Yixing beni deli gibi öpmeye devam ederken ben donmuştum ve bırakın karşılık vermeyi gözümü bile kırpamıyordum. Eli yavaş yavaş kolumu okşamaya başlayınca, bende kendime gelmeye başladım. O kadar şehvetli öpüyordu ki bende daha fazla dayanamadım ve beceriksizce karşılık vermeye başladım. Yixing memnun olmuş gib–
"Junmyeon"
"Junmyeon!"
"KIM JUNMYEON!"
Yixing'in bağırmasıyla beraber, gözlerimi dikip daldığım asansör kapılarıyla bakışmayı kesmiştim. Evet yine dalıp gitmiştim. Bu sıralar çok dalıyordum ama bu benim suçum değildi. Sürekli kafamın içindeydi ve ben onu düşünmeden edemiyordum.
Az sonra Asansörün kapılarının açılmasıyla yürümeye başladık. Yixing önden hızlı hızlı gidiyordu bende arkasından yavaş adımlarla ilerliyordum.
Az önce ne hayal etmiştim ben? Tanrım..sanırım deliriyordum. Yixing benim hayallerimin baş kahramanıydı ama hayallerimin baş kahramanı aynı zamanda katiliydi de.
Ben düşüncelerimle beraber etrafı inceleyerek ilerlerken, bizi yukarı çıkarmış olan kız beni görünce koşarak yanıma gelmişti.
"Selam, asansördeyken tanışma fırsatımız olmadı ama ben Min-Li"
Benim boylarımdaki kızın Çinli olduğun her halinden belliydi. Ayrıca şimdi fark ediyorum da aksanı gerçekten çok tatlıydı.
Ben tam konuşacakken sözümü kesen sesle hiç birşey diyememiştim.
"Junmyeon bütün gün seni mi bekleyeceğiz?!"
Yixing arabanın oradan sinirli bir şekilde bağırınca, sözünü ikiletmemek için kıza selam verip yanından ayrılacakken, elimi tutmasıyla duraksadım. Kız elime bir kağıt tutuşturmuştu ve "sonra görüşürüz" diyerek göz kırpıp gitmişti.
Kağıdı yavaşça açtım.
Bu bir telefon numarasıydı. Bana numarasını vermişti.
Daha sonra duyduğum sesle korkudan titremiştim.
"KIM. JUN. MYEON.!"
Yixing'in adamı heceleyen ve kıyamet alameti gibi olan sesiyle beraber kağıdı hızla cebime sıkıştırdım ve koşar adımlarla arabaya ilerledim.
Arabaya bindiğimde Yixing'in deliyi andıran gözleriyle bana baktığını gördüm. Yutkunduğumu tüm dünya duymuş olmalıydı. Sanırım az sonra ölecektim.
.................
Arabaya doğru hızla ilerleyip binmiştim ve şuan Junmyeon'u bekliyordum. Tanrı aşkına iki saattir neredeydi bu adam?!
Yavaş yavaş tepemin atmasıyla arabadan çıkıp heryeri cam olan binanın girişine baktım. Junmyeon bir kızla konuşuyordu.
Bir kız–NE?
Konuştuğu kıza dikkatle baktım. Bu bizi yukarı çıkaran kıza benziyordu. Yiyecekmiş gibi bakan kıza!
Kız ona gülümseyip birşeyler anlatırken, Junmyeon'da hiç birşey söylemeden dinliyordu.
Ben dahada sinirlenmeye başlarken onlar hala konuşuyordu.
İçimdeki sinirle kendime engel olamayarak bağırmıştım.
"Junmyeon bütün gün seni mi bekleyeceğiz?!"
Ben sinirli bir adamdım ve o inatla beni delirtmeye devam ediyordu!
Junmyeon beni duymuş olmalıydı çünkü kıza doğru kısa bir selam verip bana doğru yürümeye başlamıştı. Ben Zafer kazanmış gibi sırıtırken, sırıtmam çok uzun sürmemişti. Hafif gülümsemem yüzümde donmuş ve bedenim gördüğüm şeyle kaskatı kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smile on my face | layho
Fanfiction"Junmyeon" dedi. Nefesi yüzümü yalıyordu. Kısık sesli bir "Efendim" çıktı ağzımdan. Kalbim varla yok arasında atıyordu ve ben resmen alev alev yanıyordum... ~~~~~~ "Junmyeon" dedim. Yüzlerimizin arasında santimler vardı. Kısık sesle "Efendim" dedi...