giriş

3.7K 329 241
                                    

yorumlarda cinsiyetçi söylem ve küfür kullanan kullanıcılar engellenecektir, iyi okumalar
**







 Naamkahu.

Portalın ışığı gözlerini kör edecek kadar parlaktı, ayaklarını basacağı katı bir zemin olmasa da yere çökmüş gibi hissediyordu. Kolları dizlerinin etrafına sarılıydı, pozisyonu yüzünden beline baskı uygulayan silahın soğuk yüzeyini net bir şekilde hissedebiliyordu.

Hala ölmedim, derken kibirli davranıp davranmadığını düşündü. Canı yanıyordu, ölüm gibiydi.

Sonra bitti, bedeni sert bir şekilde zeminle buluştu, göz yakıcı ışık ortadan kaybolmuş ve yerini yağmura bırakmıştı. Yığıldığı yerde yalnızca dört saniye kaldı, nefeslerini hızla düzene sokmuş ve portaldan düştüğü kapı önünde ayaklanmıştı. Arka tarafında birkaç basamak bahçeye iniyordu, önündeyse iki katlı, kutu gibi bir evin giriş kapısı vardı. Büyük ellerinden birini kaldırıp kapıya üç güçlü vuruş indirdi.

Yağmur o kadar şiddetliydi ki, şu kısacık zaman diliminde bile Suga'yı sırılsıklam etmişti. Kapıyı açan olmadığında vuruşlarını tekrarladı, içeride kim vardı bilmiyordu ama portal onu buraya getirdiğine göre Suga'nın iyiliğini isteyen biri değildi; kapı deliğinin birkaç santim altında kalacak şekilde eğdi bedenini. Islanıyordu, esen rüzgar ona iyi gelmiyordu. Kapıyı açan yoktu, birkaç saniye süren duraksamanın ardından son defa yumrukladı kapıyı.

Kapı, ev sahibi tarafından, tereddütlü bir şekilde aralandı ama bu Suga için yeterli olmuştu; açılan kapıyı sahip olduğu tüm güçle iterek diğer tarafındaki kişinin geriye savrulup yere düşmesine sebep oldu. Ardından hızlı adımlarla eve girmiş, avuç içlerini kapattığı kapıya yaslayarak hafifçe öne eğilmişti. Gövdesi aldığı derin nefesleriyle yükselip alçalıyordu.

Arka tarafından, korku dolu bir ses "Sen kimsin?" diye sordu dehşet içinde.

Nefeslerini kontrol altına almak için kendine birkaç saniye daha tanıdı Suga. En sonunda ellerini iki yanına indirip olduğu yerde dik durmuş ve bedenini yavaşça ev sahibine çevirmişti.

Melek. Aklından geçen ilk kelime buydu, cennete varmayı hedeflediği için dünyada bile sık sık karşılaştığı meleklerden biriyle yüzleşmek garibine gitmemişti. Karşısındaki adam hayatında gördüğü en güzel şeydi, bir melek olduğunu anlamak Suga'nın şu hayatta en kolay başarısı olmalıydı.

O melek şimdi baştan aşağı süzüyordu Suga'yı, bakışları yüzündeki yara izlerinden başlamış ve ardından da hiçbir noktayı atlamadan sırasıyla boynunda, gömleğinin açık düğmeleri sayesinde görünen gövdesinde duraksamıştı. Sıvalı kollarında gezindi aynı bakışlar, yağmur yüzünden düzleşip tenine yapışan saçlara tırmandı yeniden. Gözlerindeki şaşkınlığın aslında Suga'dan etkilenmiş olduğu gerçeğini bastıramıyor oluşu yaşça büyük adamın karnında bir şeyleri hareketlendirdi, dudaklarının alaylı bir gülümsemeye kıvrılmasına engel olamamıştı.

Sıradan bir ölüm için fazla güzeldi, neyse ki Suga'nın parmaklarıyla aynı odadaydı.

"Sen kimsin?" diye tekrarladı cennetten çıktığını kanıtlayan o yumuşak sesiyle.

Sağ elini pantolonunun beline atıp kabzasına gül işlenmiş silahı çıkardı ve aynı saniye içinde de korkudan buz kesmiş iri gözlü meleğe doğrulttu. "Naamkahu'ya geldiğimi söyle."

"N-ne?"

Öne doğru, yavaşça adımladı. Bedenlerinin arasındaki mesafe azalırken silahın namlusu meleğin alnına yaslanmıştı. Sikeyim, diye geçirdi aklından. Fazla güzelsin. "Naamkahu'ya de ki, onu buldum." Alaylı gülüşü genişleyip kazananın imzasına bulanırken Suga'nın yüzü altın gibi parlıyordu, en sonunda, bunca acının karşılığında istediği noktaya varmıştı. En sonunda küçüğünün intikamını alacak ve en sonunda bu yolculuğa neden çıktığının cevabını bulacaktı.

"Naamkahu'ya söyle." diye tekrarladı. "Suga onu buldu."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
the sixth book // yoonminWhere stories live. Discover now