BÖLÜM 4

72 9 18
                                    

Her şey oldukça garipti. Evdeyken olanlar,buraya ışınlanmamız, etrafımızı saran meraklı bakışlar, binalar, gökyüzünde bulunması gereken güneşin yerinde üç parlak uzun çizgi kısacası her şey. Anlam veremiyordum olanlara ve diğerlerininde farklı olduğunu sanmıyordum.  Kafayı yediğimi düşünüyordum. Ya da ölüp öteki dünyaya geldiğimizi. Ayağa kalkmaya çalıştım.bir kaç denemem boşa çıkınca istemsizce bacaklarıma baktım. Sanki birden çok güçsüzlesmislerdi. Icimi kaplayan korku ve kalkamamamın verdiği endişe iki ayağımı bir pabuca sokuyordu. Çevredekilerin ve bizimkilerin dikkatleri artık sadece benim üzerimde yoğunlaşmıştı. Neler olduğunu anlayamıyordum. Ama yeniden yürüme yetimi kaybettiğini düşünmeye başlamış korkudan yeni bir deneme yapmaya çalışmıyordum bile öyle oturuyor ve kafamı çevirerek etrafımı kolaçan ediyordum. Girdikleri şoktan ilk çıkan Ares olmuştu hızla yanıma gelip bir kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırmaya çalıştı. Doğrulmamı sağladıktan sonra ayaklarımın üstüne basmam için biraz serbest bıraktı beni ayağıma yüklenir yüklenmez bükülen dizimle beraber gözyaşlarımı tutamamıştım. Ne ara kalkıp yanımıza geldiğini anlayamadığım Asel de diğer koluma girip elimi desteklercesine sıktı. Furkan karşıma geçmiş tedirgince bei izliyordu, çevredekiler çıt çıkarmadan bizi izlemeye devam ediyor, hiç tepki vermiyorlardı. Emire gelince.... o sadece etrafına bakınmaya devam ediyor ve beni pek umursamıyordu. İlgi odağı olmadigim için sinirlenmeden bir yapıda asla olmamıştım ama bu hareketi gerçekten sinirlerimi zıplatiyordu. Onu eş geçerek ayakta durabilmek adına bir deneme daha yaptım ayaklarımın üstünde durabilmişti, bacaklarım hala titriyordu ve beni bırakırlarsa muhtemelen çok dayanamadan düşecektim ama en azından bacağımı kontrol edebiliyordum. Bekledikçe ayaklarınmdaki güç yavaş yavaş geri geliyordu. Büyük ihtimalle psikolojimin dediği şu olası 'korku şoku' şeysini yaşamıştım. Kazadan sonra laçka olan sinirlerim korktuğum zaman ya da yoğun stres vb. altında bacaklarının güçsüzleşmesine sebep olabileceği için pek çok kez prova tarzı bi şey yapmıştık. Bu tip durumlarda sakin olmam ve birilerinden yardim almam gibi pekçok yönerge uygulamıştık bu provalarda. Ancak bu durumu gerçekten yaşayınca gözyaşlarına ve titreyen bacaklarıma hakim olmam epey zor olmuştu. Neyseki kendime geldiğimde Asel ve Ares beni yavaşça bıraktılar ancak her an tetikte duruyor ve yanından uzaklaşmiyorlardi. Bizim yaşadığımız son bikac dakika onun için kendine gelmesini sağlayacak bekleme süresine dönüştüğü için çevredeki insanlarla iletişim konusunda ilk adımı o atmıştı;
"Neredeyiz biz? Siz kimsiniz? Biraz once yasadiklarimiz hakkinda izahı olan var mı? Ve güneşe ne oldu? "
Aklımızdaki tüm soruları zaten sorduğundan biz bi şey eklememiş sadece cevaplar için insanlara yönelmiştik. Içlerinden biri öne çıkıp sahte oksurukleriyle dikkati topladı. Belkide sesini düzeltmek amacı ile yapmıştı bun uzama bilemezdik, zaten asıl konunun yanında bunun hiç önemi yoktu.

Bize yaklaşan kadın 50 55 yaşlarında biriydi. Simsiyah saçlarını tepesinde sıkı bir topuz yapmış ve kırmızı-beyaz  bir kalem etek- gömlek kombini yapmıştı. Yüzü çok kırışmamış ancak genç olmadığını belli edecek kadar tecrübe dolu görünüyordu. Oldukça uzun bir boyu vardı ve çok kilolu olduğu söylenemezdi. Yüz hatlarına bakınca şimdi bile gençken pekçok kişinin hayallerini süsleyecek kadar ihtişamlı ve alımlı bir kadın olduğunu tahmin edebiliyordunuz.

Yavaşça yürümeye devam ediyordu. Bana doğru geldiği zaman dikkatlice yere çöktü. Ellerini dizlerimin üzerine koydu ve yakıcı bir hisle başbaşa kalmamı sağladı. Başta bir şey demesinde ellerini dizimden çekerken hissettiğim acıyla yuzumu buruşturup ağzımdan çıkacak olan inlemeyi yutmuştum. Yinede bu acı fazla oyalanmadan vücudumu terk ettiğinde dizlerin epey güçlenmişti. Kadın her ne yaptıysa tamamen iyilesmemi sağlamıştı.  Sanki mümkünmüş gibi her saniye daha fazla şaşırıyordum.

Kadın daha fazla beklemedi ve Emirin sorusuna cevap vermeye başladı;
"Nereden ve nasıl geldiğinizi bilmiyoruz, öyle bir şey bizimde başımıza ilk defa geliyor çocuklar. Buranın neresi olduğuna gelecek olursak; Kinezi Diyarına hoşgeldiniz! Burası vatandaşlarının tamamının kinezi güçlerinin olduğu bir krallık. Şu ortadaki büyük bina ise Kral Berk ve Kraliçe Gül'ün sarayı. Bende kinezi okulunun müdiresiyim peki siz kimsiniz?"

Anka KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin