Beraber dışarı çıktığımızda biraz geride kalıp komutan Kutay'ın arkasından gitmeyi tercih ettim.
Yatakhaneye girdiğimizde Hilâl ve Sevde bir yatağın kenarına oturmuş Aybüke’yi izliyorlardı. Bizde komutan Kutay’la beraber Canan komutanın yanına gittik. Aybüke’ye müdahalede bulunan kadın:
-Çok şükür bir şeyi yok. Ufak bir baygınlık geçirmiş. Yalnız soluk borusu biraz zarar görmüş. Birkaç gün yüksek sesle konuşmaması ve sert yemekler yememesi gerekiyor. Bunların dışında gayet iyi, dedi.
İçim rahatlamıştı doğrusu ama soluk borusuna verdiğim zarar vicdan azabı çekmeme yetiyordu. Komutan Kutay:
-Teşekkürler Gökay, gerisiyle biz ilgileniriz, dedi. Gökay:
-Mühim değil. Vazifemi yerine getirdim ben sadece, dedi ve çıkmak için kapıya yöneldi. Birden aklına bir şey gelmiş gibi bize döndü ve:
-Fırsatını bulmuşken sizinle de tanışalım kızlar. Daha güzel koşullarda olsun isterdim ama neyse. Ben buradaki Tıbbi Sorumlular'dan biriyim. Adım Gökay, sizinkiler ne bakalım?, diye sordu.
Bu kadın güzel olduğu kadar heyecanlı bir yapıya da sahipti anlaşılan. Sevmiştim kendisini. Hilâl ve Sevde sırayla kendilerini tanıttılar kısaca. Sıra bana gelince:
-Ben de Asena KESKİN efendim, dedim. İsmimi duyan herkeste olduğu gibi o da bir an şaşırdı ama bu durum kısa sürdü. Sonra gülümsedi ve:
-Demek herkesin bahsettiği Tuğrul abinin kızı sensin, dedi. Ardından hepimizin üzerinde bakışlarını gezdirerek:
-Memnun oldum kızlar. Bu arada ben resmiyetten pek hoşlanmam, bana ismimle hitap edin lütfen, dedi. Kendisini onaylamamızın ardından da Canan komutanla beraber yatakhaneden ayrıldı.
Kapının kapanmasıyla beraber Aybüke yavaşça gözlerini araladı. Hepimiz alelacele başucuna gittik. Bitkin gözlerle etrafına bakındı ve kısık bir sesle:
-Su, dedi. Komutan Kutay suyu aldı ve yavaşça içmesine yardımcı oldu. Acıyla yutkunan Aybüke'nin bakışları bende sabitlendi. Bir anda korkuyla yatakta geriledi. İşte bu çok kötü oldu. Tam kendimi iyi hissetmeye başlarken bu yaptıklarıyla daha da üzülmeme neden oluyordu. Komutan Kutay ayağa kalktı ve:
-Şimdi herkes beni iyi dinlesin. Yaşananlar son derece tatsız hadiselerdi ve eğer bu duyulursa Aybüke'de Asena'da koruyuculardan derhal atılırlar. Bu sebeple bunların tekrar yaşanmamasını umarak konuyu burada kapatıyorum. Burada olanlar iyiliğiniz için sadece sizin aranızda kalacak ve bir daha da bahsi açılmayacak. Anlaşıldı mı?, diye sordu ciddi bir şekilde.
Hepimiz başımızla dediklerini onayladık. Daha sonra komutan Kutay bakışlarını bana çevirdi. Ne yapacağımı bilemez halde öylece baktım yeşil gözlerine.
Herkes afallamış bir şekilde bir bana bir komutan Kutay'a bakıyordu. Ben de daha fazla dayanamadım ve kafamı başka yöne çevirdim.
O anda gözüm yerdeki parçalanmış resme kaydı. Gözlerime hücum eden yaşları engellemek için birkaç kez kırpıştırdım. Lakin yanağımdan yavaşça süzülen bir damla yaşa engel olamadım.
Komutan Kutay'ın bana doğru bir adım attığı gördüm lakin aniden yerinde durdu. Gözlerine baktım yeniden. Ne görüyordum? Acı, öfke? Ama niye? Ben bu soruları sorarken kendime komutan Kutay yatağımın yanına gitti ve dizlerinin üzerine çökerek yerdeki resmi aldı.
Hepimiz -özellikle de ben- meraklı gözlerle hareketlerini inceliyorduk. Bir elinde resmi tutarken diğer eliyle de üzerindeki cam kırıklarını silkeledi usulca. Bir süre resme baktı ve hafif bir şekilde tebessüm etti. Ardından hızla yerden kalktı ve odanın kapısını sertçe çarparak dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ
Science FictionBazen hayattaki seçimlerinizi siz yaptığınızı zannedersiniz ama aslında hayat sizi tercih etmiştir. SEÇİLMİŞ olan sizsinizdir... *17 Ocak 2019*