2 ●Yaşam Denilen Ayrıcalığın Hakkını Veremiyoruz

45 6 0
                                    

Kadınlar ve kediler arasındaki benzerliklere hiç dikkat ettiniz mi? Size bir örnek vereyim. Kediler, sevimliliğini kullanarak insanı manipüle edebilir aynı şekilde kadınlarda. Nedenini bilmediğim bir şekilde kedilere duyduğum sevgi ve ilginin tarifi yok. Bana o kadar asil ve tatlı geliyorlar ki...

"Sokak kedilerinin en sefili bile daima asildir. Hiç rol kesmeye ihtiyaçları yoktur onların. Kedidirler işte... Başka söze gerek yok." demiş Frederic Vitoux. Çok haklı.

Yanımda yatan kar beyazı yavru kedinin başını okşamaya devam ettim. Kendi hakkımda düşünmediğimi farkettim ve salonun şık, ihtişamlı avizesiyle bakışmaya ara vermeden düşünmeye başladım. Nisa Çakır. 17 yaşıma kolay gelmemiştim açıkçası. Bir çok engebe, zorluk çıkmıştı karşıma. Hepsini bir şekilde atlatıyordum. Atlatmasına atlatıyordum ama aslında yaşama isteğim kalmamıştı. Psikolojim yok denilebilecek kadar bozulmuştu. Ve ben psikolojisi iyi olan insanlardan hep nefret etmişimdir. Daha okula bile başlamamıştım o zamanlar. Eve sürekli bir kavga kıyamet hakimdi. Ailem bu kadar tartışmanın iyiye işaret olmadığını düşünüp boşanmaya karar vermişlerdi. Küçük bir kız çocuğu olarak yıkılmıştım tabii ki de. O zaman annemle yaşıyordum fakat babamı biraz daha fazla seviyordum. Yaşım küçüktü haliyle de ayrılmaları psikolojimi çok bozmuştu. Elbet düzelirdi ama buna izin verilmedi. Aradan 2 veya 3 sene geçti tam anımsayamıyorum ama o civarlardaydı. Annem ile babam birbirleriyle tekrar evlenme kararı aldılar. Yine küçük bir kız olarak annem ve babamın düğününü görmüştüm. Her şey tam oturdu derken yine boşanmaya karar verildi. İnsanda psikoloji mi kalır, özellikle küçük bir çocukta? İlkokulda sürekli dışlanıyordum ve kimse beni sevmiyordu. Bu ciddi anlamda psikolojimi iyice batırmıştı. Bu sevilmeme sebebim sanırım kilolu oluşumdan kaynaklanıyordu. Herkes yüzün çok güzel ama kilo versen daha iyi gibi şeyler söylüyordu. Sırf kilom yüzünden tüm ortaokul hayatımı evde geçirdim. Yaşıtlarım eğlenirken, istediği gibi giyinip gezerken ben evde film izleyerek büyük boy pizzayı mideme indiriyordum. Sürekli diyetisyene gitme, kilo verme çabası içindeydim. Düşününce çok ağır şeyler değil ama hiç sevilmemiştim ve bu gerçekten çok ağırdı. Yani bazı şeyleri anlatamayız, yaşamamız gerekir. Öyle bir şeydi bu da. Annem çalıştığı için bana hiçbir zaman sevgi göstermemişti. Ben ailemin bana içten sarılıp 'her şey geçecek kızım, psikolojin düzelecek' demelerini ya da saçlarımı okşamalarını, masal anlatarak uyutmalarını isterdim. Fakat beni büyüten hep anneannemle dedem olmuştu. Sevgi eksikliğiydi benimki, bundan kaynaklıydı şu an insanlara soğuk oluşum. Ne kadar soğuk gözüksemde sevgiye aç bir kızdım aslında. 2 sene öncenin yaz ayında bir kaza geçirmiştim. Bu kazadan önce çocuk gibi, şımarık ve bencil davranıyordum insanlara karşı. Ama o kazadan sonra düzelmiştim. Düzeldim düzelmesine ancak şimdi de fobilerim ortaya çıktı. Omzumda hala kazanın büyük ve derin o izini taşıyorum. Yalnız kalmayı çok seviyorum fakat sessiz bir ortamda çok uzun süre tek kaldığımda kafamın içinde sesler başlıyor. Onları durduramıyorum. Bunun için çok tedavi gördüm. 6 sene boyunca psikiyatriste ve çeşitli psikologlara gittim. Bir etkisi oldu mu? İlaçlar dışında maalesef ki hayır. İşte fazla sesi de bu yüzden sevmiyorum. Bazen dışarı çıktığımda onlarca insanı kulaklık takmış müzik dinlerken görüyorum. Ben yapamıyorum o ses başımı döndürüyor. Çevremdeki herkes okuldan olsun, beni bir kere gören insanlar olsun ya da benimle hiç konuşmuşluğu olmayan insanlar dahi bana çok soğuk ve sessiz bir kız olduğumu söylüyor. Ama kimse ne yaşadığımı sormuyor ve bilmiyor da. Yani lügatında ne kadar çok kelime olursa olsun; kendini anlatmak için sessizliği seçersin bazen. Tüm acılar tek bir cümlede toplanıyor;

'Yaşam denilen ayrıcalığın hakkını veremiyoruz.'

Bugün Cumartesiydi ve saat gece ona geliyordu. Gökyüzü yine zifiri karanlığa bürünmüştü. İçimde sanki yağmur yağacakmış gibi bir his vardı, umarım yanılıyorumdur. Ne kadar yaz yağmuru olsa da fobim vardı işte. Benden önce bir çocukları olmuştu ailemin fakat onu kaybetmişlerdi. Belkide o şu an yaşıyor olsaydı bana sarılırdı, benim yanımda olurdu. Gözlerimin dolduğunu anladığım an onun mezarlığına gitmem gerektiğini hissettim. Bu saatte gitmek kötü bir fikir olsa da kendime engel olamadım.

DÖNÜM NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin