"Majesteleri!" Billy elindeki siyah kupayı ve tabağı, alaycı bir tavırla eğilerek Nyctophilia'ya uzattı.
"Sevimsiz!" Nyctophilia gülümsemesini saklamadan Billy'nin uzattıklarını aldı. "Hmm!" Kahvenin ağzına yaydığı acı tat ile mutlulukla inledi.
"Memnun olduğunuzu varsayıyorum, majesteleri." Billy gözlerini devirerek deri sandalyesine oturdu.
"En azından bir konuda haklısın." Nyctophilia kupasını bırakmadan tabağını da alarak Billy'nin yanına gitti ve masanın üzerine oturdu. Billy'e döndüğünde anlamamış bir ifade ile kendisine baktığını görünce kahvesinden bir yudum daha aldı. "Soylu olduğum konusunda. Sonuçta ben bir prensesim."
"Ah! Benim hatam!"
"Affedici doğam gereği seni affedebilirim." Nyctophilia browniesinden büyük bir ısırık aldı.
"Ailenin sana nasıl katlandığını o kadar merak ediyorum ki!"
"Abilerime bende şaşırıyorum. Babam ise..." Nyctophilia düşünür gibi kafasını sola yatırdı. "Basitçe katlanmıyor." Bacaklarını masadan aşağı sallamaya devam ederek devam etti.
"Annen? O direkt umursamayı bıraktı herhalde." Billy alaycı bir tavırla konuştu.
Nyctophilia kafasını çevirdiği anda Billy, Nyctophilia'nın gözlerinin karardığında yemin edebilirdi. "Ailem hakkında varsayımda bulunmaya devam edersen polisler de cesedini nereye gömdüğüm hakkında varsayımlarda bulunmak zorunda kalacaklar!"
"Damarına mı bastım?" Billy yüzünde yılışık bir ifade ile sordu.
Nyctophilia elindeki kahveyi yere döktü. Billy tepki veremeden Nyctophilia, Billy'nin göğsüne tekme atarak sandalyesi ile yere düşürdü. "Karanlık tarafımı görmek istemezsin, Russo!" Nyctophilia yerdeki sandalyeyi ittirdi ve Billy'i masaya yatırdı. Masanın üzerindeki bazı objeler yere düşüp kırılırken bazıları da Billy'nin sırtına batıyordu. Nyctophilia, Billy'nin yakasını bırakarak ellerini boğazında kenetlendi. Billy'nin elleri hemen Nyctophilia'nın bileklerini kavradı. Nyctophilia Billy'nin boğazını sıktıkça nefesi hızlanıyordu. Sanki kendini kontrol etmek istermişçesine.