Dudaklarımı Monica'dan ayırmamı sağlayan bir hıçkırık olmuştu.
Gözleri kıpkırmızı, eliyle hıçkırığını durdurmaya çalışan bir Selena'nın ağlama sesi. Gözlerinden kin ve hayal kırıklığı okunuyordu. Monica'nın elini daha sıkı tuttum.
"Iki erkeği de oyalayabileceğini sandın değil mi? Seni atlatamayacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Sana o kadar bağlanmadım ben. Kanıtı da burda bak" dedim Monica'yla bağlı ellerimizi kaldırarak. "yeni sevgilim." diye devam ettim duygusuzca. Duygusuz olmalıydım değil mi? Oysa içimde fırtına kopuyordu. Onu asla kolay atlatamayacağımı biliyordum.
Yanaklarında ki yaşları hışımla sildi. Ellerini gözlerine kapattı bir süre. Ellerini çektiğinde hiç ağlamamış gibi görünüyordu. Küçük bir tebessüm etti. Yandaki yangın dolabının kapağını açtı ve yangın tüpünü çıkardı. Ne ara bu kadar güçlenmişti. Tanıdığım Selena'ya göre şuan o tüpü yere atacak ve sinirini ondan çıkaracaktı. Alayla gülümseyerek onu izledim. Tüp ile yanımıza yaklaştı ve tüpü yüzümüze sıkmaya başladı. Kahkahalarla gülüyordu. Benbbu kadar harap olmuşken nasıl bu kadar güçlüydü? Elimle yüzümü kapatıp kahkahalarını dinlemeye başladım. Onu şimdiden özlemiştim. Eskiden sevinçle kahkaha atardı sanki. Şuan kahkahası kötü kahkaha gibiydi. Sesinde burukluk vardı. Onu düşünememe Monica'nın çığlıkları eşlik ediyordu. Sahi ne ara boşalmıştı koca salon? Monicayla el ele tutuşunca herkes korkudan kaçmış olmalıydı. Monica ile ellerimiz hâlâ ayrılmamıştı. Yangın tüpünü yüzümüze sıkmayı bitirince boruyu topladı ve dolaba geri koydu. Gülümserken, gerçekten içtendi. Sağ gözünden bir damla yaş düştü. Hızla onu silip burnunu çekti. Gülümsemesi hiç yüzünden silinmiyordu. Arkasını dönüp gitmeye başladı. Birden durup bize döndü.
"Hayır yanlış düşünmenizi istemiyorum. Sadece şuan ne kadar tatlı olduğunuzu izliyorum. Keşke beni başta bırakıp Monica'yla çıksaymışsın Justin. Eminim benimle bu kadar yakışmıyordun." dedi ve son kez gülümseyip çıkış kapısına doğru yavaşça yürüdü. Birazdan ağlama sesleri duymayı beklerken kahkaha sesleri kulağımı doldurdu.
"Üzgünüm!" diye bağırdı koridordan. "Eskiden sana ne kadar salak aşık olduğum aklıma geliyor!" diye devam etti. Kahkaha atmaktan kesik kesik konuşuyordu. Gözlerimin dolduğunu fark ettim. Tanrım tam bir eziğim. Kız onun önünde başkasıyla öpüşmene rağmen kahkaha atarken sen burda sulugözlülük yapıyorsun Justin!
Kendine gel! Selena'nı. gölgesinin gölgesi bile gözden kaybolunca Monica zıplayarak önüme geçti.
"Bunu kutlamalıyız Justin! Bence yarın bizim evde bir parti verelim. Orada herkese sevgili olduğumuzu söyleriz. Okuldaki herkesi çağırırız."
O bir şeyler zırvalarken gözümü kapıdan ayırmamıştım. Belki geri gelir de boynuma sarılır diye. Birlikte ağlarız. Ve ikimiz de bir hata yaptığımızı söyleriz. Sonra barışırız. Ve bir daha asla ayrılmayız. Böyle olması gerekmiyor mu?
"Hey! Daldın gittin Just?"
"Bana Just deme." dedin açık ve net bir biçimde.
"Peki.. Ama neden?"
"Bana yalnızca Selena Just der."
"Tamam haklısın yani biraz etkide kaldın anlıyorum. Ama onu birlikte anlatacağız tamam mı tatlım? Şimdi parti konusunda ne düşünüyorsun?"
"Ne yapmalıyım?" dedim ruhsuzca.
"Sadece evet de ve yarın akşam parti için hazır bir şekilde bizim eve gel?"
"Tamam." dedim ve ellerimi kurtarak spor salonunun kapısından koşar adım çıktım.
Selena'nın anlatımı;
Otoparka kadar güle oynaya geldim. Çantamdan David'in arabasının onun odasından aldığım yedek anahtarını çıkardım. Arabayı açtım. Ön kapıyı açıp koltuğa oturacakken ayağım kaydı ve yere düştüm. Popo üstü düşmüştüm ve fiziksel olarak hiç bir yanım acımamıştı. Ancak yere düştüğüm gibi haykırarak ağlamaya başladım. Galiba kuş tüyü değse ağlayacaktım. Bir kaç dakika öylece ağladıktan sonra ne için ağladığımı anladım ve kendimi toparlamak için ayağa kalktım. Üstümü silkeleyip araba koltuğuna oturdum. Anahtarı kontağa taktığımda kulağıma dolan motor sesi ile gülümsedim. Gaza bastım ve okulun bahçesinden sin hız çıktım. Gözümüz yoldan ayırmıyordum ama gözümün önünde hep Justin canlanıyordu. Yeni sevgilisi... Ne değişti acaba? Umrumda değil yola odaklanmam lazım diye kendimi motive ettim ve yola gözlerimi tekrar ve tekrar sabitledim. Ama her konsantre olmaya çalışmamda o lanet yüzü gözümün önüne geliyor ve gülüyordu. Sinirle gaza biraz daha bastım. Kırmızı ışıkta geçmiştim yanlışlıkla. Umursamayarak gözlerimi bie kaç saniye için kapadım. Açtığımda önümde kırmızı motorsikletli, kafasında kask olan bir oğlan duruyordu. Arabayı daha fark etmemişti sanırım. Aramızda on metre bir şey vardı. Hızla korneye bastım. Ani fren yapamazdım. O zaman hem ben hem o oğlan hem de arkamdaki insanların hayatı tehlikeye girebilirdi. Korneden elimi ayırmayıp selektör ile arkamdaki arabayı uyararak yavasladım. Tamamen durmamı bir oğlan çığlığı ve patırtı sağlamıştı.
Aceleye arabadan indim ve oğlanın yanında diz çöktüm. Şişmiş ve morarmış gözlerim tekrar doluyordu. Oğlan gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Göz yaşların yüzüne düşünce gözlerini kırpıştırarak açtı. Elleriyle destek alarak dik durmaya çalıştı. Tekerin altına aldığı cismin motorsiklet olduğunu görünce sevinçle gülümsedim. Hızla ayağa kalkıp motorsikleti oğlanın bacağının üzerinden kaldırdım. Oğlan kollarından güç alarak poposunun üstüne oturdu. Oğlan sadece düşmüştü, kask sayesinde de pek bir hasar almamıştı, en azından öyle gözüküyordu. Yanına gidip yere oturdum. Etkileyici bir yüzü vardı ama ben Justin gibi değildim. Hem artık erkeklere çok fazla güveniyorum. Canları sıkılınca hemen bırakıyorlar.
Bakışlarımı yerde gezdirdim. Bjr kaç dakika sonra salaklığıma lanet okuyup oğlanın yüzüne baktım.
"Iyi misin?" diye sordum endişeyle. Çocuğun bakışları yüzümü bulunca ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu.
"Aman Tanrım Aman Tanrım Aman Tanrım... Sana şiddet uyguluyorlar değil mi? Bak bana korkamdan söyleyebilirsin. Polis tanıdıklarım var. Sana şiddet uygulayan-"
"Yok... Şey-" dedim gülümseyerek. "Ağlamaktan oldu onlar." dedim gülümsememi arttırarak. Gözlerim dolmuştu tekrar. Oğlan elleriyle yardım alarak dizinin üstüne oturdu ve bana sarıldı yavaşça. Sarılmadan önce gözleriyle izin almıştı. Çok nazik davranıyordu.
"Ağlamak veya anlatmak ister misin?" dedi ben kollarının arasındayken.
"E-evet." dedim hıçkırarak.
"Sevgi-sevgilimi bi-bir an yanlız bıraktım. Geldiğimde benden nefret eden bir kızla konuşuyordu." Öksürdüm ve göz yaşlarımı sildim. Komik bir şeymiş gibi gülümsemeye başladım.
"Çünkü o kız sevgilime aşıktı. Anlarsın işte..." dedim kahkaha atarak. "Sonra onun elini tuttu. Sonra bir şeyler dedi ve onu öptü! Daha beni bile öpmemişken! Ah çok komik değil mi?" dedim ve bu sefer kahkaha atmaktan ölecek gibi oldum. Oğlan şaşkınlıkla bana bakıyordu. Her halde deli olduğumu düşünüyordu.
"Dur! Deli değilim. Yani gerçekten. Ama şuan intihar edecek durumda üzgünüm. O yüzden saçmalamam normal."
Çocuk sadece bana bakıyordu. Sadece yüzümü inceliyordu.