BEN GELDİM SEVĞİLİM

1.2K 181 138
                                    

Selamünaleyküm güzel okurlar... Bu bölümü de yine her bir okuyucuya ithaf ediyorum. Sizler için medyaya müzik bıraktım.
Keyifli Okumalar.

Tufan


Alacakaranlıkta bir ormandaydım. Hava oldukça soğuktu. Önümü bile göremeyeceğim kadar çok sis vardı. Hangi ara buraya geldiğimi hiç mi hiç hatırlamıyorum. Şuan tek düşünebildiğim kahrolasıca baş ağrımın bir an önce kesilmesiydi. Oldukça yakınımda bir çıtırtı sesi geldi. Kendi eksenimde dönüp etrafıma göz attım. His yüzünden kör gibiydim.

"Kim var orada?" Diye bağırdım.
Ses kesildi. Ormanda olduğuma göre herhangi bir hayvan olacağını düşünüp yürümeye devam ettim. Yine bir çıtırtı sesi. Sanki birisi çevremde dönüp duruyordu.

"Her kimsen çık ortaya. Silahım var. Çok ciddiyim, gözümü bile kırpmadan mermiyi beynine yersin."

Ses yine kesildi. Sanırım attığım yalanı yutmuştu. Ama öyle olmadığını erken fark ettim. Yaprağın ve ince dal parçalarının üstüne basıldığında çıkan hışırtı sesleri arttı. Sesin sahibi bana doğru koşuyordu. Sislerin arasından sızan ayın aydınlığında etrafıma hızla göz gezdirdim. Ama bir bulutun içine hapis olmuşum gibi sadece karanlığa çalınan bulanık beyazlar görebiliyordum. İç güdüm hızla bana doğru gelen şeyden kaçmam gerektiğini söylüyordu. İç sesimin ve korkumun dürtüsüyle hızla koştum.

Önümü bile göremiyordum, nereye gittiğimin bir önemi yoktu. Tek isteğim beni takip eden her neyse ondan uzaklaşmak ve şu sis bulutunun içinden kurtulmaktı. Soluk soluğa koşmaya devam ettim. Ayağım, devrilmiş olan koca bir kütüğe çarpınca yüz üstü yere düştüm. Sendeleyerek tekrar ayağa kalktım. Ses artık çok daha yakından geliyordu. Sağımdaki ağacın arkasına saklandım. Koşamayacak kadar yorulmuştum. Ayak sesi bulunduğum ağacın önüne gelince durdu. Bir kaç saniyelik bir sessizlikten sonra hızla düz koşmaya devam etti. Uzaklaşan ayak sesinin gittiği yöne baktığımda kimse görünmüyordu.

Başımı ağacın gövdesine yasladım. Nefes alış verişlerim düzene girene kadar bekleyecektim. Kalbim bu kadar hızlı çarparken bir adım bile atamazdım. O an ensemde bir serinlik hissettim. Nefesimi tuttum. Ayak sesi bir adım mesafemde arkamda belirdi. Ensemdeki soğukluk ise arkamdakinin hızla soluyup bıraktığı nefesiydi. Arkamdakinin dost mu düşman mı olduğunu bilmemek ürkütücüydü. Başımı ağacın gövdesinden kaldırdım, vücudum kaskatı kesilmişti. Yavaşça arkamı döndüm. Karşılaştığım suretle kalbim deli gibi atmaya başladı. Korkmuştum, hem de fazlasıyla. Başımdaki ağrı şiddetini arttırdı. Daha fazla bu acıya katlanamazdım.



Gözlerimi açtım, uzandığım yerden hızla kalktım. Ani hareket ettiğim için başım dönüyordu. Ağrı yüzünden nerede olduğumu bile önemseyecek durumda değildim. Ellerimi başımın arasına alıp var gücümle sıktım. Bu ağrıyı çekmek yerine başımın boynumdan koparılmasını yeğlerdim.

"Abi! Rabbime şükürler olsun uyanmışsın."


Güç bela başımı kaldırıp karşımda sırıtan Ahmet'e baktım. "Senin için çok endişelendim. Biraz daha dinlen..."

"İlaç," dedim Ahmet'in sözünü keserek.

"Ne?"

"Başım ağrıyor. Ağrı kesici var mı?"

"Ağabey ağrı çekeceğini söylemişti," deyip bir kapıdan geçti. "Bir yere ilaç bırakmıştı." İçerden açılıp kapanan çekmece ve dolap sesi geliyordu. "Hah! Buldum."

Elinde bir bardak suyla ilaç kutusu getirdi. Paketi hızla elinden alıp iki tane hap yuttum. Uzattığı soğuk suyu içtiğimde çok susamış olduğumu o an anladım.

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin