Abraka mutluydu. Bir kez daha keşfettiği şeyi tuvalet inşasını hayata geçirmişti. Her şeyini tamamlamıştı. İçine bir çukur kazmış, üzerine ayak basacak yer olarak kalın ağaç dallarını kullanmıştı. Onları ağaç sarmaşıklar ile birbirine bağlamıştı. Damı bile vardı. Damı da ağaç dallarından yapmıştı. Hemen önüne yine ağaç dallarında bir kapı uydurmuştu.
Abraka keyifle tuvalete bir daha girdi. Deri giysisini çıkardı. Tuvaletini yaptı. Oradan çıktığında kendinden emin bir gururla içinden başarısını kutladı.
Abrakayı damından gören Akilan "Benim tuvaletim geldi. Orayı bende kullanabilir miyim?" dedi.
Abraka "Tabi yalnız oraya girmeden önce temizlik için taş bul. İçeride taş yok. İleride ona da çare bulacağım. Suyu tuvalete getireceğim."
Akilan'ın acelesi vardı. Damından inip hemen tuvalete girdi.
Abraka soruyordu. "Söyle bana bir insan topluluğu nasıl medeni olur. Senden bunu duymak isterim."
Akilan "Ben önce o toplumun temizliğine bakarım. Kıçı kokmuyorsa tamadır."
Abraka "Bundan sonra ilk işim su ile temizlenmenin yöntemini bulmak olacak. Ben bunun için ağaç kütüklerinden faydalanacağım. Kütüklerin içini demir bıçakla oyup içine su dolduracağım. Ama hayalimde ırmak suyunu temizlik alanına getirmek var. Bunun için depo yapmayı düşünüyorum. Buna daha büyük ağaç kütükleri lazım. Bu da işi biraz zorlaştırıyor."
Akilan "Derilerden birbirine dikerek bir depo oluştur diyeceğim ama dikişlerden su sızar. Bu sorunları çözmek gerçekten çok zor. Medeni olmak için düşünmeye devam."
Yanlarına kardeşleri Bansan geldi. Konuştukları mevzuyu ona da açtılar. O da birkaç şey söyledi. En ilginci "Temizlik için tuvalet ırmağın kenarında olmalıydı." Demesiydi.
Bu akla yatkındı. Abraka "Fakat ırmağı su içmek için kullanıyoruz. Bu tiksinti yaratır." Diye karşılık verdi. Bu fikirden vazgeçtiler.
Bansan "Gençler ne zaman dönebilir.?" Diye konu değiştirdi.
Abraka "Ankara'ya gidip gelmeleri bir ay sürer. Tabi ki yolda oyalanmazlarsa. Benim endişem canavarlar. Gençlerde demir bıçaklar var. Kendilerini korurlar. Ama bir kahramanlık yapmaya kalkışmalarından endişe ediyorum. Tecavat yeni evlendi. Yakında karısı Kalet doğum yapacak. Kışa girerken filan. Benim aklıma takılan şey biz evlerimizle lükse alıştık. Eskiden ormanda yaşarken bir iki giysiyle yetinirdik. Kışları üşümezdik. Ne zaman ev yaptık içine girdik o, zaman biz evlerimizin içinde de üşür olduk." Dedi.
İki kardeşi de bunu onayladı. Abraka devam etti. "Bizler ağaç sarmaşıklarından bir şeyler örebiliyoruz. En iyi örgümüz ağaç dallarından sepet örmek. Bunun hakkında hep düşünüyorum. Ur şehrinde gördüğümüz pamuktan örülmüş giysiler gibi bizde örebilsek derim. Bu işe en kısa zamanda el atmalıyız. Kışın üzerimize giydiğimiz tüylü hayvan postları artık bizi ısıtmıyor. Yatıp uyuduğumuzda bile tüylü postları kullanıyoruz. Ur şehrinin insanları uyurken olsun, giysilerinde olsun, hep örgülü pamuk kulanıyorlar. Kadınları güzel değil ama giydikleri entariler aklımı başımdan alıyor. O entarilerden bizim kadınların da giymesini isterdim."
Akilan "Ben orada adına 'tarak' dedikleri hayvan boynuzundan yaptıkları şeyle karşılaştım. Bizim gibi saçlı erkekler tarak ile saçlarını düzeltiyorlardı. Birde makas dedikleri şeyi gördüm. Onunla uzamış saçlarını sakallarını kesip kısaltıyorlardı. Ur şehrine gittiğimiz iyi oldu. İleride orada gördüğümüz akıllıca şeyleri yapmaya çalışmalıyız."