Bölüm 19

438 20 1
                                    

Zeynep'in git gide değişen ruh halleri küçük şoklar geçirmeme sebep olsa da atlatıyordum. Mezarlıktan çıktığımda Zeynep arabaya çoktan binmişti. Eve gelene kadar hiç konuşmamış camdan dışarıyı seyretmişti. Onun için endişelenmeye başlamıştım. Hem yaptığı stres bebeğe de iyi gelmeye bilirdi. Eve girdiğimizde Zeynep odaya çıkmıştı, bende onu rahat bırakmak için salonda oturmaya karar vermiştim. Televizyonda sırayla haberleri gezerken zaman çabuk geçmiş akşam olmuştu. Sabah kahvaltı yapmamıştık ve Zeynep'in bir şeyler yemesi gerekiyordu. Mutfağa gidip dünden kalan yemeklerin bir kaçını ısıttım. Pek becerikli olduğum söylenemez ama bir şeyler yapabiliyordum. Hazırladıklarımı tepsiye yerleştirip odaya çıktım. Kapıyı yavaşça araladığımda Zeynep'in büyük cam pencerenin önünde oturduğunu gördüm. Saçları ıslaktı, demek ki banyo yapmıştı.

Yanına ilerleyip çöktüm ve tepsiyi önüne koydum. "Biraz yemek ye hadi." dedim. İlk tepsiye baktı ardından bana. Öyle bakmıştı ki sanki dünyadaki en nefret ettiği insan benmişim gibiydi. "İyi misin?" diye sordum elimi omzuna koyarak. Omzunu geri çekip eliyle tepsiyi ileri itti. "Yemek. İstemiyorum." dedi teker teker. Neden böyle davranıyordu bu?! "Karnın da bir bebek var Zeynep. Kendini düşünmüyor olabilirsin ama onu düşünmek zorundasın." Alt dudağını ısırıp kafasını cama çevirdi. "Genede istemiyorum." dedi. Sakin olmalıydım ama bu kadarı da fazlaydı. Evet, ailesini kaybetmişti ama o hamileydi! Tepsiyi önüne ittim. "Ye, hemen!" dediğimde kafasını hemen çevirdi ve gözlerini kısarak konuştu. "Bana emir mi veriyorsun?"

"Ne anladıysan o Zeynep." dedim. Sert çıkıştığımın farkındaydım ama o bundan anlıyordu. Tekrar ittirdi tepsiyi ve meydan okurcasına tısladı. "Yemiyorum!" Sinirle çöktüğüm yerden kalktım. Ona çıkışmamak için kendimi zor tutuyordum. Ciddi bir kaybı olmuştu ve ona bağırıp üzülmesini istemiyorum. Ellerimi ensemde birleştirdim. "Bak ne yaparsan yap tamam mı? Bebeğime bir şey olmasın Zeynep!" Odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattım. Aşağıya inerken hala sinirliydim. Bencilce davranıyordu. Karnında bir bebek vardı ve bu kadar sterse dayanamayacak kadar küçüktü. Ne kadar zor hamile kaldığını biliyordu ve.. Kendimi daha fazla sinirlendirmemek için kafamda ki düşünceleri bir kenera atıp bendenimi kanepeye bıraktım.

Bir hafta sonra

Önümde ki bilgisayarı kapatıp gözlerimi sıvazladım. Koca bir hafta şirkete gitmemiştim ve işlerimi evden hallediyordum. Toplasam koca hafta içinde iki yada üç gün uyumuştum. Zeynep sürekli yemek yemeği reddetiyor ve biz kavga ediyorduk. Odadan dışarı çıkmıyordu. Bebek için ciddi bir endişe içindeydim. Gelişim çağındaydı, annenin yemesine dikkat etmesi gereken dönemdi. Benimle inatlaştığı için yemiyor olabilir miydi? Ama bunun için bir sebep yoktu. Bilgisayarın yanındaki telefonumdan mesaj bildirimi geldi. Gözlerim ekrana kaydı. Şule, Zeynep'in durumunu sormuştu. Yemek yemiyor. Bir haftadır az bir şeyler yedi. Bebek için endişeleniyorum. Yazarak gönderdim. Biraz sonra cevap geldi. Ne! Yemek yememek de nerden çıktı şimdi? Bu kız delirmiş, karnında bir bebek var. Cevap verdim. Ne yapacağım bilmiyorum. Ailesini kaybettiği için ona bağırmak istemiyorum ama... Zorlanıyorum artık. Şule buraya gelmek için evden çıktığını söylediğinde onun Zeynep'i düzelteceğini düşünerekten içim biraz daha rahatlamıştı. Yarım saat kadar bir süre sonra kapı çaldı. Koltuktan kalkıp kapıyı açtığımda karşımda Şule ve Levent vardı. Şule öne atılarak bana sarıldı. "Merak etme o düzelecek ve bebeğe bir şeyde olmayacak." Dedi ve ayrıldı. Omzuma vurup yanımdan geçerek yukarı ilerledi.

