O kadar kıyafet vardı ki yani elbise ama ben elbise giymeyi sevmiyorum ki. Hatta kendime yakıştırmıyorum.Elimi ilk gözüme çarpan beyaz üzerinde mavi işlemeler olan tül bir elbiseye uzatıp elime aldım. Dolabın aynası olduğu için ayağa kalkıp elbiseyi kendime tuttum.
Elbise bir başına çok güzel olsada benim üstüme tuttuğumda pek birşeye benzemediği için elimdeki elbiseyi geri dolaba koyup o kapağı kapattım ve yanında yine çekmeli olan tarafı açıp kıyafetlerimi hızlıca yerleştirdim. En alta ise ayakkabılarımı koyup o tarafın kapağını kapattım ve diğerki tarafındaki kulpu tutup açtım. Oralarada pantolonlarımı felan yerleştirip kapattım ve kendimi zar zor yatağa attım.O kadar rahatladım ki kendimi yatağa attığımda. Adeta bir bulutun üstündeymişim gibi geldi bana. Ama daha fazla dayanamadan kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
"
"Gece gibi karanlık olan bir yol ve tam karşımdan bana doğru gelen beyaz melek gibi bir kız çocuğu.
O kadar tatlı olmuş gibi ısırasım var onu. Ama tek bir sorun var ona attığım her bir adımda yavaş yavaş saydamlaşıp güçsüz düşüyor.O kadar güçsüz düşüyor ki artık ayakta duracak hali bile kalmadığı için dizleriyle yere çöküyor ve benim kulaklarımı sağır edecek o derin ses geliyor.
"Geri geleceğim, biraz daha güçlenmem gerek sadece."
Bu sözü o kadar tırmalıyor ki kulaklarımı bir yandan duymak isyemiyorum ama onun ardından oluşun rahatlama için defalarca dinlemeye razıyım ama o artık toz haline gelip gözlerimin önünden kayboldu.
Ben neden olduğunu bilmediğim bir şekilde ağlıyorum ce kız çocuğunun yere çöktüğü yere gidip oralara ellerimi sürüyorum belki her an çıkar diye ama olmuyor sadece yine aynı o ses kulaklarımı tırmalıyor.
"Az kaldı, sabret gelicem."
Bu son sesin ardından kulaklarım eskisinden daha çok ağrıyor ve birden kulaklarımı tıkayıp dizlerimi kendime çekip yere yatıyorum ama ses hep beymimim içinde dalgalanıp duruyor.
Sonra ise bir anda bende saydamlaşıyorum kayboluyorum.
"
"Nefes nefese bir anda uyanıp yattığım yerden doğruluyorum. Oda neydi öyle? Peki ya o kim?
Kalbim hızlı hızlı çarparaken derin derin nefes alıp veriyorum ve kalbimin normal ritmini geri getirmeye çalışıyorum.
Birkaç derin nefesin ardından normal kalp ritmim geri gelirken bir elimle açık olan saçlarımı terden alnıma yapışan yerden çekip arka tarafa doğru attırıp yataktan kalkıyorum.
Kapının yanına varıp sağ köşedeki lambayı açıyorum ve etraf birden aydınlanınca tekrar bir derin nefes alıyorum.
Odada birkaç tur atıp rüyayı düşünmeye başladım ama sonra yorulup elbise dolabının karşısındaki aynanın karşına geçtim ve kendimi incelemeye başladım. Zaten en çok yaptığım şeylerden birisi bu.
Belimin biraz yukarısına kadar gelen kahve tonlarındaki saçım terden hep alnıma yapışmış. Gözlerimin etrafı ise ağladığım için kıpkırmızı olmuş zaten içide farklı değil. Gece üzerim açık uyuya kaldığım içinde betim benzim atmış.
Tam dolabın yanından çekildiğimde hızlıca geri dolabın önüne geçip boynuma ve bileğime baktım.
Ben daha bu resim ve koleyeyi ilk defa görüyordum. Tam boynumda altın zincirli ucunda ise tablodaki resmin aynısını bulunan bir kolye vardı. Bileğimde ise bir aslan ve ona iyice sarılmış bir yılan resmi bulunuyordu. Ama yılanın gözlerinin olduğu bölge renksiz bırakılmış. Acaba neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü
FantasySihirli olduğunu dahi bilmediğim bir çardağa oturduğumda uyku isteğimin üzerine yenik düştüm ve gözlerimi kapadım. Bence gerisini okuyun ve öğrenin...