1

6.7K 394 144
                                    


Uyandığım en rahatsız pozisyonlardan birinde gözlerimi araladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uyandığım en rahatsız pozisyonlardan birinde gözlerimi araladım. Omuzlarım birkaç güne anca geçecek bir ağrıyla sızlarken açık kalan ağzımdan akan sular defterimi çoktan ıslatmıştı.

"Yine mi?" diye mırıldansam da benim suçumdu. Ne zaman uykumun geldiğini anlayamayacak kadar dalıyordum yaptığım işe. Bazen ise sadece yerimden kalkmaya üşenip olduğum yerin en rahat yer olduğuna inandırıyordum kendimi. Aslında sabah uyandığımda birbirine geçmiş kemiklerimin benimle aynı fikirde olmayacağını biliyordum ama o anki cazip ertelemenin pençelerinden kurtulmak mümkün değildi.

"Bu kadar uyumadın da ne oldu? Tek bir kelime bile yok." Saçma sapan attığım çizikler ve üstü karalanmış birkaç kelime haricinde hayatım kadar boş sayfaya şöyle bir baktım. 'Neyse.' diyerek ayaklandım. Umutsuzluğa sürüklendikçe elim daha da soğuyordu ve şu an hikayeden kopmak en son ihtiyacım bile değildi. Gerçi henüz hikayemden de hikayemin gidişatından da emin değildim.

"İnci?" Alt kattan bağırıyor olsa da sanki yanımda bağırıyormuş gibi gür bir sese sahipti Mete. Hayatımdaki tek insan... Üç yıldır arkadaşım ve kafesinin bir köşesini sadece bana ayıran dünyadaki tek işletmeci.

"Yeni uyandım." diye seslendim aşağıya doğru. "Beni bekleme, ye sen." Bugün ısrarcı gününde değildi demek ki. Seslenişimin ardından iki kat arasındaki iletişim hemen kesildi.

Kollarımı iki yana açıp çatır çatır sesler gelen omurgamı dikleştirmeye çalışırken hemen arkamdaki rahat yatağıma üzgün bakışlarla baktım. Bazen tam bir aptaldım. Hatta belki bazen demek bile gereksizdi.

Yazın sonlarına ait bunaltmayan sıcakla sonbaharın başlangıcı hafif esintilerin olduğu bir mevsimdeydik. Saat sabahın sekiz buçuğuydu ve her sabah yaptığım gibi pencerelerimi açıp içeri temiz hava dolmasına izin verdim. Su yeşili pikemi asla bozmadığım yatağımın kenarına oturup sakin dışarıyı seyretmeye başladım. Hafif esinti penceremin kenarlarındaki tülleri odamın içine doğru hareketlendirirken minderimin üzerindeki kağıtları yere doğru serdi.

Artık o kadar rutin, o kadar alışılmıştı ki her şey... Ne toplamak için hareketlendim ne de esintiden korunmak için şalımı aldım. Sakin ve aynı geçecek bir İstanbul gününde, gözlerimi kapatıp öylece kalmak istediğim zamanlardan biriydi.

"Yumurtan soğuyor!" Başımı olumsuzca sallayıp az önce ısrarcı olmamasından şüphelendiğim arkadaşımın yanında gitmek için hazırlandım. Saçlarımın dağınık ve biraz pasaklı göründüğümü biliyordum ama önemsemedim. Her halimi görmüştü Mete şimdiye kadar.

Üzerime incecik hırkalarımdan birini geçirip pofuduk terliklerimle aşağı indim. Her bastığımda gıcırdayan tahtalar bugün daha fazla moralimi bozuyor gibiydi. "Şu tahtaların gıcırdamaması için ne yapmamız gerekiyor?"

Yarın EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin