{nine}

317 25 11
                                    


Genç oğlan kamerayı ayarladıkdan sonra yavaşca uzaklaştı.

Kameranın kaydettiğine emin olmak için bir kez daha kontrol etti ve her şeyin yerli-yerinde olduğuna emin oldu. Demin içtiği avuç dolusu ilaç yüzünden midesi bulanıyor, bilinci kapanıyordu.

Ama o son hediyesini hazırlamadan gitmeyeceği konusunda kararlıydı. Gözleri kararmaya başlamıştı ama umursamadı.

Yavaşca banyonun suyunu açtı. Su akıp, yavaş ve ağır biçimde doldururken küveti, çoçuk kısakollusunu bir çırpıda çıkardı ve altındakı şortla birlikde küvete girdi. Jiletlerini de unutmamıştı tabi.

Oldukca zayıf olan bedeni soğuk suya hiç bir tepki vermedi. Sanki ölüydü, evet Park Jimin hisslerini kaybedip öleli çok olmuştu.

Bedeni o kadar sıskaydı ki, bütün omurga kemikleri sayılabiliyordu.

Küvet dolduğunda suyu kapattı ve jiletlerden birini eline aldı. Kameraya baktı ve yumuşakca gülümsedi. Normal bir zamanda insanın içini ısıtacak derecede şefkatli ve narin bakan gözleri birazdan yapacaklarına zıt bir şekilde çok masum bakıyordu. Ama onun elinde jiletle, kameraya böyle bakması insanın tüylerini diken-diken eden birşeydi.

Şimdi sadece elindeki jilete odaklanmıştı. Bir eline, bir de jilete baktı ve düşünmeden keskin aleti koluna bastırdı. Suratında mimik dahi oynamıyordu ve bu herşeyi daha korkunç bir hale getiriyordu.

Koluna dikey bir çizgi çekti "ㅣ"
Oluk-oluk akan kanlara aldırmadı ve kendine hiç acımayarak başladığı harfi bitirdi "J".

Kandan elini göremiyordu ve görüşü epey bulanıklaşmıştı ama onun tek umrunda olan bir an önce başladığı işi bitirmekti, yani ölmeden önce...

Elini suyun içine sokub-çıkardı ve kan yeniden bütün kolunu kaplamadan önce ikinci bir dikey çizgi çizdi. "J. ㅣ"

İkinci dikey çizgiyi ona çapraz iki çizgiyle tamamladı ve bum şaheseri hazırdı artık.
"J.K"

Koluna bakarak gurula gülümsedi. Bu zamana kadar her şeyi kaydeden kamera belki de konuşabilseydi yapma diye ağlardı oracıkda. Belki, dışarıda kapıyı kırarcasına yumruklayan Hoseok bilseydi kardeşinin öldüğünü kırardı o kapıyı hiç zaman kaybetmeden. Belki de Park Jimin öleceğini bilse, sevmezdi Jeon Jungkooku..

Ya da bekleyin. Bırakın ölmeyi, Park Jimin dünyanın yıkılacağını bilse, yine de severdi nefesini. Herşeyini kaybedeceğini, her zaman acı çekeceğini bilse de severdi biricik sevgilisini. Zaten şu anda yaptığı da bu değil miydi?

Artık gücü yoktu genç adamın. Son kez diğer eline keskin bir jilet aldı ve hiç acımadan, sanki birince öcünü alırcasına "J.K" yazılmayan koluna, tam da damarının üstüne bastırarak boydan boya bir çizik attı.

Artık küvetin içindeki sıvı o kadar koyulaşmıştı ki, kenardan bakılınca sadece kana benziyordu.

Buna rağmen huzurluydu genç. Sonunda 7 aydır acıyan göğsünün yerini acıyan kolları almıştı. Sonunda bunca zamandır çektiği acıya son vermişti. On dakika sonra kapıyı kırarak içeri giren, onu sarsarak uyanmasını söyleyen, hastaneye yetiştiren, ağlamakdan harap olan Hoseokdan bihaberdi.

Çünki gencin ruhu çoktan bedenini terk etmişti. Belki de daha gençdi, doyamamıştı dünyaya. Ama zaten o dünyaya doymak istemiyordu, tek istediği sevgilisine ve onun sevgisine doymakdı. O da olmamıştı, ama olsun, yine de hiç değilse onun sayesinde hayatının en güzel 3 yılını geçirmişti.

Doktorlar da biliyordu uğraşmanın anlamsız olduğunu. Bu sadece dikkat çekmek için yapılan basit bir intihar girişimi değildi, bu bir insanın gerçekden hayatına son verme isteğinden kaynaklanan bir haraketti. Sadece bir kaç çizik atmak değildi, damarlarını resmen doğramıştı genç olan.

Doktorun dikkatini koluna kazılı olan harfler çekti.
"J.K"

-"Yazık"- dedi, "gerçekden çok yazık".

"Park Jimin. Ölüm saati 15.07"

~~~~~~~~~

Şimdi beyaz örtünün altında uzanan beden gittikce soğuyordu. Birazdan daha soğuk olan morga gidecekti zaten.
Ne Doktor çok geç olduğunu söylediğinde yere kapaklanarak ağlayan Hoseokdan haberdar oldu, ne de hiçbir şeyden habersiz, yurtdışında bir hastane odasında makineye bağlı uyuyan Jungkookdan....

▪I don't want▪ ~Jikook~ [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin