Akış

96 1 0
                                    

"Tabii ki yardım edeceğim!" sesi geldi kulağına.

Kim demişti?

Kime yardım edecekti?

İçerden gelmiş gibiydi ses.

Neden karanlıktı?

Olmuş muydu acaba?

Akış başlamış mıydı?

Etraftaki eşyaları görmeye başladı; demek ki sıyrılmaya başlıyordu karanlıktan.

Eşyalar, minderler, döşek, loş ışık. Neresiydi burası? Kendi çadırı değildi.

Kafasında bin bir soru hızla geçerken, bir erkek çocuğu belirdi karşısında.

Çocuk ayaktaydı, göz hizasında olduğuna göre, yaklaşık aynı boyda olmalılardı. Çocukla aynı boyda olabilecek hayvanları getirmeye çalıştı aklına.

Kurt, Köpek, Koyun, Keçi, Oğlak, yavru bir ayı, Buzağı, Midilli, daldaki bir kuş (kuşun bile ucu bucağı yoktu) hatta solucan vs vs. Düşününce farkediyordu, sayıları tahmininden fazlaydı. Ayrılmak üzere olduğu hareketlerinden belli oluyorken, kapkara gözleriyle kendisine bakıyordu hala. Ne korkusu vardı ne de sevgisi; ihtiyacı varmış gibi bakıyordu.

Odaktan uzaklaşarak aşağı baktı, bir pati ya da toynaktan hangi hayvanın içinde olduğunu belirlemek umuduyla. Fakat yarı yatar vaziyette olduğunu hayal meyal görüyordu. Demek ki boyu çocuk kadar değildi, oturuyordu bir nevi ve eğer omuzundaki sinek, başındaki bit değilse, bir Bjork(Biyork) veya Ircha(Irka)'ydı.

Gördüğü her şeye olabildiğince dikkat ediyor; zaman ve yeri anlamaya çalışıyordu. Çocuğun giysisinin detaylarına yöneldi. Birleşme yerlerine baktığında görünmeyecek kadar sıkı bir dikiş ile yapıldığı görünüyordu. Tahminine göre ailesinde bu konuda eğitimli birileri olmalıydı. Ayağında yazlık hasırlar olduğu ve çamur yerine toz toprak olduğuna göre mevsim kış olmasa da en azından bahardı, büyük olasılık yaz.

Hem çadırın içi hem de çocuğun dış görünüşüne bakılırsa, bu yerin kendi yaşadığı yerden çok da uzak olmayan bir köy olduğunu düşündü. Benzer döşenmiş bir çadır, benzer eşyalar vardı içerde.

Çocuk birkaç kelime söyledi. Emindi söylediğine, dudakları aynen öyle oynadı. Fakat hiçbir şey duymuyordu, Akışta ses yok muydu, oysaki olduğu söylenmişti. Neden duymuyordu?

Bedenin bakış açılarına bakınca ayağa kalkmakta olduğunu gördü. Çok sürmeden tekrar yere indi bakışları, görüntü kararmaya başlıyordu, kalkamamış olmalıydı. Tabii ki anlam veremedi.

Fakat birden, kendine gelirken duyduğu ses tekrar geldi kulağına; bu biraz olsun aklının dağılmasını sağladı;

"Tabii ki yardım edeceğim!"

Vanyl(Vanil) etrafına baktığında hala bir çadırda olduğunu gördü. Bedenin dışındaki yerlere bakmak istediğinde görüntünün netliği oldukça düşüyordu.

Akış başladığında, zamanın neresindeydi emin olamadı. Rüyada olup olmadığını anlamak için çimdikleme çelişkisi içinde; kendine çimdik atıp atmama arasında tedirgin hissettiğin o aradaydı. Sadece başka yöne bakmak istediğinde anlayabiliyordu farkı; odak kontrolü kendinde değildi.

"Ya geri dönemezsem" düşüncesi, içini yeni yeni kemirmeye başlıyordu. Gene de nasıl döneceğinden çok, kaybedeceklerini düşünmeye başlamıştı.

İlk kaybedeceğim ne var sorgusu döndü zihninde. Sıcak peksimet geldi mesela ilk aklına, o güzel koku nerdeyse burnunu sızlattı. Neden ilk sıcak peksimetin geldiğine yordu kafasını. Ne en sevdiği şeydi, ne de her gün yediği; maziden bir an olarak gelip çöreklenmişti aklının ortasına. Sanki bilgi fışkıran bir delik vardı ve bu sıcak peksimette o deliği kapatıyordu.

KarakutuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin