiği bir diğer genç peki sonuç ne olacak??? -mavi limon çekirdeği çok...