War of Hormones

372 26 6
                                    

Nayeon ısrarımla telefonu açmıştı sonunda. Jungkook'un ona değer verdiği çok belliydi, iki insan birbirini seviyorken saçma sapan anlaşmazlıklarla ayrılmalarına oldum olası sinir olmuşumdur.

Telefonla konuştuktan sonra Nayeon'u gece gizlice Jungkook almaya geldi, bir yarım saat sonra gelirim diye çıkan Nayeon'un sabaha kadar gelmediğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ben yarım saat sonra geleceğine inanmadığım halde Nayeon'u bekledim. Saat sabah 6 gibi sessizce içeri girerken yolunu kestim.

"Ne oldu?? Uyudum sandın değil mi?"

Nayeon dudaklarını yaramaz bir çocuk gibi ısırarak kısık sesle "Yaaaa yakalandım."

O kadar uykusuz olmasına rağmen yüzü, gözlerinin içi parlıyordu.

"Barıştığınızı tahmin etmek zor olmasa gerek, anlatacak mısın?"

"Yaaaa, ben çok aşığım! " diyerek iç geçirdi. "Hiç uyumadık, of o kadar çok özlemişim ki..."

Neyi özlediğini sormadım, Jungkook'la sabaha kadar sohbet ederek uyumadıklarını düşünmek benim gibi saftirik bir kız için bile fazlaydı. Yüzündeki renkler kendini ele veriyordu.

Normalde kıskanç bir kız değilim, asla olmadım. Ama yaşım artık 22 oluyor, gruptaki benden küçük kızların hepsi bir şeyler yaşamış durumda. Zenginiz, ünlüyüz, göz önündeyiz, 22 yaş bir kadın için en güzel yıllar, evet tutucu ve katı bir yapım var ama en son yaşadığım o an bende bir şeylerin başlangıcı olmuştu. Hiç farketmediğim bir dürtülerimi farketmemi sağladığı için bir kez daha ondan nefret ettim. Kendisi benim için yeni çağ açan o öpüşmeyi yaşadıktan sonra Seulgi'nin kollarına koşmuştu. Daha da çok nefret ettim.

Bir taraftan nasıl öyle bir şey yapmasına izin verdim diye pişmanlık duyarken bir taraftan da keşke daha ileri gitseydik diyordum sürekli.

Artık kafaya koydum, Jimin'le olmayacak bu, hem onu unutmak için de hem de ihtiyacım olduğu için bir ilişki yaşayacaktım. Benimle flörtleşen kişilere Çin Seddi örmekten vazgeçmeliydim.

Şirket binasına gittiğimde sürekli beni izleyip iletişim kurmaya çalışan kişilere o gözle bakmaya karar verdim. Got7'dan Jinyoung sürekli benimle göz kontağı kurmaya çalışıyordu hatta gruptaki diğer kızlar bu konuda benimle dalga geçiyordu, bense çocuğa bir duvarmışım gibi tepki veriyordum. Koridorda karşılaştık, yine bana baktığını hissedebiliyordum, kafamı kaldırdım ve ona bakmaya başladım, dans çalışmasından çıkmış olmalıydı, terlemişti. Ona bakıyor oluşuma şaşırdı. Normalde asla yapmayacağım bir şeyi yaparak, "Benimle gel" diye çağırarak boş olduğunu bildiğim bir çalışma odasına doğru çağırdım. Etrafıma bakıyordum kimse bizi görüyor mu diye, gerçi her yerde kameralar vardı, dersliklerin içinde kamera olmadığını biliyordum. İçeri girdiğimizi muhakkak biri görecekti ama o an neden bilmiyorum umrumda bile değildi. Boş, piyano odalarından birine girdim, en kötü ihtimalle ona piyanoyla ilgili bir şey sorduğumu söylerdim.

Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu, "Bir şey mi söyleyeceksin?"

"Sen benden mi hoşlanıyorsun?"

Zaten dans etmiş, yorulmuş, kalp atışları hızlı, nefes nefeseydi. Bu hareketimle iyice nefes nefese kalmıştı, "Şey ben, eğer seni rahatsız ettiysem, şey..."

"Hoşlanıyor musun hoşlanmıyor musun?"

"E-evet, hem de çok..."

"Öp beni o zaman!"

"Şey, ben...Şaka mı bu?" etrafına bakındı, biri var mı diye etrafına baktı? şaka yaptığımı düşünüyor olsa gerek, "Şey ben hem terliyim, sen, ben, şey çok şaşkınım..."

Daha fazla kem küm etmesine müsade etmeden, Jimin sayesinde öğrendiğim öpüşmeyi üzerinde denemek üzere dudaklarına dudaklarımı kenetledim, baştan şaşkın olan Jinyoung, bir kaç saniye içerisinde benden aldığı cesaretle beni iyice kavradı ve sert bir şekilde öpmeye başladı, diliyle sert darbelerle oldukça agresif öpüşüyordu. O tanıdık baş dönmesi yeniden başlamıştı, yer ayaklarımın altından kayıyor gibiydi, onu durdurmalıydım, daha fazlasını yaşamak istediğimden henüz emin değildim, "Dur, yeter" diye fısıldadım kendimi biraz geri çekerek, çocuğun gözleri parlıyordu, yaşadıklarının gerçek olduğuna inanamıyor gibi bir hali vardı, nefes nefeseydi "Jeongyeon, ben o kadar mutluyum ki!". Bu öpüşme ilk yaşadığım öpüşme gibi gelmedi, yine oldukça heyecan vericiydi, ama bir şeyler eksikti, yanlış bir şey yapmıştım.

"Görüşürüz", diyip bir anda kendimi odanın dışına attım.

Hep pişman gibiydim hem de rahatlamış gibiydim. Jimin bana bunu hissettirebilecek tek erkek değildi, tekrar aşık olabilirdim, tekrar öpüşebilirdim. İstediğim şekilde daha da ileri gidebilirdim. Ama bir taraftan da kendi katı doğrularıma ters gelen bir hareket yapmıştım, aşık olmadığım biriyle üstelik...

Jinyoung her fırsatta artık benimle göz göze gelmeye çalışıyordu, yalnız kalmamak için gayret ediyordum ama ilgisi hoşuma gidiyordu.

Bilinmeyen numara

Jeongyeon, ben Jinyoung, numaranı bulduğum için kızma bana konuşmak istiyorum

JY

Jinyoung ben ne diyeceğimi bilmiyorum nolur ama nolur aramızda kalsın yaşadıklarımız

JinYoung

Tabiii, elbette. Ama lütfen konuşalım, dışarda buluşalım mı?

JY

Tamam.

Gece Jinyoung'la buluştuk, hem çok mutlu hem de çok heyecanlıydı.

"Biz şimdi çıkıyoruz değil mi? Nolur Jeongyeon bana bir şans ver sana aşığım ve zaten o andan sonra senden başka bir şey düşünemez oldum, inan bu iki gündür ne yaptığımın farkında bile değilim."

Ben de Jimin'in bana yaptığını Jinyoung'a yapmıştım sanırım, kendime kızdım. Gerçekten bir şey hissetmediğim ama benden hoşlandığını bildiğim biriyle fiziksel olarak yakınlaşarak iyice kendime aşık etmiştim. Jimin de benden hoşlanmıyordu, beğenmiyordu bile. O an eğlenmiş olsa gerek ya da hormonlarının etkisi altına girmiş kendinde bile değildi...

"Peki" dedim, "Çıkalım". Yanıma geldi, elleriyle saçlarımı düzeltti ve bu sefer daha nazik bir şekilde beni öpmeye başladı.

İlk erkek arkadaşım, bana aşık olan biriydi en azından.

Love Line (Jeongyeon Jimin ) Jeongmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin