"Hyung!" Hobi'nin sesiyle beraber parmaklarımın arasındaki kağıdı buruşturarak altıma sıkıştırdım, odaya girip de beni gördüğü an yüzü aydınlanmış, duraksamadan koşarak yanıma gelmişti. "Sınav sonuçları geldi mi?"
Yanıma oturduğu sırada onu izlemekle yetindim, sınav sonuçlarım şu an oturduğum zeminle kalçamın arasında buruşmakla meşguldü. "Hyung?" diye üsteledi, benim eğitim hayatım için benden daha heyecanlı görünüyordu ama ben çenesindeki morluktan ayıramıyordum bakışlarımı.
"Geldi." diye mırıldandım.
Ellerini çırparak, heyecanla zıpladı oturduğu yerde. Geçen ay yetimhanede, yaşı yeten bütün çocuklar yatılı lise için sınava girmiştik; Hobi böyle heyecanla yanıma geldiğine göre diğer hyung'larının sonuçlarını öğrenmiş olmalıydı. "Kazanmış mısın?" diye sordu.
Yutkundum, ben onun gibi heyecanlanmadıkça hevesi sönüyor, yüzündeki parlaklık gittikçe yok oluyordu. "Kazanamadın mı?" diye sordu bu kez, ses tonu düşmüştü, omuzlarının yavaş yavaş çöktüğünü görünce pes ederek elimi altıma atmış ve buruşmuş kağıdı alıp ona uzatmıştım. Bir an için şaşkınlıkla duraksadı, elini uzatırken kaşları çatılmıştı. Kağıdı alıp buruşukluklarını düzeltti ve düzgün bir şekilde açıp okumaya başladı.
"Hyung!" diye bağırdı okuması biter bitmez, kalp şeklindeki gülüşü dudaklarında yeniden yer edinirken bakışları en baştaki heyecanı geri kazanarak bana dönmüştü. "Tebrik ederim!"
Gülümsemeye çalıştım.
"Kraliyet Sanat Akademisi!" diyerek fırladı ayağa, elinde kağıtla zıplıyordu şimdi. "Prenses Soona'nın ikinci sınıfta olduğunu duymuştum, Asya'nın en iyi sanat okulu!"
"Öyleymiş..."
İstediği tepkiyi vermediğimi fark edince zıplamayı kesip karşımda dikilmişti, başımı kaldırmış ona bakıyordum, bu açıdan çenesindeki morluk çok daha büyük görünüyordu. Birkaç gün önce yediği dayaktan kalmaydı. "Neden sevinmiyorsun?" diye sordu üzüntüyle. "Hayalin müzik okumaktı..."
"Gitmeyeceğim." dedim bakışlarımı kaçırıp ayaklanırken, Hope şaşkınlıkla gerilemişti, beklemeden parmaklarının arasından çekip aldım kağıdı. O, "Hyung!" diye sitem ederken kağıdı parçalara ayırmış, avuç içimde toparlamıştım. Onu burada yalnız bırakıp hiçbir yere gitmeyecektim. "Saçmalıyorsun!" dedi kolumu yakalayarak. "Puanın ne kadar da yüksek!"
"Gitmiyorum Hobi, yeter." Kolumu kurtarıp odanın çıkışına yönelmiştim ki ondan beklemediğim bir hızla kapıyla arama geçmiş ve ellerini göğsüme koyup beni itmişti, şaşkınlıkla geriye doğru sendeledim. "Hobi?"
"Neden?" diye sordu sadece. "Neden gitmiyorsun ki?"
Cevap vermeden baktım öylece yüzüne.
"Hyung..."
Karnımda baş gösteren korkunç acıyla çığlık atarak açtım gözlerimi, aynı anda tepemde dikilen adam üzerime eğilerek beni yakalarımdan tutmuş ve beklemeden sarsmaya başlamıştı. "Seni piç, dükkanımın önünde-"
O lafını tamamlayamadan belimden kayıp yere düşen silah zeminle buluşmuş, çıkardığı sesle beraber etraftaki bütün bakışlar metal parçasını bulmuştu. Adam elleri yanmış gibi fırlattı beni, yanındakilere polisi aramaları için bağırırken silahı yerden almış ve boştaki kolumu tekmelediği karnıma sararken elimden geldiğince hızlı bir şekilde koşmaya başlamıştım. Dükkanın çatısının altından çıktığım an ıslanınca fark etmiştim sağanak yağmurun dünden beri devam ettiğini.
YOU ARE READING
the sixth book // yoonmin
Fanfictiona priori isimli kitabın yoongi'nin gözünden anlatımı. yoonmin soulmate au.