Üşüyordum.. Zeminin tüm soğukluğu adeta bedenimde dolaşıyordu. Göz kapaklarımı araladım.
İrkildim ve hemen toparlandım.
Etrafıma bakındım.
Yerde bir şey vardı. Yaklaştıkça bunun bir şey değil, bir kişi olduğunu anladım.
"Sıla?"
Ensemde inanılmaz bir ağrı vardı.
Bir yandan ensemi tutuyor bir yandan da Sıla'yı dürtüklüyordum.
"Şşş. Kızım uyansana ya."
Çıldıracaktım. Eğer bu bir şakaysa,komik olmadığı kesindi.
Aklımı kurcalayan sorular eşliğinde Sıla'yı dürtüklemeye devam ettim.
Gözlerini araladı;
-"Azra?.."
+"Yaa,Azra. Kalk hadi çabuk."
Sıla orada toparlanırken Nur'u arıyordum.
"Nur? Neredesin?"
Bu sırada köşede toparlanmaya çalışan Nur'u gördüm.
"Ah,buradasın."
Nur yavaşça bana döndü;
"Nasıl geldik buraya?"
Kafasını tuttu.
"Ahh. Saat kaç? Yıllardır uyumuş gibi hissediyorum."
Saatime bakmaya çalıştım. Bariz ki karanlıktan göremiyordum.
"Telefonuma bakayım."
Cebimi yokladım,telefonum? Telefonum yoktu.
"Telefonum yok?"
Sıla kendini yokladı.
"E benimde."
Nur'a yöneldim.
"Senin telefonun yanında mı?"
Nur cebini yokladı.
"Hayır.."
Yavaştan tırsmaya başlamıştım.
"Şuradan çıkalım bi." Diye atladı Sıla.
Sıla'nın peşine düştük ve hayret ki kapı açıktı.
Saate baktım;
-"Ne? Yuh!"
+"Ne oldu? Saat kaç?"
Saatimi gösterdim.
"11 mi?"
Sıla şaşkınlığını saklayamadı.
"Gecenin 11'i!?"
Yere çömeldim.
"Ne oluyor ya?"
Nur sakin bir tavırla;
-"Sabahın 5ine kadar dayanabilirizdir umarım. Kapılar otomatikya, 5te kantine malzeme girebilmesi için otomatik açılıyor. Şuan kilitlidir tüm kapılar."
+"Ya başlamışım kapısına. Annemgil endişelenmiştir kesin. Çıldıracağım."
Sıla kafasını kaşıyarak;
"Yine de bir bakalım ya. Bakmaktan zarar gelmez belki açıktır kapı. Şansımıza artık."
***
Okul kapısının önündeydik. Çaresizce kapıyı zorluyordum. Bahçeye çıksak yine kârdı bizim için. Bir şekilde atlardık çitlerden.
-"Yok abi. Açılmıyor işte başlattığımın kapısı."
+"Ee nolacak şimdi? Telefonlar nereye gitti acaba. O da var."
-"Ne bileyim. Hangi onun bunun çocuğu bayılttıysa o almıştır."
+"Ya. Belki de hırsızdır. Korkudan bayıltmıştır bizi, telefonları da alıp kaçmıştır."
-"Mantıklı aslında."
Konuşurken yukarıdan bir ses geldi.
"Sanırım birileri var. Gidip baksak mı?"
Başka çaremizin olmadığı meçhuldü.
Yavaş adımlarla yukarı çıktık.
Fakat kimse yoktu.
"Öğretmenler odasından ses duydum sanki?"
Diyerek iyice tırsmama yardımcı olan Sıla, öğretmenler odasına doğru yöneldi.
"Gelsene Sıla ya şuraya."
"Şşşş!" yaparak elleriyle savuşturdu beni.
Kapıyı tam açacağı sırada, içeriden çığlık geldi.
Geriye sıçradık. Kalbim güm güm atıyordu. Ağlayacaktım korkudan.
Kitlenip kalmıştık, boş boş suratlarımıza bakıyorduk.
Sıla ani bir hareketle kapıyı açtı.
Kitlenip kalmıştı.
"N..ne oldu?"
Diyerek yavaş adımlarla yaklaştım.
Gördüğüm manzara karşısında bende kitlenip kalmıştım.
***
Öğretmenler masasının üzerinde Tarih öğretmenimiz yatıyordu. Boynuna pergel saplanılmış bir biçimde.
Hayatımda görebileceğim en korkunç ve rahatsız edici manzaraydı.
Gözleri açık bir şekilde bize,kapıya doğru bakıyordu.
*Şıp.
Masadan damlayan öğretmenimizin kanına baktım.
Yavaş yavaş geri gittim.
Sıla'ya baktım, sadece bakıyordu.
Öğretmenimizin ölü bedenine bakıyordu.
Nur'a baktım.
Yerde çömelmiş ağlıyordu.
Toparlanmamız zaman almıştı.
Boş boş damlayan kana bakıyordum sadece.
Ve onun çıkardığı sinir bozucu sesi dinlemekle yetiniyordum.
Korkuyordum.
Çok korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADIM
УжасыKim bilebilirdi ki sıradan bir okul gününün bu kadar korkunç olacağını?.. Kendilerini yarı baygın bir şekilde okulun kazan dairesinde bulan üç arkadaşın sabaha kadar yaşadığı yaşam mücadelesi.