"Jean?" Amcasının kapı arkasından duyulan sesiyle kaşlarını çattı Hermione. Dünkü tavrından dolayı bir hayli kızgındı amcasına. Bir soru bile sormadan yargılamıştı onu.
"Biliyorum bana kızgınsın. Ama bana da hak vermelisin." Kız konuşmamakta ısrarcıydı. Genç adam derin bir nefes aldı. Ve tekrar konuştu
"Korktum. Sana bir şey oldu diye. Hayatımdaki tek sahip olduğum, en değerli şeyi kaybettim diye çok korktum. Ben değiştim Jean. Sen beni değiştirdin." Duydukları karşısında gözleri kocaman olan Hermione yerinde doğruldu hemen. Kapıya yanaşarak amcasını dinlemeye devam etti
"Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok. Bunu aklından çıkarma. Sana söz veriyorum elimden geldiğince kibar olmaya çalışacağım. Seni seviyorum. Yemekte görüşürüz." Amcasının bu sözleri genç kızı gülümsetirken kapıyı açmaya yeltendi. Fakat tekrar gelen sesle gözlerini devirip oflayarak yatağına ilerledi.
" Bu lanet olası tabloyu daha kaç defa kaldırmanızı söyleyeceğim.?! Nicholas.! Hemen bu tabloyu yok et! " Sir William aynıydı. Ve asla değişmeyecekti.
*
"Dün nereye kayboldun öyle. Seni aradım her yerde." Denisa oflayarak koltuğa oturmuş bana bakıyordu. Yine gizli geçitten gelmişti odama. Gözlerim görmek istediğim kişiyi ararken aynı zamanda onunla konuşuyordum.
"Yakalanırız diye korktum. Ben de kaçtım." Kıkırdadım. Yaşı ne kadar büyük olursa olsun hala çocuk gibiydi benim gözümde.
"Şey.. Draco nerde.?" dedim çekingen bir gülümsemeyle.
"Bilmiyorum. Biz onunla sürekli görüşmüyoruz ki. Dün nasıl olduysa beni görmeye geldi. O sırada da senin yanına geliyordum zaten. Tanrı bilir. Yine ormanda eşkıyalık peşindedir. Onun genelde arkadaşı yoktur. Seninle iyi anlaştığına sevindim." dedi tatlı tatlı gülümserken. Ah sevgili Denisa. Bilmiyorsun ki biz onunla arkadaşlıktan bir adım daha öte geçtik. Üstelik arkadaş bile olmadan.
"Hadi gel. Bunaldım. Biraz gezelim."
"Amcana yakalanırız Mione. Sürekli aynı şeyi yapıyorsun."
"Ya hayır. Söz veriyorum dikkatli olacağız. Hadi gel." Dedim elinden çekerek. Odadan çıktığımızda temkinli adımlarla aşağıya indik. Yine etrafta kimse görünmüyordu. Ben etrafı kolaçan ederken Denisa'nın bir yere yöneldiğini gördüm. Kaşlarımı çatıp onu takip ettim.
Piyano odasına ilerliyordu. Üstündeki çarşafı kaldırdı, gülümsedi, elleriyle dokunup başına oturdu. Ben de yanına oturup naif dokunuşlarını izlemeye başladım. Bir süre daha piyano çalışını izledikten sonra etrafıma bakınmaya başladım. Gözüme takılan şeyle kaşlarım çatılırken ayağa kalktım yavaşça. Denisa ise hiç oralı olmadan piyanoyu çalmaya devam ediyordu.
Ben bu aynayı daha önce neden görmedim acaba? Yavaşça yaklaşırken aynadan masanın yansımasını gördüm. Masada renk renk çiçekler vardı. Arkamı dönüp masaya baktığımda yansımadan gördüğüm masayla uzaktan yakından alakası yoktu. Sanırım bu ayna mutfak koridorundaki aynadandı. Biraz daha yaklaşıp aynaya bakmaya başladım.
Gördüklerim beni hayrete düşürürken Denisa'yı çoktan unutmuştum. Çünkü gördüğüm görüntü de piyanonun başında amcam ve Denisa oturuyordu. Amcam piyanoyu çalarken Denisa'da onu gülümseyerek izliyordu.
Bir anda amcam ayağa kalkıp Denisa'yı da ellerinden tutup kaldırdıktan sonra dans etmeye başladılar. Gözlerinden birbirlerine ne kadar aşık oldukları anlaşılıyordu. Denisa'ya küçük bir öpücük bahşettikten sonra konuşmaya başladı amcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ Ay Prensesi | Dramione
FanfictionDaha 17 yaşında hem yetim hem öksüz kalan Hermione Jean Granger, Londra'nın sakin bir kasabasında yaşayan amcası Sir William'ın evine yerleşmek zorunda kalır. Amcasının huysuz halleriyle uğraşmasının yanında bir de bu kasabayı yüzyıllardır var olan...