Bölüm~1

1.7K 34 6
                                    

Yıllar önce terkettiği şehre geri dönüyordu. Otogarın kafeteryasında sıcak kahvesini yudumlarken otobüs saatinin gelmesini beklemeye başladı.

Çocukluğunun geçtiği şehre 10 yıldır hiç gitmemişti. Giderse henüz ateşi sönmemiş küller tekrar alev alacaktı çünkü.

Sedef.. Henüz 21 yaşında ama ruhu çoktan yaşlanmış bir genç kız. Hayatta yapayalnız olan tutanacak tek dalı olmayan biri.

Kahvesini içerken düşünmeye başladı. Aklına babaannesi geldi. Yüzünde hafif bir tebessüm ardından iki damla gözyaşı... Babaannesinin yanında olmasını her şeyden çok isterdi. Anne ve babasının yüzünü çoktan unutmuştu zaten. Rüyalarında bile yüzlerini göremiyordu. O yıllarda tek hatırladığı şey Aliyle oyun oynarken babaannesinin o can alıcı çığlıkları.. Evin birden nasıl kalabalıklaştığını..

Belkide hayatında en çok o zaman ağlamıştı. 'Sen ağlarsan bende ağlarım' demişti Ali. Sırf o ağlamasın diye içine dökmüştü göz yaşlarını. Henüz 5 yaşındaydı. Sadece babaannesiyle tek başına kalmıştı hayatta. Anne ve babasını trafik kazasında kaybetmiş ufacık bir kız çocuğuydu Sedef. Yabani bir çocuktu. Herkesle konuşmaz, utangaçtı. Bir tek Ali anlardı onun halinden. Ali Sedeften 2 yaş büyüktü. Tek arkadaşı Aliydi zaten. Ali başka kişilerle oynayınca içten içe kıskanırdı sedef onu.

Hani çocukluk aşkı derlerya. Sedefin çocukluk aşkıydı Ali. Yüzünü şimdi hatırlamasada Ali hep aklında kalmıştı. Hiç unutmamıştı onu. belki de evlenmiştir diye düşündü Sedef.

Kahvesinin bittiğini farkedince bavulunu alıp binecegi otobüse doğru yürümeye başladı. Otobüsün kapıları açıktı. Bavulunu görevliye teslim edip otobüse bindi. Otobüs soğuk havaya rağmen oldukça sıcaktı. Koltuk numarasi 14tü. 14 numaralı koltuğun yanına gittiğinde koltuğun dolu olduğunu gördü.

-Pardon beyefendi.. Oturduğunuz koltuk bana ait. Lütfen kalkar mısınız?

Adam şaşırmıştı. Elindeki bilete baktı.

-Üzgünüm bende de 14 yazıyor.

deyip elindeki bileti Sedefe uzattı. Evet onun biletinde de 14 yazıyordu. Sedef bir şey demeden koltuğun önünde beklemeye başladı. Adam kulaklığını takıp sanki orada Sedef yokmuş gibi müzik dinlemeye başladı. Sedef böyle durumlarda haklı olsa bile hakkını koruyamayacak kadar pasif ve korkak bir insandı.

Otobüs muavini gelmese saatlerce bekleyebilirdi koltuğun başında.

-Bir sorun mu var hanım efendi?

-Be-ben... koltuk numaraları karışmış galiba. Aynı numara yazıyor.

Müzik dinlemesine rağmen konuşanları duymuş olacak ki adam kulaklığını çıkarıp söze atıldı.

-bu duruma bir çözüm bulsanız iyi olacak. Yoksa bu hanım saatlerce başımda bekleyecek galiba.

-hanımefendi o zaman sizi yan koltuğa alalım. orası boş kalacak galiba. buyrun siz cam kenarına geçin.

Sedef çekinken bir edayla yan koltuğa geçti. Oldukça yorulmuştu. Ankara-Eskişehir yolu yaklaşık 3.5 saat sürecekti. Koltuğa yaslandı. En son 11 yaşındayken bu otogara gelmişti. Ankara serüveni o yıllarda başlamıştı. 5 yaşında anne ve babasını kaybeden ufacık kız çocuğu 11 yaşındayken de tutanacagı tek dalı olan babaannesini kaybetmişti. Babaannesinin ölümü ona verilen en büyük acıydı. Ankarada olan amcasının yanına gitmek zorunda kaldı. Amcasını yalnızca birkaç kere görmüştü.  Kim olduğunu bile bilmiyordu. Amcasının yanında 2 ay kaldı. Daha sonra çocuk esirgeme kurumuna verdi onu amcası. Bu çekingenliği, suskunluğu ona çocukluğunda geçirdiği acı olayların bir armağanıydı.

