3. Bölüm: Anılar Başladı

39 7 1
                                    

(Bella)
Saatime baktığımda herkesin derse girmesine 2 dakika var acaba bağırsak sesimizi duyarlar mı?

-Andrew
-Efendim
-Bağırsak sesimizi duyarlar mı?
-Sence?
-Bilmem denesek mi?
-İyi deneyelim.
-Üç deyince tamam mı?
-Tamam
-ÜÇ
--YARDIM EDDDİİİİİN
BURADA KALDIKKK
KİMSE VAR MI??
-Yok galiba yaa.. (Bella)
-Ee ne yapcaz?
-Herkes derse girince yine deneriz belki buradan müdür yardımcısı duyar.
-Sanmıyorum..
-Neden?
-Hoca beni sınıfa kadar geçirdi sonra 'eğer bir ihtiyacın olursa diğer öğretmen veya yöneticilere söylersin ben bugün başka bir yere gitcem' dedi. Öğle molasında toplarla oynayabiliyor muyuz?
-Hayır. Hoca geçenki kazadan sonra yasakladı.
-Ne oldu ki?
-Ne olmadı ki? Okulun dışındaki *kaplamasındaki* mermeri düşürdüler bir de tuzla buz oldu. Sonra top oynarlarken top dışarı kaçmış hareket halindeki arabanın altına gitmiş top patlamış sonra da sürücü şikayetçi olmuş. Daha neler neler var üstelik okulun ilk dönemi aman boşver. Yani yasak top falan almaya gelmicekler. Kaldık burada yaa!!!
-Peki hocanın dersi falan yok mu?
-Okulda üç tane beden hocası var. Biri izinli, bize girenin bizden sonra dersi yok geriye bir hoca kalıyor o hocanın da derslerini bilmiyorum. Ama öğle molasında şansımızı yeniden deneriz ya da sınıftan birileri bizim yokluğumuzu anlar. Tabi ben çoğu kişiyle konuşmadığım için beni fark etmeyebilirler ama seni edebilirler.
-İnşallah da ben bir iki kişi dışında başka kimseyle konuşmadım ki.

Okulun hoparlörlerinden ses gelmesi üzerine hoparlörleri dinlemeye başladık.

-Öğrencilerin dikkatine; öğrencilerin yangın ve deprem hakkında bilgilerin hatırlatılması için toplantı salonuna inmeleri özenle rica olunur.

Yalnız biz burada kalcaz sanırım. En iyisi oturayım diye düşünüp gidip öğretmenin sandalyesine oturdum.

Aa ben bu olayı yaşamıştım. Başıma bir sancı girmesiyle kafamı tuttum camın önünde dikilen Andrew'e seslenecekken her yer karardı.

-Anne bak çevirmen gereken belgeler burada.

Sandalyenin yükseltme kolunu çektim ve yukarı çıktım. Kendi etrafımda dönmeye başladım.

-Aferin bulmuşsun belgeleri durdurda in sandalyeden düşeceksin. Sonra da o belgeleri annene getirde eve gidelim baban arabada bekliyor tatlım.
-Tamam anne geliyorum.

Aşağıya indim belgeleri düzelttim ve küçük simli mavi çantamı alıp koluma astım. Yürümeye başladım annem kapıdan çıkmış beni bekliyordu cereyandan dolayı yarılanmış kapıyı açmak için kapının paslı kolunu tuttum ve kapıyı açtım.

-Andrew'in gözünden-
Arkamdan gelen ses ile arkamı döndüm ve Bella'nın bayıldığını fark ettim. Hemen masanın üstündeki limon kolonyasıni kaptım filmlerde ve dizilerde işe yarıyor da bakalım gerçekte yarıyormu?

Denemekte fayda var. Ya da ben okumuştum sanki ya he buldum.
'Nedeni kan basıncının düşmesi, açlık, havasız kalma, aşırı sevinç ya da aşırı üzüntü gibi duygusal durumdaki ani değişiklikler olabilir. Bayılma durumlarında önce hastanın nabız ve solunum kontrolünün yapılması gerekir. Hastanın nabzı ve solunumu düzenli ise sırt üstü yatırılarak ayakları biraz yükseltilir ve hareket etmemesi sağlanır. Üzerindeki sıkı kıyafetler gevşetilir, kapalı ve kalabalık bir ortamdaysa sakin ve açık bir alana alınır. Kişi 5 dakika içinde kendine gelmediyse sağlık ekiplerini çağırmak ya da dikkatlice hastaneye götürmek en doğrusudur.'
Evet bana işe yaramaz gibi gelen bilgi herneyse ya..

