| 28 Aralık 2016 - Çarşamba |
Özür dilerim...
Sana bugün açılmak istiyordum. Bana karşı yakın olduğunu hissetmiştim dün.
Belki de sen de bana aşık olmuştun kim bilir?
Ama ne önemi var ki bu acımasız Tanrı bizi ölümle sınarken?
Defteri kapatmanın vakti geldi.
Hoşça kal beyaz meleğim...
| 3 Eylül 2018 |
Korkmuştu.
İliklerine kadar hissetmişti.
Birini kaybedecek olmanın düşüncesi bile çok fazla geliyordu. Gözleri önünde erimesini mi izleyecekti bir de üstüne?
Pişmandı ayrıca.
Bu denli güzel seven biri varken nasıl fark edememişti şimdiye kadar?
Belki de ona sevgisini verir, iyileştiriverirdi bu güçsüz yüreği. Destek çıkardı ona.
Tek dilek hakkı olsa zamanı geri alabilmeyi dileyen sonsuz kişiden sadece biriydi.
Ama çok geçti...
Defterin yapraklarındaki gözyaşları çoktan kurumuştu.
| 27 Aralık 2016 - Salı |
Zaman akmak bilmiyordu.
Sanki Tanrı parmağını akan kum büyük kum saatine tıkamıştı. Duruvermişti öylece.
Teknolojinin gelişmişliğine karşın uzadıkça uzayan test sonuçlarının çıkmasını bekliyordu ama tık bile yoktu saatlerdir.
Ailesinin onu bu durumda yalnız bırakıp gitmesi de ayrı üzüyordu onu. Basit bir soğuk algınlığı değildi ki bu.
Ayağa kalkmaya çalıştı. Bacakları uyuşmuştu hareketsizlikten. Ama olmuyordu. Serumlar bağlıydı vücuduna. İğneyle vücuduna bağlanmış o incecik borudan gelen sıvının soğukluğunu hissediyordu her hücresinde.
Ölmek nasıl bir şey ilk defa düşünüyordu. Neden düşünseydi ki hayatının en güzel yıllarındayken?
Gerçi JungKook hiçbir zaman tadamamıştı hayatı. Güzelliğini görememişti anlayacağınız.
Ama yaşamak güzeldi yine de. Hayatını güzelleştirebilecek bir Mina'sı vardı. Onu burada bırakacak olmak kötü hissettiriyordu.
On dakika içinde kafasındaki düşünce bulutlarını birer birer dağıtmıştı. Gözlerini yumup uykunun huzurlu kollarına bıraktı kendini.
| 28 Aralık 2016 - Çarşamba |
- JungKook?
Gözlerini araladığında karşısında annesini, Jungmin'i ya da Mina'yı görmeyi bekliyordu fakat karşısındaki kişi doktordu.
- Uyanmana sevindim. Sonuçların çıktı. deyip yatağın yanındaki sandalyeye yerleşti.
Lafa nasıl gireceğini bilemiyormuş gibi bir hali vardı. İşte JungKook o an çok korkmuştu.
Hayatı, doktorun ağzından çıkacak olan kelimelere bakıyordu. Endişeli gözlerle ona baktı.
Doktor elini omzuna attı.
- Senin güçlü olduğuna cidden inanıyorum. deyip nefes verdi. Maalesef kansere yakalanmışsın JungKook.
Başını hızla iki yana salladı. İnanmak istemiyordu. Ölme riski olmamalıydı.
- H-hayır olamam. Ben onu seviyorum, gidemem!
Doktoru çaresizce geçirdiği ufak şoku izliyordu. Acıyan bakışlarını atıp ayaklandı ve gitti.
Yalnız kalmıştı. Her zamanki gibi...
Mina'ya karşı olan hislerini söylemek istiyordu fakat artık yapamazdı. Geziye de gelemezdi ayrıca. Belki okula bile gidemezdi belli bir zamandan sonra.
Defterini eline aldı ve yazmaya başladı. Ağlıyordu fakat kimse duymuyordu onu.
Yalnızlığın pençesi derin bir yara oluşturmuştu kalbinde.
Acıtan şey de aslında buydu.
Kendini yalnızlığa hapsetmezse arkasında üzgün insanlar bırakacaktı sadece.
Bunun olmasını istemezdi.
Kendince izin vermeyecekti de...
Kookie'miz uf oldu kızdınız mı?
Psikopat yazarınız hasta etmeye bayılır.
Öldürtmeye bayılır.
Mutsuz sonlara bayılır.
Sayayım mı daha?
SudenurDeveci50 Al sana bölümün eheuehu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Afraid | JJK
Fanfiction❝Korkuyorum, seni sevdiğimi söylemekten. Hayatını mahvetmekten korkuyorum.❞