Levent'le tokalaşıp salona geçtik. "Şirkette işler nasıl?" diye sordum. Gitmiyordum sonuçta. "Aynı. Brezilya'dan bir teklif geldi. Ve Londra'daki ortaklar ödemeyi geciktireceklerini belirtmiş."
"Neden?"
"Finansal sorunlar işte." Kafamı salladım. En kısa zamanda şirkete gitmem gerekiyordu. Yukarıdan tıkırtılar gelmeye başladığında merdivenlere ilerledim. Odanın kapısına geldiğimde girmeden öylece bekledim. Şule ve Zeynep konuşuyorlardı. Kapıyı biraz araladığımda Zeynep'in her zaman ki gibi camın önünde oturduğunu Şule'nin de onun karşısında olduğunu gördüm. "Bebeğini düşünmen gerekiyor tatlım. Biliyorum aileni kaybettin bu çok... Kötü bir kayıp ama o küçük bebeğin ne suçu var ki?" dedi Şule. Zeynep'in önündeki tepsiden çorba alıp ona uzattı. "Şimdi iç bakalım bunu." Zeynep eliyle dudaklarına doğru gelen kaşığı durdurdu. "İstemiyorum." dedi. Şule kaşığı geri koyup "Neden? Beğenmediysen sana başka bir şey yaparım ne is-"

"Çocuğu istemiyorum Şule." Ortalık uzun bir sessizlikle boğulurken kulağım çınlamaya başlamıştı. Bu kız ne dediğinin farkında mıydı?
Şule titreyen bir ses ile "Sakın! Bir daha öyle bir şey deme. O çocuğu doğuracaksın. Bir daha çocuğun olmayacak yoksa. Buğra duymasın yoksa... Düşünemiyorum bile." Kapıyı biraz daha itip Zeynep'in görüş alanına girdim. Gözlerini gözlerime dikip "Umrumda bile değil. Bu çocuğu istemiyorum." Dedi. Bu kadarı da fazlaydı artık!

Zeynep'den;

Kurduğum cümle ile Buğra hiddetle odaya girdi. Odanın kapısını ittiği için gürültüyle duvara çarpmıştı kapı. Bana doğru hızlı adımlarla gelirken "Ne dedin sen?!" Diye bağırmıştı. Şule olduğu yerden fırlayıp onun önüne geçti. "Sakin ol Buğra!" Buğra, Şule'yi yanına savurup bana doğru geldi ve saçlarımı avucuna topladı. Acıla inlediğimde yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Bir daha söyle!" diye tısladı. Saçım acısada "İ-istemiyorum." Dedim. Gözlerimde ki o öfkeyi görebiliyordum sanki elle tutulur cinstendi. Bu kararımın onu bu kadar sinirlendireceğini düşünmemiştim.

Buğranın arkadan çekilmesi ile saçlarım avucundan kurtuldu. Levent, Buğrayı karşımızdaki duvara yaslayıp omuzlarından sabitledi. Şule yanıma gelip bir şeyim var mı diye yokladı. "İyi misin?" diye sorduğunda başımla onayladım. Yanımdan kalkıp Buğranın yanına gitti ve ona tokat attı. "NE YAPTIĞININ FARKINDA MISIN SEN?! HAMİLE O KIZ." Buğra gözlerini benden ayırmadan konuştu "Umrumda bile değil artık." diyip odadan çıktı. Boğazıma kadar gelen hıçkırığı daha fazla tutamayarak saldım. Peş peşe gelen hıçkırıklarınla bağırarak ağlamaya başlamıştım. Şule bana sarılıp göğüsüne yasladı. "Şşş tamam bebeğim."

Aşk tohumlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin