Çok Eskiden 9

1 0 0
                                    


Çatalhöyük bir vukuat ile çalkalanıyordu. Halk böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyordu. Yamkumu'yu kanlar içinde bırakanın Gengera olduğuna hükmedildi. Evine baktılar yoktu. Annesi ve kardeşleri de onun nerede olduğunu bilmiyorlardı.

Yamkumu ölmemişti. Onu şifacılar son anda kurtarabilmişlerdi. Yamkumu darbeyi ana damarlardan değil derinin kesilmesi ile almıştı. Yamkumu karısını hemen uyandırmış karısı, hemen şifacıya gitmiş ve onu getirmişti. Şifacı birkaç bitki karışımından yaptığı merhemi yaraya sürmüştü. Bu merhem avcıların av esnasında yaralanmalarında kullanılıyordu.

Abraka ağaç dallarında uyuyan mahiyetine baktı. Hepsi mışıl mışıl uyuyordu. "Nasıl rahat uyuyorlar. Henüz orman yaşantısından kurtulamadılar. Medeni olmak zaman istiyor." Diye içinden geçirdi.

Abraka içindeki coşkuyu yaşıyordu. Bir avcı insan olmaktan çıkmış kimsenin bilmediği, yaşamadığı yerlere yine gelmişti. Hem de kentte uzun süre kalmadan, geziye keşfe, yolculuğa ara vermeden. Düşünüyordu. "Neydi bu coşku. Onu uzaklara alıp götüren ilkellikten çıkarıp alan, ne olduğunu bilmediği coşkuyu yaşatan."

Ormanın derinliklerinden bir baykuş sesi geldi kulağına. Sonra bir şahin sesi duydu. Abraka'nın uykusu kaçmıştı. Yıldızlara baktı. Sabahın olmasına daha çok olduğunu tespit etti. Ağaç dalında oturup ta bir şey yapamazdı. Ağaçtan inip biraz dolaşmayı geçirdi içinden. Bunun tehlikeli olduğunu bildiği halde ağaçtan aşağıya indi.

Ormanda bu karanlıkta tehlikedeydi. Çünkü yırtıcıların çoğu karanlıkta avlanırdı. Ağaçtan biraz uzaklaştı. Geriye ağacına baktı. Sonra kendi önüne. Ne arıyordu burada. Adım atmıştı ki ayağının altında sert bir şey olduğunu fark etti. Eğilip onu aldı. Tüyleri diken dikken oldu. Kenarlarında deriden uzantıları olan ortasında, yuvarlak bir şey. Onun içindekileri koruyan parlak bir taş gibi şey. Üç adet ince mi ince çubuk. Çubuklardan biri kendi kendine hareket ederek dönüyor. Abraka'nın aklından "Tamda zaman ölçme aleti olur" diye geçirirken "Evet bu tamda düşündüğüm şey" dedi.

Bunu hemen oradan uzaklaştırmalıydı. Ağacına doğru hızla ilerledi. Ağaca çıktı. Yerde bulduğu şeyi torbasına koydu. "Sabah olunca onlara söylerim ne bulduğumu. Tanrıça Fagım Tanrıça Fagım sen büyüksün." Diye içinden geçirdi.

Abraka sabah uyanan ilk kişiydi. Hemen torbasına yöneldi. Seslere birkaç genç uyandı. Akilan ve Semuş'ta uyandı. Sonra geri kalan gençler.

Abraka "Bakın ben ne buldum?" dedi. Elindeki ilginç aleti Akilan'a verdi. Akilan elindekini evirip çevirdi. Ona bir anlam veremedi. İçinde küçük bir şeyin hareket ettiğini gördü. Semuş'ta onu alıp inceledi.

Abraka "Hiç mi dikkatinizi çekmedi. İçinde hareket eden küçük şeyle zamanı ölçebiliriz."

Akilan "Mümkün dedi. Kulağa hoş geliyor zaman ölçmek. Bunu nerede buldun?"

Abraka "Gelin peşimden." Dedi. Ağaçtan aşağıya indi. Diğerleri de peşinden geldi. Abrakka "İşte tam burada." Dedi.

Akilan "Hatırlıyor musun. Sen demirden düğmeli bir bıçak bulmuştun. Ve hemen yakınında kasalar dolusu ile karşılaştın. Ne dersin arayalım mı çevreyi. Belki bu zaman ölçerden kasalar dolusu bulabiliriz."

Abraka "Mümkün bu. Ama fazla uzaklaşmayın. Zaman ölçerin gerisi buralarda bir yerlerde olmalı." Dağıldılar.

Abraka'nın aklına zaman ölçeri bulduğu yeri kazmak geldi. Eğildi. Toprağı elleri ile kazmaya başladı. Toprak yumuşaktı. Birden kazılıyordu. Eline sert bir şey değdi. Torağı hızla temizledi. Yan yana küçük dört adet kutucuk duruyordu. Kutucuklar demirdendi. Abraka bunu fark edebiliyordu. Heyecanla "Tanrıça Fagım bu. Buldum." Dedi. Sonra avcılara seslendi. "Gelin buraya." Avcılar geldi. Şaşırdılar.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 14, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Çok EskidenWhere stories live. Discover now