| 5 |

101 15 49
                                    

| 2 Eylül 2018 |

- Hadi ama!

Yine bir otobüs onu almadan geçip gitmişti. Akşam olduğundan onu görmüyorlardı (!). Böyle giderse Mina hastaneye gidemeyecekti.

Öğrenciydi ve aşırı parası yoktu ama mecburen taksi durdurmak zorunda kalmıştı. Yarın gitse belki de geç kalacaktı. JungKook için değerdi.

Sonbaharda olduklarından sık sık yağmur yağıyordu. Yağmur altında kalıp sırılsıklam olmuş olan Mina, şimdi içi serin olsa da kuru olan taksinin camından dışarıyı seyrediyordu.

Yağmur damlalarının cama vuruşu canını yakıyordu. Aldığı her nefes canını yakıyordu.

Neden bilmiyordu ama her şey canını yakıyordu.

JungKook'a aşık olacak kadar uzun süredir tanımıyordu onu. Neden böyle hissediyordu peki?

Kendi için bile bu kadar endişelenmezken neden şimdi ölecek gibi hissediyordu?

Bunu ona zaman söyleyecekti. Ama Mina zamanı da sevmiyordu.

Elinde olsa, zamanı durdurmak ve hep aynı anda yaşamak isterdi.

Zaman insanın sevdiklerini elinden alan, yıpratan ama bir o kadar da mutlu anları yaşatan, yeni bir aile veren bir kavram. Yaşanılan an o anda kalır ve bir daha geri gelmez. Zamanın acımasız olmasının nedeni de işte budur.

Mina'nın hayatı da çoğu insan gibi pişmanlıklarla doluydu. Sandığından daha çoktu ama o bunlardan bihaberdi.

Yağmur damlaları ve sokak lambalarının gizlediği yıldızları izlemeye çalışıyordu. Korkuyordu birinin sönüp gitmesinden.

20 dakika süren yolculuğu boyunca yıldızları seyretti. Hepsinin yerinde olduğundan emin olunca taksiciye parasını uzatıp çıktı.

Yağmur durmuştu o süre içinde. Sadece su birikintileri kalmıştı.

Belki de hastaneye girdiğinde JungKook'u görüp dışarı çekecek, birlikte su birikintilerinde oynayacaklardı.

Ya da hastaneye girdiğinde Mina'nın gözyaşları kendi su birikintisini yaratacaktı.

Korkuyordu. Adım atmak istemiyordu.

Atacağı adımın ona ne getireceğini bilmiyordu. Endişesinin yanına şimdi de korku eklenmişti.

İçeri girdiğinde sıcacık bir odaya gitmek istiyordu, morga değil.

Cesaretini toplayıp büyük bir adım attı. Sonra diğerini ve diğerini...

Hastanenin içindeydi. Danışma kısmına gitti ve cevabını almaktan korktuğu o soruyu sordu.

- JungKook isimli birini arıyorum. Nerede öğrenebilir miyim?

Karşısında tombul, şirin yüzlü orta yaşlarını biraz geçmiş bir kadın vardı. Saçlarına düşen birkaç beyaz tutamı kulağının arkasına sıkıştırmış, kahvesini yudumlarken sistemde JungKook'u aratıyordu.

İnce dudaklarını aralamıştı. Mina şimdi daha da korkuyordu.

Ya o dudakların arasından "Öldü." kelimesi çıkarsa Mina ne yapardı? Kendisini gerçekten sevdiğini hissettiği ilk ve tek kişiye karşılığını veremeden gitmemeliydi.

Zaman...

O an Mina'nın durdurmak istediği zamandı.

Çünkü hayatında ilk defa bir sorunun cevabını öğrenmekten korkuyordu.

Bu en uzun bölüm oldu

Ama hala kısa sdfkjhdfksh

Neyse cidden sonraki bölümler uzar.

Destekleriniz için teşekkür ederim ❤ 

jecnjungkock yazar tarafından seviliyor ❤


I'm Afraid | JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin