Yol Ayrımı

96 11 3
                                    

Elimde siyah bir valizle odama doğru yürürken hayatımın yol ayrımından döndüğümü henüz bilmiyordum.Oyun oynama yaşında,anneme en ihtiyaç duyduğum zamanlardaydım.Hiç kimse farketmedi, farkedemezdi de bende ne izler bırakacağını,bu yol ayrımının nelere neden olacağını...

Valizimi özenle dolabıma yerleştirdim.Üzerimde kırmızı bir elbise vardı.Koridorda bir anonsla yemek saati olduğu söylendi.Kimseyi tanımıyordum.Herkes yabancılık çekiyor,birbirinin ismini soruyordu.Yemek sırasında kendi kendime düşünürken buruk bir acı hissediyordum.Bir yandan da heyecanlıydım.Belki de her şey güzel olacaktı.Evi,annemi,babamı özlerdim belki ama,hayalini kurduğum bana ait bir yatağa sahip olacaktım.Öyle eğlenceli gelmişti ki ilk zamanlar...Bir sürü arkadaşım vardı ve çeşit çeşit oyunlar oynardık.Tabii geceleri yatarken anne özlemi ağır basar,ağlardım ama burda anne baba kavgası yoktu.

Günün heyecanıyla hemen uykuya dalamasam da sabah çok erken uyandım.Okula erkenden hazırlandım.Oda arkadaşlarım henüz uyanmamışlardı.Yatağımı bir hevesle düzeltip kibarca oturdum.Sabah ezanı okunmaya başlanmıştı.Ses çok yakından geliyordu.Ezanla birlikte köpekler de hep bir ağızdan havlamaya başladılar.Arkadaşlarım seslerden haberdar olup uyandılar.Onlar da hazırlanırken ben kahvaltıya gittim.Yatakhane ve yemekhane farklı binadaydı.Yemekhaneye girdiğimde burnuma gelen o kokuyu şimdilerde özlüyorum.

O günlerde öyle sevgiyle bakan bir yüreğim varmış ki,etrafa hep gülücükler dağıta dağıta dolaşırdım.Sanki hep böyle kalacakmışım gibi yaşamışım.O sevgi dolu yüreğin aslında ne kadar ağır bir yük taşıdığını o günlerde farkedememişim.Herkeslerden sakladığı gibi kendimden de saklamış yüreğim.Kendisine sormaya cesaret edemediği sorular,anlamını bilmediği cümleler taşıyormuş da bilememişim.Herşeyleri oyundan ibaret sanmışım.O günlerde yaşından büyük olan bu yürek, bugünlerde yaşından çok küçük günlerde kalmış.Peki bunun sebebi neydi?

Annesi tarafından bakılamayacağı düşünerek yurda verilmesi mi yoksa annesi ve babasının mutsuzlukları mı? Sanırım taşıdığı acı için bu iki sebepte hafif kalırdı.Sebebi küçücük kalbinde sakladığı büyük sırdı belki de?

O zamanlar hayatımda bu kadar etkili olacağını tahmin edemediğim gerçekler vardı.Gerçekleri düşünürken buluyordum kendimi.Neden orada olduğumu hiç sorgulamadan yaşadım,çünkü oyunlar oynamak hele ki yurt gibi bir yerde daha zevkliydi.Çok kardeş edindim.En güzel aylarımı,günlerimi orada geçirdim.Hatta ilk orada aşık oldum.İlk aşk,herkes için başkadır ya bazen kısa sürer,bazen hayatının en derinine iner.

İlk gün gördüm onu.Etrafına topladığı kalabalığa türkü söylüyordu.Sesini dinledim ama bir adım öte hiçbir şey hissetmemiştim.Ondandır ki ilk görüşte aşka hiçbir zaman inanamadım.Hayatımın tam ortasına yerleşeceğini bilmeden dinledim o gün onu.

Yurtta ilk sabahımız ya o gün,İkinci dönemin ilk günleri...Hepimiz için yeni bir okulun ilk günü...Kahvaltısını yapan servise bineceğimiz alana geliyordu.Sayımız giderek arttı ve en sonunda beklenen araç geldi.Büyük bir belediye otobüsüydü.Tek sıralar halinde otobüse bindik.Okul yurda biraz uzaktaydı.Bizi oraya bırakacak,Öğle yemeğinde tekrar yurda getirecek ve sonra tekrar okula bırakacaktı.Büyük ablalar ve abiler vardı.Onların bu sürece alışması bize göre daha kolay olmuştu.Ben ve arkadaşlarım henüz dokuz yaşında olduğumuz için çoğu şeyi anlamıyorduk.Okul küçüktü, beşinci sınıflar bir sınıfta toplandık.Onunla aynı sınıftaydım.Ozamanlar bunun pek bir önemi yoktu sanki.

Gel zaman git zaman derken,onu görmek bana mutluluk verir oldu.Daha çok görmek,daha çok konuşmak ister oldum.Bazen ev iznine çıkardı.Ben hafta sonu bitsin isterdim,bir an önce dönsün diye.Bazen de ben çıkardım izne.Ailemin yanında unuturdum iki günlüğüne o duyguyu,sonra da büyük mutlulukla dönerdim yurda.Onun varlığı kalbimi hızlandırıyordu.Yurda alışabilmemin neredeyse tek sebebi.Yoksa kim severki ailesinden ayrı kalmayı.

Ben sevdim...Yüreğimde çok boş yer bıraksa da,hem onu sevdim hem de ona yakın yaşamayı.Onunla aynı sınıfta olupta,okuldan sonra da aynı yerde yaşamak büyük bir şanstı benim için.Giderek onun da benimle yakınlaştığını fark ediyordum ama başkalarıyla yakınlaştığını da.İçten içe kıskanıyor kimselere belli etmiyordum.Ve zaman hiç bilemediğim kadar hızlı geçiyordu.Ne yaşadığımı, ne yaşayacağımı bilmeden,çabucak...Derken ikinci dönem bitti ve kocaman yaz tatili bizi bekliyordu.Herkes karnelerini almış,valizlerini toplamış,aileleriyle evlerine dönüyordu.Ben onu görmeden üç ay boyunca ne yapacağımı düşünüyordum.Annem bahçede valizi toplamamı bekliyordu.Tüm yavaşlığıma rağmen toplandım ve kızlar bloğunun çıkışına doğru ilerledim.Kapıdan çıkmamla onunla gözgöze gelmem bir oldu.Ben utancımdan yere bakarken,o "Özlerim üç ay hemen geçsin"dedi.Titremem için onu görmem yeterliyken ben neler duyuyordum.O gün hiç bir şey demeden annemle birlikte eve döndüm.Babam hayvanlarımızı otlatmaktan dönmüş annem de üstün değiştirir değiştirmez yemek yapmaya başlamıştı.Abim de çok geçmeden işten eve döndü.

Ne kadar yurtta parçamı bırakır gibi olsam da eve gelmek bana bayram gibi gelmişti.Ailem de beni özlemiş.Bir süre konu ben oldum.Duvara bir resmim asılmış, herkes bakar bakar ağlarmış ben yokken.Yurt bana iyi gelmişti.Eskisi gibi ne annemle babamın kavgalarına şahit oldum ne de evde odam yok diye kafaya taktım.Takamazdım çünkü evde doğru düzgün oda yoktu.Bir mutfak iki oda olan evimizde kışın çatıdan akan su bir odayı kullanılmaz hale getirirdi.Annem bu yüzden halı eşya hepsini kaldırırdı.Orada oluşan su birikintisinde hafif tabakları gemi yapar,yüzdürürdüm.Çocuktum.Mutluluk oyunlardaydı o zamanlar.Kışları yurtta kaldığım için yatacak yer sorunum ortadan kalkmıştı.Ama annem özlem çektiği için kaydımı yurttan aldırma kararı almıştı.Seneye evimde kalacak ve köyümdeki okula gidecektim.

Bizim evde kararları annem verirdi.Babam hiçbir şeye karışmazdı.Zaten evin kazancını da annem kazanırdı.Evimizin önündeki Serada domates yetiştirir,satardı.Tüm yük annemin omuzlarındaydı.Bu yüzden çalışkan,güçlü ve çok meşguldü.Benle oturup sohbet etse,biraz bana zaman ayırsa çok mutlu olurdum.

Babam...Sessiz,içine kapanık,kimseye zararı olmayan,kendi halinde...Okula ikinci sınıftan sonra gönderilmediği için okumayı yazmayı bilmiyor,Saati bilmiyor.Evin geçimine hayvanların karnını doyurarak yardımcı oluyordu.Onu ozamanlar küçük aklımla, çok suçlasam da şimdilerde suçlamıyorum.Elinden bu kadarı geliyor.Annemin her oflayışında babama kızardım,yapamadıkları için. Anneme hayrandım,Üzülmesini kızmasını hiç istemezdim.Her kavgalarının sorumlusunu babam bildim.Bu yüzden baba sevgisi diye adlandırılmış bir duygu yaşamadım.Her ikisinin de ikinci evliliğiydi ve ilk evliliklerinden çocukları vardı.Aslında kalabalık ve güzel bir aile iken, zamanla dağıldık.Abilerim çalıştıkları yerlerde kalmaya başladılar.Ablamsa onbeşinde kuzeni ile evlendirilmiş.Annem ablamın üvey annesi olduğu için bu evlilik,ablama bir kurtuluş gibi gösterilmiş.Ablam ne yaşadı da böyle görüldü,bunu hala bilmiyorum.

İşte ailem tam anlamıyla böyle karışıkken,ben gittiğim yurda çabucak alışmıştım.Özlem dolu yüreğim ağır basıyordu ,evde kalmak için.Henüz küçük bir yürek için anne sevgisi daha büyüktü.Annem de bu özlemle hareket edecekti ki beni yurttan almaya kesin kararlıydı.
   *                   *                     *                       *
           Hayat Kavşaklarla dolu ve ben bir yaprak gibi savrulmuşum.Sebebini bilmediğim yollarda kendimi ararken kaybolmuşum.Hayat işte...Bir sürü yol ayrımı var önümüzde.Yaşamayı tercih ettiğimiz ve keşke yaşasaydım dediğimiz.Kaderimiz ve seçimlerimiz...

Bir var Bir yokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin