Marmadük! Marmadük! Kitabı okudum bu ev..vadi lanetli.!" nefes nefese kalmış bir şekilde konuşuyordum. Kitabı okuduğum an arkama bile bakmadan mutafağa koşmuştum.
"Lanetli mi? Ah evet. Etrafına bir baksana. Her şey parçalanıyor. O korkunç günden beri her iki aile de gurur ve kör nefretleri yüzünden tamamen tükenmiş durumda." Dedi elindeki sürahiyi uzatırken. Ses vermeden dinliyordum. Sürahiyi alıp yerine koyduktan sonra konuşmasına devam etti.
" Bu laneti bozabilecek tek bir kişi var. O da gerçek Ay Prensesi.?
"Ay Prensesi mi? Ama o yüzyıllar önce yaşadı."
"Efsane beyaz bir attan bahseder. Gizemli bir yoldaş ve koruyucu. Büyülü bir varlık. Söylendiğine göre kimseye görünmezmiş." Bana baktı ve devam etti.
"Gerçek Ay Prensesi dışında." Duyduklarım beni şoka uğratırken zor çıkan sesimle cevap verdim.
"Yani ben o muyum gerçekten? Sence bu laneti bozacak kişi ben miyim?
" Efsaneyi herkes biliyor. İnciler denize geri verilip aileler birleşmediği sürecek huzur asla sağlanamayacak."
"Evet ama bu çılgınlık."
"Zaman hızla akıp gidiyor. 5000. ayın doğmasına çok az kaldı."
"Yeter. Artık duymak istemiyorum. Anladın mı? Hepiniz çıldırmışsınız. Ben gidiyorum." Bir şey söylemesine fırsat vermeden hızla orayı terkettim. Bu ev ve içindekiler tamamen delirmiş. Ah sevgili babacığım? Neden beni bu delilerin eline bıraktın.?
Odama girip sakinleşmeye çalıştım. Masamın önüne oturup kağıt ve kalem alarak düşünmeye başladım.
"384 sene. Çarpı 13 ay her yıl için. Artı 7 ayı da eklersek hepsi...hepsi toplam 4999 eder. Aman Tanrım! Bundan sonraki doğacak ay 5000. ay oluyor. " Hızla masadan kalktım. Bu kadarı bana fazla. Uyumam gerek. Evet evet uyumam gerek.
O inciler bize ait.
Ormandan uzak dur çocuk.
Tabiatın size sunduğu hediyeyi hiçe saydınız. Cezasını çekeceksiniz.
Sen bir Granger'sin Jean.
Biz seçilmiş kişileriz.
Huzur asla sağlanamayacak.
Hızla uykumdan uyanıp yataktan çıktım.
"Daha fazla burada duramam. Kafayı yiyeceğim yoksa. Yok Ay Prensesiymiş. Yok efendim beyaz atmış. Lanetmiş. Ah çıldıracağım.!" Valizimi hazırlayıp kitabı da aldıktan sonra odadan çıktım. Kimseye görünmeden malikaneden de çıktığımda hızla koşmaya başladım.
Bir süre sonra surların yanına geldiğimde demir parmaklıklı kapıyı açmaya çalıştım.
" Lanet olsun.!" Oradan ayrılıp ormana doğru yürümeye başladım. Bilmediğim yere yürümeye devam ederken gelen sesle arkama döndüm.
Hermione. Hermione.
Harika! Keçileri kesinlikle kaçırdım. Gaipten sesler duymamın başka bir açıklaması olamaz yoksa. İlerideki mağaraya girerken aynı zamanda arkamı kontrol ediyordum. Omzuma değen şey ile çığlık atıp arkama döndüm.
Bir şey vardı. Bir insan.! Üstünde simsiyah uzun bir pelerin vardı. Ve kafasını ise kapüşon ile gizlemişti. Korkulu gözlerle bakmaya devam ederken şapkasını indirmesiyle bir kadın olduğunu anladım. Sapsarı saçları, masmavi gözleri olan çok güzel bir kadındı. Ve bana gülümseyerek bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ Ay Prensesi | Dramione
FanfictionDaha 17 yaşında hem yetim hem öksüz kalan Hermione Jean Granger, Londra'nın sakin bir kasabasında yaşayan amcası Sir William'ın evine yerleşmek zorunda kalır. Amcasının huysuz halleriyle uğraşmasının yanında bir de bu kasabayı yüzyıllardır var olan...