Multimedya: Bella'nın evi
-Bella'nın gözünden-
Gözlerimi açtım. Ah başım nasıl sızlıyor yaa. Ayrıca o gördüğüm neydi? Bunu aileme anlatmam lazım. Ama şimdi bunu düşünemem lovobaya gidip elimi yüzümü yıkamam lazım soğuk su beni kendime getirir de ben neredeyim?
Kafamı kaldırdım ve okulda tanıdığım sayılı kişilerden biri olan Batı ile karşılaştım.
-İyi misin?
-Evet, yüzümü yıkarsam daha iyi olacağım. Hala başım sızlıyor. Senin burada ne işin var? Bana ne oldu? Ben ne ara buraya geldim? Andrew nerede? Biz oradan nasıl çıktık? Neler oluy...
-Hoop yavaş gel kız. Tek tek sor soruları yetişemiyorum. Bir sakinleş. Gel elini yüzünü yıkayalım.Yattığım yerden kalkmama yardım ettikten sonra kapıyı açtı ve gelmemi bekledi. Ben de onu takip ettim. Kızlar tuvaletinin önüne gelip kapıya pat pat pat diye vurdu daha engellemesem ne yapardı merak ediyorum.
-Tamam sen bekle burada yüzümü yıkayıp gelicem.
-Tamam bekliyorum ama çok kalma karnım ney çalıyor.
-Ne çalıyor?
-Ney
-Off bir de senle uğraşamam Batı bekle burada.Hızla lovobaya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Peçete alıp kuruladıktan sonra peçeteleri çöpe atıp dışarı çıktım. Benim çıkmamla beraber harekete geçen Batı alta inen merdivenlere yöneldi onu durdurmak için önüne atladım.
-Dur yolcu, paramı almadım.
-Bu seferki benden olsun.
-Olmaz. Gel iki dakika alalım paramı.
-Off açım ben yaa. Tamam bir dahakine sen bana yemek ısmarlarsın. Hadi yürü.
-İyi öyle olsun bakalım.Aşağı indik. Anında ağzı sulanan Batı
-Bella kokuyu duyur musun?
-Ne kokusu?
-Mercimek çorbası ve pilav bir de fasulye var galiba.
-Şimdi sen bunların hepsini kokusundan mı anladın?
-Evet.
-Çok tuhafsın.
-Hayır. Açım.
Tabldotlardan birini alıp pilav, fasulye, ayran ve 'aman Allah'ım çok güzel gözüküyor çok severim tulumba tatlısını' bir de tulumba tatlısı aldım. Batı da alacaklarını aldı hesabı ödeyip yanıma geldi.
-Ee nereye oturuyoz?
-Bana fark etmez. İstediğin yere oturabiliriz.
-Aa Doğu da burada gel onların yanına oturalım.İşaret ettiği yere bakınca orada takılı kaldım. Yuh ama birbirlerinin aynısı. Doğuların yanına gidip oturduk. Ve dayanamadım.
-Ohaa senin ikizin mi vardı ya?
-Doğduğumuzdan beri vardı.
-Ben niye fark etmedim ki .Herneyse herkese afiyet olsun.Fasulyeyi pilavımın üstüne döktüm ayranımı çalkalıyordum ki az kaldı elimden fırlıyordu. Niye önümdeki herkes afedersiniz ama hayvan gibi yiyorlar.
Aa Andrew de oradaymış. Oha çocuğun boğazında kaldı öksürüyor. En sonunda Batı'nın ikizi çocuğun sırtına vurduda Andrew kendine geldi.
-İyiyim iyiyim vurma artık Doğu böbreklerimi dökeceksin.
Tabi ki ben yine dayanamadım;
- Acaba neden hayvan gibi yediğinizi sorabilir miyim?Ses yok herneyse bende yiyeyim yoksa yeniden ama bu sefer açlıktan bayılabilirim.
Tabldottaki son tatlımıda ağzıma attıktan sonra ayaklandım benle beraber herkes beni bekliyormuş gibi ayaklandı.
Tabldotları diğer kirli olanların yanına koyduk ve sınıfa çıktık. Yerime oturdum ve başımı koydum. Ama dürtülmemle kafamı kaldırıp Andrew'e döndüm.
-Evet. Yine ne oldu?
-Nasıl oldun?
-Eh işte. Yemek iyi geldi. Biraz uyuyacağım.
-Dersler ne olacak?
-Derse girmemize 20 dakika var.
-Tamam sana iyi uykular.Önümü döndüm. Kafamı koluma koydum ve kendimi uykuya teslim ettim.
Adımın seslenilmesi ile kafamı kaldırdım. Hoca gelmişti. Yoklama alıyordu. Hemen "Burada" dedim
Ve hoca başkaların isimlerini okumaya devam etti.Başımı koyduğum yere bakınca montu fark ettim. Kimin olduğunu bilmiyordum. Neyse dursun zararı yok.
Ders bittikten sonra montu sahibine yani Andrew'e verdim.
Dersler bittikten sonra dışarı çıkıp servisin gelmesini bekledim. Off çok sıkıcı. Telefonları son dersin son on dakikasında dağıtmışlardı.
İnternetimi açtım ve telefona servisten gelen mesajı açtım yirmi dakika geç gelecekmiş. Zaten çok erken geliyor ya. Onu düşünmemeye çalışarak dışarıda boş bulduğum bir banka oturdum. Çantamın fermuarını açtım. Aman Allah'ım bunun içinde kulaklığı nasıl bula... aha buldum kenarına sıkıştırmışım akıllı ben.
Hemen telefonun kulaklık takma yerine kulaklığımı taktım ve şarkılardan rastgele dinlemeye başladım. Hadi bakalım yirmi dakika boyunca böyleyiz.
Yanıma oturan siluetle o tarafa döndüm.
-Nasılsın Bella?
-İyi de sorularımı yanıtlamadın hala.
-Tamam en baştan sor.
-Ben neden bayıldım?
-Ben bunu bilmiyorum ama Andrew'e sorabilirsin. Evet öteki soru..
-Ben revire nasıl gittim? Sen nerden geldin?
-En iyisi ben sana baştan anlatayım. Ben bahçedeydim Andrew bana seslendi orada kaldığınızı söyledi. Ben kapıyı açtım Andrew seni kucakladı revire getirdi ben görevliyi çağırdım. Sonra görevli geldi seni kontrol etti. Bir şey olmadığını söyledi Andrew'i form için yanına çağırdı. Sonra o gitti sen uyandın gerisini bilirsin.
-Hmmm tamam.
-Peki siz orada nasıl kaldınız?
-Ben basket topunu odaya götürdüm koydum. Oda kötü kokuyordu bir camı açtım ötekine geçtim ben camla uğraşırken Andrew geldi sonra topu bıraktı ama o daha geriye çıkmadan kapı cereyan yapıp kapandı bağırdık ama kimse duymadı.
-Vay canına baya maceralı bir gün geçirmişsin.
-Aynen çok yoruldum.
-Bella bu sizin servis değil mi?
-Ah evet o hele şükür geldi. Hadi görüşürüz.Ona el salladıktan sonra servise koştum açık kapıdan içeriye girip sağdan ikinci koltuğa oturdum ve bekledim. Servis herkes geldikten sonra hareket etti. Bizim evin oraya gelince durdu ve bende hemen atladım çok yorgundum.
Zile uzun süre bastıktan sonra görevli ablalardan birisi bana kapıyı açtı. Koşarak odama gittim ve eşyalarımı yere, kendimi kocaman yumuşacık yatağıma attım. Ödevim yoktu ve uyumak istiyordum.
Telefonumu elime alıp beni evlatlık alan kadına yani Sare anneye mesaj attım.
"Ben ÇOOOOOK yorgunum duş alıp uyuyacağım. Size iyi geceler😚"
Kendimi banyoma atıp hızlıca duş aldım ve giyinip yorganımın arasına girdim. Çok uykum vardı ama belki de birşeyler yesem iyi olurdu ve kitapp.
Diye düşünür düşünmez yorganın altından çıktım ve aşağıdaki kata indim evimiz 3 katlıydı aslında iki katlıydı bir de çatı katı vardı ama orada eşyalar vardı ve depo gibiydi ama çok geniş ve güzeldi. Geldiğim bu aile bana çatıyı düzeltme fikri verdiler e tabi hemen kabul ettim. İlk olarak eşyaları kaldırdılar temizlik yapıldı ek olarak tuvalet ve banyo yapıldı. Sonra duvarlar boyandı ve odaya eşyalar alınıp dizildi. Burası benim cennetimdi. Yatağımın karşısında televizyon onun olduğu duvarda televizyon dışındaki heryer kitaplık ve o kitaplık da yavaş yavaş dolmaya başladı.
Alt kata iner inmez devasa mutfağa gittim ve oradan kendime kahve yapmak için şu ısıttım. Kahve ve iki dilim pasta aldım ve odama çıktım.Bugün bitirdiğim kitabı çantamdan çıkardım ve raftaki yerine geri koydum ve onun yanında olan ikinci kitabı aldım. Kendime küçük bir mola verecektim.
Kahvemi, pastamı ve kitabımı alıp yatağıma oturdum ve okumaya başladım.
Baya geç olmaya başlamıştı ki kitabı kapatıp yorganın altına girdim ve kendimi uykunun yumuşacık kucağına bıraktım.
Dördüncü bölümden selamlar..
Umarım bu bölümü begenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz lütfen oylayın(bilmeyenler için en alttaki yıldıza dokunduğunda oylamış olursunuz). Şimdiden teşekkürler. Öteki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın...😙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
Mistério / SuspenseKazada hafızasını kaybeden bir kız yeni zengin ailesiyle yaşarken kaybettiği ailesini hatırlatan anıları ve hafızasını kaybettiği o kazayı hatırlamaya başlar. Bir mezar bile olsa gerçek ailesinin bulunduğu yeri bulmaya çalışır. Acaba bu hikayede...