Gidip Bella'nın nabzını kontrol ettim. Düzenli. Bu iyi birşey. Hemen onun kafasını masanın üstünden kaldırıp onu kucağıma aldım ve onu yere yatırdım. Gidip camı açtım ah ah bu camlarla ne kadar çok şey yaşadık. Sanki orada birisi var. Evet evet birisi var. Bu çocuğu tanıyorum adı neydi ya? Heh Batı hatta kardeşinin yani ikizinin adı da Doğu idi ve herkes çocukla dalga geçiyordu vah zavallım.
-Hey BATIIII
BATIIIII OĞLUM BAKSANA BURAYA HUUUU!!
Bunları dememle gelen sesi aradı ama bulamadı. Islık çalmam ile gözleri beni buldu. Koşarak yanımıza geldi camdan bana;

-Oğlum ne işin var burada derste olman gerekmiyor mu?
-Kapalı kaldık burada. Kapıyı açsana.
-Kaldık mı? Kimle?
-Ben ve Bella. Bella bayıldı hadi aç kapıyı revire götürelim kızı.
-Tamam.
-Çabuk ol.

Batı geldi ve kapıyı açtı ben de Bella'nın kucağıma alıp Batı önden ben arkadan revirin yolunu tuttuk ama revirde kimse yoktu. Batı'ya;

-Neden kimse yok?
-Herkes salonda.
-Koş çağır.
-İyi o zaman ben gideyim.

Batı gittiğinden beri üç dakika oldu. Resmen dakikaları sayıyorum. İçeriye giren ilkyardım hocası olduğunu düşündüğüm kişi;

-Ne oldu?
-Bayıldı hocam.

Aynı zamanda da nefesini kontrol ediyordu hoca.

-Neden?

Kaplumbağa senin deden.Ay ne düşünüyorum ben ya.

-Bilmiyorum hocam sandalyeye oturdu sonra kafasını tuttu bayıldı.
-Yok bir şeyi şuan iyi gözüküyor .Uyuyor galiba gelir birazdan kendine. Batı sen dur yanında.
-Sen gel benle form doldurcaz.
-Neden?
-Kayıt altına alınması gerekiyor.
Sonra ona göz kulak olursun. Ayrıca neden salonda değildiniz?
-Spor odasında kapalı kaldık anahtar dışarıda kalmış. Seslendik kimse duymadı sonra Bella sandalyeye oturdu kafasını tuttu. Sese arkamı döndüğümde bayılmış olduğunu fark ettim yere yatırdım camı açtım sonra Batı'yı gördüm ona bağırdım duydu beni geldi kapıyı açtı sonrasını biliyorsunuz hocam.
-Tamam. Adı ve soyadı neydi?
-Eresabella Johns.
-Tamam gidebilirsin.

Revire gittiğimde ne Bella oradaydı ne de Batı ben de sınıfa gitmeye karar verdim ve hatırladığım kadarıyla sınıfı buldum.

Kıyafetlerimi aldım ve giyinme odasının yolunu yine hatırladığım kadarıyla buldum ve arkadaşların inatla bana verdikleri okul takım formalarını çıkarıp okul kıyafetlerini giydim.

Kapının kenarındaki asılı duran aynada saçlarımı düzelttim ve yine sınıfa gittim. Toplantı salonunu bilmiyordum eğer ararsam kesin kaybolurum düşüncesiyle sınıftan başka bir yere gitmedim. Zil çalana kadar orada oturdum. Zil çaldıktan sonra gelen ve isminin Çağla olduğunu hatırladığım kızın yanına gittim.

-Acaba kantin veya yemekhane nerede?

Kız cılız sesi ile;
-Kantin giriş katında, yemekhane ise eksi bir de sağ kanatta.
-Teşekkürler
-Bu arada Bella'yı gördün mü?
-Hayır da ne yapcan sen onu?
-Hiç. Nasıl old yani ders programını soracaktım.

Ah And ağzını tutamıyorsun bir.

-Her neyse görüşürüz.

Bakalım yemekhanede ne varmış?
Alt kata indim ve anında burnuma mis gibi pilav kokusu geldi. (Şimdi düşüneceksiniz ki pilavın kokusumu var? Elbette varrr) Ah bir de mercimek çorbası sanki...

Sıranın bitmesine on iki on üç kişi kalmış az ya bekleriz kesin kantin de daha fazladır o yüzden bekleyek bakalım. Ne demişler sabreden derviş pilavına ermiş.

Sıra bana geldiğinde bir tabldot(inşallah doğru yazmışımdır) aldım ve pilav, mercimek çorbası ve tulumba tatlısı aldım yanına da ayran oh. Parayı ödeyip düşüne düşüne giderken Doğu'yu görmemle ona yöneldim ve masasına oturdum.

-Nasılsın Doğu?
-İyiyim And you?
-Ben de iyiyim teşekkürler.

Bu konuşmalar masaya oturduğumdan beri ilk ve son oldu çünkü ben çoktan çorbayı bitirip pilavıma gömüldüm.

Üçüncü bölümden merhabalarr...💙
Umarım ki bu bölümü begenmişsinizdir. Bir sonraki bölüm de görüşürüz.
Hoşçakalıın...

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin