Köyümün güzelliğine rağmen sabırsızlıkla geçirdiğim yaz tatili bitmiş, annem kaydımı köydeki okula aldırmıştı.Arkadaşlarımı tanıdığım için hiç yabancılık çekmeden derslerime konsantre olmuştum bile.
Derken bir haftanın sonunda anneme yurt müdürü ev telefonundan ulaşarak görüşmek istedi. Ertesi gün annemle birlikte yurda geldik. Ben arkadaşlarımı görme derdindeyken müdür annemle konuşuyordu,hatta kaldığımız odaya götürdü ve yaşama ortamımızı gösterdi. En son görüşmeleri bitmiş, biz eve gidecekken "yarın sabah başlarsınız o zaman "dedi müdür. Ben hiç birşey anlamadım. Ne demek istiyordu? Anneme sorduğumda anlattı,"Senin burda devam etmeni istiyorlar,burada çok daha başarılı olacağını düşünüyorlar. Ben de senden ayrılmak istemedim, beni de işe alın o zaman, dedim. Onların da mutfakta bulaşıkçıya ihtiyacı olduğu için beni işe aldılar. Yani yarın ikimiz de buraya geleceğiz. Sen burada okula devam edeceksin , ben de yurdun mutfağında çalışacağım." dedi. Nasıl olacak hiç bilmiyordum. Annemi hergün göreceğim ve ondan ayrılmayacağım için çok mutlu olmuştum. Fakat bu mutluluğun benden neler götüreceğini yıllar sonra görecektim.* * * *
Eve döndüğümüzde annem, babam ve abimle konuşurken ben valizimi hazırladım. Çok heyecanlıydım, içime gömdüğüm bir mutluluk vardı beni orada bekleyen. Hayaller kurmaya başlamıştım bile. Kalbimi hızlandıran o his beni mutlu ediyordu. Annem orada olacağı için evden ayrılmak zor gelmiyordu artık.
Ertesi gün oldu ve biz yurda gelmiştik. Annem işine, ben de yurdun okuluna başlamıştım. Bu okul bir önceki gittiğimiz okul değildi. Yurdun karşısında küçük bir mahalle okuluydu. Sınıf sayısı yetersiz olduğu için sabahçı ve öğleci öğretim ile devam ediyordu. Bir öğretmen bana sınıfımı gösterdi.
Sınıfa girer girmez gözlerim onu aradı. O derken,hani beni hayallere daldıran , içimi ısıtan , giderek daha da tutulduğum o çocuk...Yoktu. Sonra öğrendim ki sabahçı sınıfındaymış. İçim burkulmuştu resmen. Sadece okuldan sonra görebilirdim. Artık onu görebilmek için sabah çok erken kahvaltıya gittiğim de oluyor,akşamları etütten yat saatine kadar pencerede beklediğim de oluyordu. Bu durumun derslerimi etkilediğini düşünmeyin, çünkü derslerimi ve okulumu çok sevmiş, sıkı sıkıya ders çalışıyordum. Mutluydum gerçekten. Her sabah başka bir heyecanla uyanırdım. Özlem de çekmiyordum annemi hergün görebildiğim için.Annem yurtta çalıştığından diğer arkadaşlarımdan daha şanslıydım fakat ailem için durum böyle değildi.
* * *Annem sabahları bizim oradan gelen ilk dolmuşla yurda geliyor, akşamları dönerken de bizim evin uzağından geçen yolcu otobüsünle belli bir yere kadar gidiyor, oradan da eve yürüyordu. Eve vardığında biraz geç olduğu için evle ilgilenemiyordu. Babamla abim ev işlerini başaramıyorlar ve annemin çalışmasını istemiyorlardı.
Abim bir elektrikçide henüz çırak olarak çalıştığı için çok birşey kazanamıyordu. Diğer üç abim de zaman zaman yardım etseler de eve çok fazla uğramadıkları için çok yardımcı olamıyorlardı. Bu yüzden annemin bir şekilde para kazanması gerekiyordu. Seradan yeterince kazanamayınca , böyle bir yol bulmuştu. Bu yol babamla annemin mutsuzluklarını daha da çözümsüzleştirmiş ve ayrılık köklerinin atılmasına sebep olmuştu. Bunun hiç farkına varamamışım.Benim için herşey güzeldi ama daha sonralarında ailemi bir daha hiç,bir arada göremedim. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak , yaşanan tüm güzel anılar da böylelikle unutulacaktı.Herkes kendi hayatını yaşamaya başlamıştı. Babam kendi halinde, evde hayvanlarla ilgileniyor, abim ergenliğinin üstünde kendine örnek olmayacak arkadaşlar edinmiş ve agresif şekilde davranıyordu. Belli ki ailesinden yeterince ilgi göremediği için eksiklerini arkadaş ortamlarında gideriyordu. Annem de aile hayatında bulamadığı mutluluğu iş arkadaşlarıyla bulmuştu. Diğer üç abim ve ablam hayatını nasıl geçiriyor , haber alamıyordum bile. Bağlarımız giderek zayıflarken farkına hiç varan olmadı. Ben zaten ailemi düşünmüyordum o aralar. Aklım derslerle kalbim de heyecanla doluydu. Sanki pembe bir balonun içine girmişim de hayata oradan bakıyor gibiydim. Öyle mutluydum ki geçmişten gelen yüklerimi atmıştım. Aslında atmamıştım da bir yere emaneten koymuşum gibi bir şeymiş. Gözlerim görmemiş, yüreğim hiç duymamış derinliklerde gezen o küçük kızın çığlığını.
İşte tam da böyle geçmiş zaman , hızlıca...Unutamadan... Sürükleniyorsun bir yaprak gibi. Sen istemeden başından geçen şeylere kader diyorlar.
Sorduğun hiçbir sorunun cevabını alamadığın yer kader...
Elinde olupta seçim yapanların da yaşattıkları senin kaderin...
Geri gelmiyor zaman, sadece geçiyor. Acıtıyor , iz bırakıyor ve geçiyor. Bu yüzden yaşadığım herşey de şunu hatırladım " öyle bir geçiyor ki zaman..." Acısan da kanasan da geçiyor. Aldıklarını geri vermeden geçiyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir var Bir yok
General FictionAcısıyla tatlısıyla geçiyor ya günler ömürden;hiç bitmez dediklerini bulamazsın geleceğinde,geçecek dediklerine de gömülmüşsündür zorla...İnsan kaç yaşında farkeder yaşadıklarının acısını? Yarınına umutla bakmak isterken,dününde kaybolmuş bir kızın...