Mobil olduğum için medya koyamadım. Ama T. Mills - Loud ile okuyun. Iyi okumalar..
Sabah, telefonumun alarmıyla uyandım. Sesini T. Mills'in Loud şarkısı olarak değiştirmiştim. Gözlerimi kırsarak sinirle kafamı kaldırdım. Sabah sabah bu kadar küfürlü bir şarkı dinlemek iyi değil galiba. Şarkıda T. Mills' in sustuğu ve mekanik sesin geldiği kısımda gülümsedim. Yanılıyorum; sabah sabah bu kadar küfürlü bir şarkı dinlemek gayet iyi.
Yatakta oturur pozisyona gelip gözlerimi ovuşturdum. Telefonun alarmını kapattım ama müziksiz kalmak istemediğimden telefonumdan Purr Like A Cat'i açtım. -Loud bittiyse dilerseniz bu şarkıyı açın- Popomu sallaya sallaya yüzümü yıkadım. Yüzümü havluya kurularken David'in sesi kulaklarımı doldurdu.
"Düşeceksin dans edicem diye. Kapat şu delik kafalıyı dinlemeyi."
"Saane ben seviyorum. Delik kafaymış.. Delik beyinli! Hıh. "
Lavabonun kenarına bıraktığım telefonumu tekrar elime alıp popomu sallaya sallaya banyodan çıkıp okul için hazırlandım. Kahvaltı için aşağı inip sandalyeme oturdum. Hızlıca kahvaltımı bitirip dışarıda David'in gelmesini bekledim. Bir kaç dakika sonra gelmiş ve arabasına bitmişti. Onu takip edip yan koltuğa oturdum ve telefonumdan şarkı açtım.
"Kapat şu şarkıyı okula geldik."
"Tamam tamam huysuz abicim. Görüşürüz" dedim arabadan inerken. Justin her zamanki gibi okulun merdivenlerine kurulmuş, telefonuna bakıyordu. Aklıma gelen kurnazlıkla çalının arkasına saklanarak telefonumu çıkardım. Mesajlaşmaya girip Justin'e gelmeyeceğimi hasta olduğumu söyleyen bir mesaj attım. Çalının arkasından kafamı çıkarıp ona bakmaya başladım. Telefonunda bir yerlere basmış, son bastığı yerde yüzü asıldı ve sıkıntıyla bucağına vurdu. Onun bu tepkisine gülümseyerek saklandığım yerden çıkıp Justin'in yanına oturdum. Beni gördüğü gibi sırıtmaya başladı.
"Korkulur senden." dedi kolunu omzuma atarken.
"Hadi ders başlar şimdi, kalkalım." dedim çekingenlik ile. Bütün okulun önünde bana sarılıyordu sonuçta. Ne kadar pişkin olsam da içimde bir yerlerde, en köşelerde, hücrelerin içinde, mitakondrinin yanında bir yerlerde utangaç biri var. Evde biraz fen çalışmıştım da..
"Tamam, hadi." dedi kolunu omzumdan ayırmayarak diğer eliyle merdivenden güç alırken. Birlikte sınıfa çıktık ve öğretmeni bekledik.
Ders bitiminde uyuşukluk ile ayağa kalktım. Justin yanıma gelip bir şey söyleyecekken konuşmaya başladım.
"Beden dersi varbo yüzden hazırlanacaksın ama her zamanki gibi basketbol formanı arabada unuttun. Gidip onu almamı istiyorsun. Anahtarı ver?"
"İşte seni hu yüzden seviyorum." dedi gülümseyerek kollarını bana sararken.
"Normalde sevmiyorsun yani?"
"Hazırcevap olmanı çok seviyorum biliyor musun?"
"Bende senin balık beyinli olmanı çok seviyorum. " dedim sarılmasına sonunda karşılık verirken.
Güldü ve kollarını ayırıp anahtarı elime koydu.
"Spor salonuna getirirsin?"
"Peki." dedim sallanarak. Sınıftan çıkıp bahçeye doğru yürümeye başladım.
Justin'in gözünden;
Selena gittikten sonra basketbol tayfasına katılıp kahkaha atarak spor salonuna yürüdük. Spor salonunun kapılarından geçerken direğime dokunan bir kol beni durdurdu. Gitmeme engel olan Monica'yı görünce yüzüm düştü.
"Justin.. Sana bir şey söylemek istiyorum. Şu köşede konuşalım?"
Spor salonunun kapısının tam karşısındaki köşeyi gösteriyordu. Başımla onaylayıp gösterdiği tarafa yürüdüm. Bunun altından bir bit yeniği çıkacaktı ama ne olursa olsun diye düşünüyordum.
Akmaya yüz tutmuş göz yaşlarını akmamaları için salçe parmağıyle sildi.
"Söyleyeceklerim seni üzebilir, ama bilmeye hakkın var ve bunu söylemezsem içimde kalacak."
Gözlerimi aynı durgun bakışlarıyla soru sorarcasına yüzüne baktım.
"Hazır mısın?"
"Söyle artık ne zırvalayacaksan!" diye gürledim.
Korkuyla "Selena seni-" diye bağırdı. Bakışları yeri buldu ve ellerini ellerime kilitledi.
"aldatıyor." dedi fısıldayarak. Yere iki tane göz yaşı çarpması duyuldu. Elimin birini kurtarıp çenesinden bana bakması için yüzünü kaldırdım.
"Sen neden ağlıyorsun?" dedim sesim titreyerek. Inanmıyordum dediğine. Inanmak istemiyordum. Ama son zamanlarda garip davranıyordu. Bana bakarken gözleri eskisi gibi parlamıyordu artık. Başka birisi olma ihtimali aklıma gelince ürperdim.
"Çünkü- Çünkü üzüleceğini biliyorum. Üzülmeni istemiyorum ama bununla daha fazla saklayamam. Dün de bunu söylemek icin geldim zaten." Sonlara doğru yine bakışlarını yere düşürdü.
"Biliyor musun?" iç çektim. "Beni en- en çok önemseyen ve de seven bir sen varsın."
Buğulu gözlerini gözlerime dikti.
"Üzülmeyi hak etmiyorsun." diye devam ettim bakışlarım dudaklarına kayarken. Selena madem artık beni sevmiyordu, onunla daha fazla olmama gerek yoktu. Beni aldatarak benden ayrılmış oluyor değil mi? O zaman artık bekar sayılırım ve istediğimi yapabilirim.
Bakışlarımı dudaklarında biraz daha gezdirdikten sonra dudaklarımı onunkilerle birleştirdim. Yaklaşık bir dakikadır dudaklarımızı ayırmamıştık. Dudaklarımı Monica'dan çekmemi sağlayan ise bir hıçkırık olmuştu.