Sedef bunları düşünürken otobüs hareket etmeye başladı. Kafasını cama yasladı, dışarıyı seyretmeye başladı. Kar yağıyordu. aheste aheste.. Dışarısı oldukça soğuk olmalıydı. Sedefin içi de hep böyleydi. Hep soğuk ama aynı zamanda çok da merhametli.. Sedefi bu düşüncelerden kurtaran hostesin sesiydi.

-Ne alırdınız? çay kahve?

-Kahve lütfen..

Sedef sıcacık kahveden bir yudum aldı. İçi huzurla dolmuştu. Kahve kokusu hep huzur verirdi ona. Yanındaki adama baktı. Esmer teni uzun uzun kirpikleri vardı. Elleri dikkatini çekti. Kocaman elleri vardı adamın. Sedef derin bir iç geçirdi. Adam sedefe baktı. Yolculuk boyunca ilk defa gözleri birleşti. Gözgöze geldiler. Sedefin ela gözleri adamı oldukça etkilemişti. Adamın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.

-Nasıl bir iç geçirmeydi o. Dertlisin anlaşılan..

Hemen yanakları kızardı Sedefin. Başını öne eğip

-Evet biraz öyle.. dertsiz insan mı olur hiç?

-Neymiş derdin küçük hanım. anlat bakalım.

Sedef insanlara derdini anlatmayı sevmezdi. Ama niyeyse biriyle konuşmaya çok ihtiyacı vardı. Bu adama derdini anlatmayı onunla paylaşmayı gerçekten çok istiyordu.

-Küçükken ailemi kaybettim. Ankaraya amcamın yanına gittim. Birkaç ay yanında kalıp yuvaya gittim. Kimsesizim. Yıllar önce çocukluğumun şehrine gidiyorum şimdide. Gerçi orada kimsem yok. Ama mutlu olduğum zamanlar hep o şehirde geçti. Gitmekle kötü mü yaptım bilmiyorum ama çocukluğumu çok özledim...

Adam sedefin anlattıklarını büyük bir dikkatle dinlemişti. Aslında sedeften çok etkilenmişti. Kumral uzun saçlarının kokusu onu kendinden geçiriyordu sanki. Sedefin hikâyesini üzülmüştü adam. Yeşil gözlerindeki hüznü gördü. Yüzünde hafif bir tebessümle:

-Üzüldüm küçük hanım.

Otobüs derin bir sessizliğe bürünmüştü. Kimisi kitap okuyor, kimisi müzik dinliyor, kimiside camdan dışarıyı seyrediyordu. Sedef'te dışarıyı seyredenler arasındaydı. Eskişehir'e yalnızca 1 saat kalmıştı. İçi içine sığmıyordu sanki. Saatler ilerledikçe heyecanı artmıştı. Gözlerini kapattı. Çocukluğunda asla unutamadığı sahneyi tekrar canlandırdı gözünde. Bahçede Ali'yle oynarken Ali yanağına ufak bir buse kondurmuştu.

Yüzünde bir tebessüm oluştu. Gözlerini açtı. Yanındaki adamın ona baktığını farketti. Gözlerini adama çevirdi. Utanmıştı.

-Benimde çocukluğum Eskişehir de geçti biliyor musun?  Babam asker olduğu için oradan ayrılmak zorunda kaldık. Özledim oraları.. Üniversiteyi Konya da okudum. Ankarada bir arkadadaşım vardı. Onu bulmak için Ankaraya gittim ama bulamadım. Kısmet değilmiş demek ki.

Sedef, adamı yüz ifadesini değiştirmeden dinliyordu. Eskişehir'e yarım saat kalmıştı. Sedef acaba hata mı yaptım diye düşünmeye başladı. Yol boyunca rahatlığını koruyan Sedef gitmişti sanki. Kafasını pencereye yasladı. Kar yavaş yavaş yağıyordu. Yol boyunca uzayıp giden çam ağaçlarına baktı. Her yer bembeyazdı.

Nihayet Eskişehir'e giriş yapılmıştı. Herkes otobüsten indi. Bekleyenlerine kavuştu. Sedefi bekleyen kimse yoktu. Yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Yanındaki adamı aradı gözleri. Fakat o kalabalıkta ve o soğukta göremedi adamı. Otogarın önünde bekleyen taksilerden birine bindi. Nereye gideceğini bile bilmiyordu. Ne kadar çok değişmişti o çok sevdiği Eskişehir.

-Nereye gidiyoruz abla?

-Ömür mahallesine lütfen..

BENİMLE YAN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin